Hac Notları-3

Cemalettin Söğüt
[email protected]

12) ARAFATA HAZIRLIK ve CEBELİ RAHME

24 Haziran 2023 gününden itibaren Arafat için hazırlıklar başladı. 28 Haziran 2023 Kurban Bayramı oluyordu. Yani bayrama 4 gün kala bütün hacı adaylarını Arafat’a gitmek için heyecanlı bir hazırlık içerisinde idi.

Bütün hacı adayları, Hz. Resulullah’ın “Hac Arafat’tır” şeklinde söylediği yolculuğa, bedenle, sıhhi, manevi hazırlıklar yapıyordu. Zira, bir hacı adayı, ihrama da girse, ne kadar da tavaf etse, Arafat vakfesini yapmadıktan sonra hacı olamıyordu.

Maddi hazırlık olarak, sırt çantanıza alacağınız eşya ve malzemeleri bir bir planlayarak koyuyorsunuz. Giyeceğiniz çok rahat bir terlik, ağrı kesici ilaç, yeteri kadar su, yiyecek, vs almanız gerekiyor.

Fazla eşya alıp yük yapmamanız önemli. Bunun için gerektiği kadar, eşya malzemeleri almalısınız.

Manevi olarak, Arafat’a çıkmadan önce helallik almayı unuttuklarınız var ise, onlardan helallik almanız gerekiyor. Bu nedenle manevi olarak hazırlanmanız önemli.

Telbiye günü olan 8. Zilhicce günü Arafat yoluna çıkan hacı adayları 9. Zilhicce Arefe gününü Arafat'ta geçirme zorunluluğu var. Hacı ne kadar hasta bile olsa ambulans ve diğer özel araçlarla mutlaka Arafat’a çıkartılıyordu.

Bizde Arafat’a çıkmak için; 26 Haziran 2023 Pazartesi günü, yani arifeden bir gün önce şerife günü, ikindi namazı sonrası otelde ihramlarımızı giydik, ihram dualarımızı yaptık.

Artık ihram yasakları başlamıştı. Hiçbir kimseyi incitmeyecek ve kırmayacaksınız. Cidal, ağız tartışması yasak. Telbiye ve zikrullah ile meşgul olmalısınız. Otobüslere grup grup binerek Arafat’a hareket ettik.

Her bir kafilenin Arafat’ta hangi mektep/çadırda kalacağı önceden belirlendiğinden doğruca oraya gittik. Arafat’ta hacılara çadırlar da sünger yatak, yastık ve pike, kumanya da verilmesi çok iyi düşünülmüş çay kazanları bolca mevcuttu…

Mekke'ye 25 kilometre mesafe olan Arafat’ta, gerçekten mahşeri bir kalabalık vardı. Daha önce böyle bir kalabalık görmemiş olabilirsiniz. Bütün erkek hacılar kefenleri gibi olan ihramları ile adeta ahiretin bir provasını yaşıyorduk.

Çadırlarda ibadet, tespih, zikrullah ile geçirdiğimiz o gece büyük bir haz aldık. Ertesi günü arefe sabah namazı telviye vaktinin başlangıcı idi.

sogut1.png
Arafat Çadırında Hacılarımızla.

Zira, yeryüzünde ki bütün müminler nerede olurlarsa olsunlar teşrik tekbirleri ile Arafat’ta bulunan hacılara manen iştirak ediyorlardı. Arafat çadırları arasında, kurulan hoparlör sistemi ile bütün çadırlara canlı ses yayınının olması enfesti.

Sabah namazında başlayıp, öğle namazına kadar, hiç ara verilmeden sürekli Kur’an-ı Kerim, tesbihat, telbiye, teşrik tekbirleri, tövbe i istiğfar getirerek planlama yapmak takdire şayan. Dursun Ali Erzincanlı’nın Veda Hutbesini okumasından, Diyanet İşleri Başkanının Arafat Vakfesini yaptırmasına kadar, hepsi çok güzel düşünülmüş. Arafat Vakfesi öncesi ve sonrası iyi değerlendirildiğini gördük.

