Hadi be!

Sayın Zekeriya Beyaz Hoca! Duydum ki Said Nursi hakkında bir şeyler yazmışsınız. Bilimsel çalışma yapmak her bilim adamının karıdır. Çalışmalarınız  bilim dünyasında muhakkak makes bulacaktır hocam. Lakin bazı çevreler diyorlar ki: “Zekeriya Beyaz gibiler bilinçli olarak ve planlı-projeli bir şekilde kullanılıyorlar. Bu eseri kendisi yazmamış, hocamıza birileri yazdırıyor.” Bir bilim adamının böyle bir alçaklığa tevessül edeceğine inanmam. Siz bir bilim adamısınız. Böyle bir takım mahfillerin maşası olmak gibi işlerle işiniz olamaz hocam.

Bir de “Zekeriya Beyaz hoca, veli bir kul olan Said Nursi’nin ismiyle oynayarak, Nursî değil de Norsî demeli zırvaları sıralamış” diye konuşuyorlar medya dünyasında. Bunun ne anlamda teklif edildiğini eserinizi tam okumadan bilemeyeceğim. Ama her ne maksatla olursa olsun kişinin isim veya soy ismini kendi rızası olmadan değiştirmek nezaketsizliktir ki, Zekeriya hocam bu kadar kaba ve münasebetsiz olamaz diye düşündüm. Ne yani birisi kalkıp da Zekeriya ismini affedersiniz özür dilerim, Zekeri-ye şeklinde değiştirse bu size karşı kabalık ve münasebetsizlik sayılmaz mı hocam? Benim bildiğim Zekeriya hoca böyle ucuz işlerle de uğraşmaz.

zekeriya_beyaz_geylani.jpgHocam biliyorsunuz alim ve salih kullar için ileri geri konuşulmaz. Onlar hakkında  boşboğazlık edenler için Abdülkadir-i Geylanî (K.S) sohbetlerinin derlendiği  El-Fethü’r-Rabbanî isimli eserinde 3. sohbetinde şöyle diyor. Ben okudum tüylerim diken diken oldu. Said Nursi merhametlidir, kendine zulmedenlere beddua  bile etmemiş. Ama Şah–ı Geylanî heybetli ve bir o kadar da tehevvürlüdür. Affetmez kolay kolay. Böyle ulu orta veli kullar için aleyhte konuşanların yerinde olmanızı hiç istemem hocam: “Vay sana,İnsanlar arasında müslümansın ama yalnız kaldığında değil. Bilmez misin ki sen kıldığın namazla, tuttuğun oruçla ve yaptığın tüm hayır işleriyle Allah’ın hoşnutluğunu kazanma gayesi gütmezsen münafık ve Allah’tan uzak olursun. Hemen şimdi bütün fiil ve sözlerinden ve alçak emellerinden vaz geç ve Allah’a dön.” (S:25)

“Behey münafık! Ey halka  ve sebeplere tapan! A hakkı unutan! Şu içinde bulunduğun duruma rağmen bu makamın kendiliğinden gelip eline konmasını istiyorsun. Senin ne değerin var ki? Önce tam teslim ol, tevbe et, sonra ilim öğren ve ilminle amil ol, amelinde de samimi ol. (S:27)

“A düşünceli (!) adam! Bakıyorum da insanları pek memnun ediyor, Hakk’ı kızdırıyorsun. Dünyanı imar ediyor  ama ahiretini harabeye çeviriyorsun. Pek yakında yakayı ele vereceksin. Yakalaması çok çetin ve acı verici olan Yüce zat seni de yakalayacak. Yakalayıp elindeki yetki belgeni yırtıp atacaktır.(S:30)

“Allah, peygamberlerini kelamıyla, sadık kullarını da kalplerine verdiği ilhamla terbiye eder. Çünkü onlar Peygamberlerin mirasçıları, halifeleri ve manevi evletlarıdır.(S:28)