Tam öğle vakti olunca, Arafat vakfesi ve duası yapıldı. Bütün hacılar Arafat vakfe sonrası, gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar. Bu çok büyük bir mutluluktu. Rabbim gitmek isteyip de gidemeyen herkese bu anı yaşamayı nasip etsin inşallah…

Bizde Rabbimize şükrettik. Çünkü Rasülüllah SAV haccı hakkıyla yapan annesinden yeni doğmuş gibi dünyaya gelir buyuruyordu.

Öğle namazını kıldık. Hemen kamet getirilerek arkasından ikindi namazı kılarak birleştirdik. Buna Cem-i takdim deniliyor. Yani ikindinin bir önceki vakit olan öğle namazına birleştirilerek cem yapılması anlamına geliyor.

Arafat’a çadırlara ilk gittiğimizde bazı hacı adaylarının yönelttikleri “Biz ne zaman Arafat’a çıkacağız?” sorusu idi. “Burası Arafat geldik” cevabı karşısında şaşkınlıkları hemen belli oluyordu. Çünkü; Arafat denilince hep akıllara “Cebeli Rahme” tepesi geliyordu.

Zira; yetkililer tarafından Arafat çadırlarında; “kimse çadırlardan dışarı çıkmasın, çadırlardan ayrılmayın” şeklinde sürekli uyarılar yapıyorlardı. Çünkü gündüz hava sıcaktı. Hacıların yoğunluğu da malumdu.

Sıcak hava ve iklim nedeniyle birçok hacı Cebeli Rahme’yi göremeden tekrar otobüslere binerek Müzdelife vakfesi için oradan ayrılıyordu.

Bu nedenle hava serinleyince ikindi namazını müteakip Cebeli Rahme’ye gitmek istiyorduk. Öyle ya bu fırsat her zaman gelmezdi. Akşam gün batımı Arafat’tan ayrılacaktık. Başka bir zaman “Cebeli Rahme”ye gelsek bile bu mahşeri kalabalığı, bir daha görmemiz mümkün değildi.

Kafile başkanına; bir grup hacı arkadaşımızla birlikte “Cebeli Rahme’ye gitmek istediğimiz”i ifade ettik.

Kafile başkanı “oraya nasıl gideceksiniz, orayı nasıl bulacaksınız, gidip gelmeniz zor” ifadesi üzerine, Google maps’den ”Cebeli Rahme’nin yürüme mesafesi 1200 metre yürüme süresi 12 dakika” olarak verdiğini cep telefonumuzdan gösterdik.

Bunun üzerine “size 35-40 dakika süre ile izin veriyorum, hemen gidin gelin” şeklinde söylemesi bizleri çok mutlu etti. Kendisine teşekkür ettik. Bu bizim için büyük bir fırsattı. Bunu hemen değerlendirmeli idik.

Kafileden, 17 hacı arkadaşımız ile birlikte, Google maps’den yürüme rotasını takip ederek Cebeli Rahme’ye gittik. Aman Allah’ım. Ne müthiş bir mahşeri kalabalık. Nasıl bir insan seli var. Cebeli Rahme tepesi, ihramlı hacılardan dolayı bembeyaz olmuştu.

İnsan kalabalığından dolayı tepe görünmüyordu. Tabiri caizse, iğne atsanız yere düşmeyecek şekilde idi. Bu anı yaşamak, insana büyük bir haz veriyordu. Adeta, ahiretin provasını yaşıyorduk. Burada hatim duamızı, tövbe-i istiğfarları yaptık elhamdülillah. Rabbim kabul eylesin.

Cebeli Rahme, Arafat ovasında Arafat dağı olarak bilinen granit taşlardan oluşmuş bir tepedir.

Hz. Adem A.S.’ın yeryüzüne inişinin yüzüncü senesinde Kâbe’nin inşası tamamlandıktan sonra Hz. Havva Validemizle buluştukları mübarek mevkiidir.

Yani bütün beni Ademin, insanlığın, “baba ocağı”, “ana kucağı” oluyor.

sogut2.jpg
Arafat Cebeli Rahme’de Alt Grup Hacılarımızla.

13) MÜZDELİFE VAKFESİ, MİNA, CEMARAT VE ZİYARET TAVAFI

Müzdelife vakfesi için hazırlık yapmaya başladık. Cemarat’ta; şeytan taşlamak için gerekli 49 taş toplamıştık. İlk gün büyük şeytana 7 taş, ikinci ve üçüncü gün küçük orta ve büyük cemarat’ta 7 şer taş atılması gerekiyordu.

Güneş battığı andan itibaren bütün hacılar Müzdelife vakfesi için otobüslerle Mina’ya kadar geldik. Orada bize ayrılan çadırlara yerleşmiştik.

Mina’da yatsı namazı vakti girdiğinden, Müzdelife vakfesini yaparak dualarımızı yaptık. Yatsı namazı vaktinde, önce akşam namazını, sonra yatsı namazını birleştirerek kılmıştık. Buna “cem-i tehir” deniliyor. Böylelikle bir sünneti daha yerine getirmiş olduk.

Mina’dan cemerat dediğimiz şeytan taşlama yerlerine yürüyerek hareket ettik. Her bir adımda teşrik tekbirleri, telbiye, tesbihat, zikrullahı dilimizden düşürmüyorduk.

sogut3.png
Mina’dan Cemerat’a Tünelden Giden Kafiledeki Hacılarımızla.

Tünellerden geçerek Cemerat’a geldiğimizde gece 01.45 gibi idi. Topladığımız taşların 7 tanesini büyük şeytana attık.

Cemerat’ta tek yönlü ve çok katlı köprüler üzerinden, şeytan taşlama planlamasının yapılması takdiri şayandı. Çünkü bir zamanlar bu şeytan taşlama da yüzlerce kişi izdiham nedeniyle vefat ettiğini biliyoruz.

Gece saat 02.15 gibi, kafile başkanı “bu gün için vazifenin tamamlandığını, bundan sonra yürüyerek otele istirahat etmeye gidilmesi gerektiğini” söyledi. Biz de 5 arkadaş kafile başkanından otele dönmek yerine, Kabe’ye kendi imkanlarımızla gitmek istediğimizi ifade ettik.

Bize “kendisinin kafilede ki hacıları otele sağ salim ulaştırma sorumluluğunun olduğunu” söyleyerek “elbette sizler ayrılıp Kabe’ye gidebilirsiniz” ifadesi bizleri sevindirmişti. Bunun üzerine, 5 arkadaşımızla Kabe’ye gitmek için yola revan olduk.

Zira; ziyaret tavafı ve say-i kendi imkanımız ile yapacak, sabah ve kurban bayram namazını Kabe’de kılmak istiyorduk. Bu, her hac vazifesini yapan kişiye nasip olmazdı.

5 arkadaş Cemerat çıkışında ilk bekleyen taksilerden fiyat alarak ilerledik. Kâbe’ye doğru yürüyerek, 150 metre gittiğimizde kişi başı 100-120 riyalden, 30 riyale kadar fiyatı indirmiştik.

Taksi şeförüne, “Kabe’ye yetişip yetişmeyeceğimizi” sorduğumuzda, “hiç tünelden geçmeden, Mekke’nin dar yollarından, tepeden geçerek ulaşımı saylayacağını” söyleyince heyecanlanmıştık. Ve aynen öyle de yaptı.

Bizleri daha önce hiç görmediğimiz, engebeli ve dik arazilerden giderek, tepelerden ilerleyerek kısa zamanda saat; 03.00 gibi Kabe’ye/Mescid-i Harama ulaştırmıştı.

Mescid-i Haramda, Peygamber Efendimizin evinin tam karşısında Ebu Cehil’in evinin olduğu yere, tuvalet yapmışlardı. Burada abdestlerimizi tazelemek istedik.

sogut4.png
Peygamberimizin (asm) Doğduğu Ev.

Lakin; tazeleme anında sıvı sabun kullanmamak gerektiğini unutmuşuz. Bizleri hemen uyardılar. Ancak, cezadan kurtulamamıştık. Kabe’nin temizliğini yapan görevlilere 20 riyal ceza bedelini verdik. Kabe’de, ziyaret tavafımızı ve ziyaret sayımızı yaparak akabinde, teheccüd namazlarımızı kıldık.

Kabe’de gece 03.00 den itibaren, hiç ara vermeden yapılan teşrik tekbirleri yeri göğü inletiyordu. Teşrik tekbirlerini, müezzin söylüyor, sonra susuyor, bu kez cemaat yüksek sesle başlıyor ve hep birlikte söylüyorduk. Aynen bu şekilde sırayla, güneş doğuncaya bayram namazına kadar devam etti.

Kabe’ de sabah namazı ve kurban bayram namazını, huşu içinde kıldık. Çok şükür bizlere nasip etti. Tüm isteyen hacılarımız da nasip etsin inşallah.

Cemerat’dan, otele dönen kafile de ki hacılarımız dinlendikten sonra Kabe’ye giderek ziyaret tavafını yaptıklarını öğrendik. Öğle ’den sonra saat:15.00 gibi kurbanlar kesildiğinin haberi gelmesi üzerine traş olarak ihramdan çıktık.

Otelde kafile başkanı ile karşılaşıp hasbihal ettiğimizde kendisi de kurban bayram namazını Kabe’de kıldığını söyleyince çok şaşırmıştık. Zira; kafileyi Cemerat’dan yürüyerek otele ulaşımını sağlamış, akabinde yine otelden yürüyerek Kabe’ye gelmiş. Ziyaret tavafı ve ziyaret sayinı yaparak, sabah ve bayram namazını kıldığını bizlere ifade etmişti.

Biz; Kabe’ye taksi ile gitmemize rağmen, kafile başkanı cemarat’dan otele, otelden Kabe’ye yürüyerek, uzun bir mesafe gidebilmişti. Kendisine “vücudunuz buna bünyeniz nasıl dayandı?” diye sorduğumuz da kendisinin “on yıldan beri, düzenli spor yaptığını” söylemesi ile şaşkınlığımızı gidermiş olduk.

sogut5.jpg
Kabe’de Ziyaret Tavafı Sonrası Bayram Namazı

14- KENDİ VATANDAŞINA ARAFAT VİZE VE DİĞER ÜLKELERE HAC BEDELİ

Kurban bayramı sonrası Kabe karşısında Zem Zem Tower AVM’ de; Ülkemizin Aksaray ili nüfusuna kayıtlı genç bir bilgisayar mühendisi ile tanıştık. Bir Avusturya firmasında, yazılımcı olarak çalışıyormuş.

Kendisinin Müslüman olması nedeniyle, şirketi tarafından Suudi Arabistan Cidde şubesine bu arkadaşı görevlendirmişler. 9 aydır Cidde’de imiş. Ortak tanıdıklar çıkınca, hasbihalimiz artarak dostluğumuz ilerledi. Bir ara ona; “sen hac görevini yerine getirmişsindir” dedim.

Öyle ya bizim durumumuzda olanlar 14 yıl beklemişti. Tanıştığım arkadaş da cevaben “yok abi, hac vazifesini yapmak istediğim halde, maalesef yapamadım” cevabını alınca çok şaşırmıştım.

Kendisi “hac vazifesini yapamayınca, umre yapmak için Kâbe’ye geldiğini ve vazifesini yaptığını” ifade etti. Bunun üzerine şaşkınlığımı anlayınca “şirkette çalışan 50 civarı personelin izinsiz Arafat’a gittiklerini, orada çadırlara giremedikleri için, görevliler tarafından yakalandıklarını, bir çoğunun yurt dışı edildiği” haberini öğrenmiş. Bunun üzerine, “şirket çalışanı olarak kendisine sıkıntı olabileceği endişesi ile vazgeçtiğini” söyledi.

Bana çok şaşırtıcı gelmişti. Öğle ya Cidde Mekke arası 70 km idi. Hac yapmak için güzel bir fırsattı. Zira; Arafat vakfesi hacı olmak için en önemli bir vazife idi. Suudi Hac Bakanlığı, Arafat vakfe vizesi için kota sınırını getirmiş. Bütün Müslümanlarının orada hakkı olduğundan, işi ciddi tuttuklarını öğrenmiş olduk.

Bu durumu resmi yetkililer de belirtiyorlardı. Hac vizesi ile gelen bütün herkese otelde, Diyanetin Hac Kimlik Kartı dışında ayrıca “Arafat Vize Kimlik Kartı” dağıtmışlardı. Bu kartın diğer kimlik kartından daha önemli olduğu üzerinde önemle duruyorlardı.

Daha sonra Medine’ye geldiğimizde Hasan ağabeyle tanışmıştık. Kendisi İlahiyatçı. Türkiye, Adıyaman ilinden, Medine’ye gelip, 30 yıl kadar önce yerleşmiş. Hac-Umre ve Rehberlik hizmetlerini eşi ile birlikte yapıyorlarmış. Sohbet, hasbihal ilerleyince, bu durumu sorduk.

Konu ile ilgili bize ifadesi, “Suudi Hac Bakanlığı’nın kendi vatandaşlarına, Arafat vizesi için kişi başı 12.000 bin riyal aldıklarını ve sadece 5 yılda bir hac için Arafat vizesini verdiklerini” ifade etti. Böylelikle bütün Müslümanların Arafat vakfesi nedeniyle kul hakkına girmemek için, kota limitini sıkı tedbir ve müeyyidelerle uygulandığını gördük. Bu da bizleri memnun etmişti.

Mekke’de; Mescid-i Haramda, 4 hafta kaldığımız süre içerisinde tanıştığımız Pakistan, Afganistan, Endonezya, Malezya gibi İslam ülkelerinden gelenlerin ödedikleri hac bedelleri, bizim ödediğimiz bedel ile aynı seviyede olduğunu öğrendik.

sogut6.png
Mekke’de Bir Grup Hacılarımızla

15) CEBELİ NUR, SEVR MAĞARASI VE CİDDE:

OSMANLI MİRASI BALAT-KAPALI ÇARŞI KIZIL DENİZ

Mekke’de kafile başkanı ve grup sorumlularının rehberliğinde bütün hacılarımızla birlikte, 9 Temmuz 2023 Salı akşamını Çarşamba’ya bağlayan gece, ilk vahyin indirildiği, ilk emir “OKU” hitabına mazhar olan Cebeli Nur, Hıra dağına çıkmıştık. Orada huşu içirişinde Resulullah’ın ibadetini yaptığı mahzende nafile namazlarımızı kıldık çok şükür.

Bu mahzenden Kâbe çok güzel görünüyordu. Çok dik bir dağ olan Cebeli Nur, 640 metre yüksekliğe sahip. Yaklaşık iki bin merdiven basamağı olduğu ifade ediliyor. Cebel-i Nura’a gece saatlerinde çıkmakta yarar var. Serin olmakla birlikte, ay'ın ışığı ile etrafınızı rahatlıkla görebiliyorsunuz. Hıra mağarasına bir saatte çok rahat çıkabiliyorsunuz.

sogut7.png
Cebel-i Nur ve Hıra Mağarası

Yine Kafile olarak, 10 Temmuz 2023 günü Hz. Resulullah’ın Mekke’den Medine’ye hicret ederken Hz. Ebu Bekir ile sığınarak saklandığı Sevr Mağarasına gittik. Sevr dağının başlangıcında şirkle ilgili yazılan kocaman bir levha sizleri de uyarıyordu. Sevr mağarasında, gece teheccüd namazlarını kılarak ibadetlerimizi yaptık. İslam ülkelerinden gelen hacı kardeşlerin kendi lisanları ile tesbihat-dua-zikirlerini, o mekanda dinlemek ayrı bir haz veriyordu.

Kendi içimizde aynı akranlardan alt grup oluşturmanın güzelliğini yaşıyorduk. Zira Kafile 150 kişiden oluşuyordu. Alt grupla planlama yapmak ve karar vermek daha hızlı oluyor aldığınız kararı hemen uygulama imkânınız olabiliyordu.

Cidde de görev yapan yeni tanıştığımız mühendis arkadaşın da ecdadımız Osmanlı yadigarı, Balat-Kapalı Çarşı Hz. Havva Annemizin Kabri, Kızıl Denizi görmek için ziyaret edilmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunmuştu.

14 Temmuz 2023 akşamı konaklama yaptığımız otelde planlama yaptık. Mekke’de dört hafta konakladığımız İhda Vessam oteli; Şişe 4 bölgesi olarak bilinen Cenneti Muallanın hemen çaprazında idi. Kâbe’ye 1200 metre mesafesi vardı.

Diyeceksiniz ki, bütün hacılar hava yolu ile Mekke gitmek için Cidde Havaalanına gidiyor, zaten görmüş oluyorsunuz.

Biz de Cidde, yalnızca havaalanından ibaret olmadığını söylüyorduk. Cidde’de ziyaret edilmesi gereken yerleri ifade ettiğimiz de ikna oluyorlardı.

Kafile başkanından, 15 Temmuz 2023 Cumartesi günü için izin aldık. 15 kişilik bir alt grup ile sabah Cidde’ye gitmek için yola revan olduk.

Otelden, Haremeyn hızlı tren istasyonuna taksi ve minibüs ile ulaşım ücretine, Mekke ve Cidde arası hızlı tren biletlerini ilave edince maliyet artıyordu. Bu arada Mekke-Cidde arası hızlı trenin 45 riyal olduğunu öğrenmiştik.

Otelin önünden geçen taksi ve minibüsleri durdurup fiyat aldığımızda Otelden Cidde’ye doğrudan gitmek daha ekonomik oluyordu. 5 kişilik beyler için bir taksi, 10 kişilik de bayanlara ait olmak üzere bir transporter kiralamıştık.

Zira taksi ve minibüs şoförleri ile iletişim kurarken, ulaşım bedeli hep kişi üzerinden alınıyordu. Bunun için; “kem riyal vahit nefer” ifadesi en kolay anlaşılan, bir iletişim kurma cümlesi oluyordu. Cidde’ye giderken ayrılmış yolun üst kısmından iki ayaklı büyük KURAN Rahlesi takdire şayandı. Yolun kenarlarında trafik levhası şeklinde zikrullah ibarelerinin yapılması ve Kuran rahlesi ile bizleri Kuran okumaya teşvik ediyordu.

Osmanlı İstanbul’a yaptığı camii, mescit ve kapalı çarşının aynı bir benzerini o mukaddes topraklara da yapmıştı. Cidde ekonomik anlamda kara hava deniz ulaşımlarının yapıldığı tarihi, kültürel görülmeye değer.

Cidde şehrinin tarihi merkezi "Al-Balad" olarak adlandırılan deniz kıyısındaki bölgesi İstanbul da Fatih Camiinin kuzeyinde Balat caddesinden almıştı.

İstanbul’un Anadolu yakasında bulunan Harem Garı, Mescidi Harama yani Kâbe’ye giden istasyonun ismiyle anılıyordu. Nitekim; Osmanlı Ecdadımızın Cidde’ye yaptığı mimari üslup ile yapılmış tarihi evleri ve sur kalıntılarıyla UNESCO dünya miras listesi 2014 yılında girmeye hak kazandığını öğreniyoruz.

Kapalı çarşısı tarihi surlar ve evleri gördükten sonra istikametimiz Hz. Havva annemizin kabristanı oldu.

Hz. Havva Validemizin meftun olduğu söylenen Kabristana 1. Derece hayatta kalan akrabaları geldiğinde Kabristanın açıldığını diğer zamanlarda ziyarete kapalı olduğunu görevliler bizlere ifade ediyordu.

Alt Grup hacılarımızla birlikte bir sonraki ziyaret yerimiz Mescidi Kısas. Osmanlının son dönemlerine kadar Kura’an da suçlu cezasının Kısas’a Kısas hükmünün uygulandığı mekan. Lakin ziyarete kapalı olması nedeniyle içeri giremedik.

Gündüz öğle sıcağı o kadar yürümemizi olumsuz etkiliyordu ki bir arkadaşımız sıcaktan bayılma vakası bile yaşadı.

Öğle namazı için bir camiye girdiğimizde serinlemiştik. Ani sıcak ve soğuk ortama, vücut alışmaya çalışıyordu. Sıcaktan asfalt erimişti, yürümekte zorlanıyorduk. Bizde en serin yer olarak bir restoran bulalım hem yemek yeriz hem de güneşin harareti geçinceye kadar orada bir müddet bekleriz dedik ve öyle de yaptık.

Alt grubun sayısına göre restoran araştırdık. Netice de, 15 kişilik tek büyük bir masa şeklinde geniş bir restoran bulduk. İçeriye girince klimalar hemen sizleri rahatlatıyordu. Oh be şükür diyorsunuz. Sıcak memleketler de klimalarda olmasa bu insanlar ne yapardı diye kendinizi düşünmekten alamıyorsunuz.

Ayrıca, alt grup da İngilizceyi konuşan arkadaşların olması da ayrı bir avantajdı. Bu bizler için değerliydi. Artık ikindi namazına kadar restoranda yemek yiyerek oyalanmıştık. İkindi namazlarını ki bir camii de eda edince, ikindi sonrası güneşin etkisi azalmıştı.

Cidde’de görülmesi gereken bir yerde Kızıl denizdi. Yaklaşık 2.000 km uzunluğu olan, hac yolları ve Avrupa-Hindistan-Uzakdoğu ticaret yolu üzerinde olmasından kaynaklanıyor.

Süveyş kanalı yapılmadan önce hacca gelmek için deniz ulaşımı olarak kullanılan Kızıldeniz asırlarca çok önemli bir bölge olmuş. Hint Okyanusu'nu Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz'e bağlayan Kızıldeniz, Ortadoğu ile Doğu Afrika arasında bulunan Kızıldeniz'in en önemli özelliği, Asya'yı Avrupa'ya ve Atlantik Dünyası'na bağlayan en kısa ve maliyetsiz su yolu olmasıdır.

Corniche/Korniş bölgesinin ziyaret edilmesi tavsiyesi üzerine kiraladığımız iki araç ile kornej bölgesine gidip kızıl denizden güneşin batışını izleyerek, akşam namazını orada eda etmek üzere anlaştık.

Uluslararası kongrelerin yapıldığı, bir çok otellerin, lunaparkların, dalış okullarının dinlenme alanlarının, taş yürüyüş yollarının bulunduğu, denizden 312 metre havaya su fışkırtılarak dünyanın en büyük fıskiyesinin olma özelliği ile cazibesini sürdürmeye devam ediyordu.

Yine Kızıldeniz’den gün batımını izleyip akşam olduğunda, fıskıyenin beş yüz kadar spot ile görüntüsü de bir başka güzellikti. Hatıra fotoğraf ve videolarımızı çekerek akşam namazlarını kıldıktan sonra Mekke’deki otelimize döndük.

Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.