13.Sohbet’inde ise “A dedikodu ile ve mal toplamakla uğraşıp ilmiyle amel etmeye fırsat bulamayan alim! Hiç şüphe yok ki senin eline ilminin manası değil, dış görünüşü geçecektir.” (S :71)

“Peygamberin (S.A.V) “Bilmeyene bir defa, bilene yedi defa yazıklar olsun” buyurduğu rivayet edilmiştir. Bilene 7 defa yazıklar olsun. Çünkü o öğrendi fakat bildiği ile amel etmedi. Ey Allahı ve velilerini tanımayanlar. Allah’a ve velilerine suçlama yöneltenler. Dinleyin ve dinlediklerinizle amel edin… A münafık kavgayı bırak.. Sen, ekmek ve katığının, tatlının, elbisenin, atının ve sultanının kölesisin… İlmiyle amel eden alimler geçmiş büyüklerin sözcüleridirler… Kıyamet gününde onlar Peygamberlerle  bir araya gelir ve Peygamberler onların mükafatlarını Rablerinden tastamam alırlar. Allah, ilmiyle amel etmeyen alimi eşeğe benzeterek “Onlar kitaplar taşıyan eşekler gibidir (Cuma -5) buyurmuştur. Eşek, ilim kitabından faydalanabilir mi? Yorgunluk ve halsizlikten başka o kitaplardan eline ne geçer ki? Her kimin ilmi artarsa  Allah korkusu ve O’na boyun eğmesi artmalıdır.(S:74.75)

Hocam alim ve fazıl insanları çekiştirenler için 14. sohbetinde şu ifadeleri kullanmış Geylani Hazretleri: “A münafık! Allah yeryüzünü senin gibilerden temizlesin. İkiyüzlülüğün yetmiyormuş gibi bir de tutup alimlerin ve salih kulların gıybetini yaparak onların etini yiyorsun. Senin ve senin gibi münafıkların dillerini ve etlerini pek yakında kurtlar kemirecek ve paramparça edecek. Allah ve salih kulları hakkında güzel düşünmeyenler ve onlara karşı saygıda kusur edenlerin kurtuluşu yoktur. Onlar yönetici ve komutanlardır. Sen onlara karşı nesin ki? Niye onlara karşı alçakgönüllü davranmıyorsun? Allah bağlamayı, çözmeyi, her türlü işi onlara teslim etmiştir. Gökyüzü onların sayesinde yağmur yağdırır, yer onların sayesinde ot bitirir. Bütün yaratılanlar onların idaresi altındadır. Onların her biri dağlar gibidir, sıkıntı ve musibet rüzgarları onları yerinden oynatmaz. Allah’a tevbe edin ve ondan özür dileyin..(S: 75)

“Hikmet ve ilim sahiplerinin sözlerini küçümsemeyin. Çünkü onların sözleri devadır. Kullandıkları her kelime Allah’ın vahyinin meyvesidir. Sizin aranızda canlı bir peygamber yoktur ki ona uyasınız. Resulullaha gerektiği gibi uyanlara uyduğunuz zaman O’na uymuş gibi olursunuz. Onları gördüğünüz zaman Resulullahı görmüş gibi olursunuz. Takva sahibi alimlerle birlikte olun. Çünkü onlarla beraberlik sizin için berekettir. Bildikleriyle amel etmeyen alimlerle birlikte olmayın. Onların birlikteliği sizin için uğursuzluktur. (S.76). (el-Fethu’r-Rabbani.Abdülkadir-i Geylani.Gelenek yayınları.3.baskı.Çeviren Osman Güman.İst.2005.)

Hocam, Bediüzzaman Said Nursi’nin “Üstadım” dediği Gavs-ı A’zam Şah /Şeyh Abdülkadir-i Geylani (K.S)  böyle diyor. Beyazıd-ı Bestamî’ler, Cüneyd-i Bağdadî’ler, Mevlânâ’lar Yunus Emre’ler, neler demiş siz daha iyi bilirsiniz.

Said Nursi’nin eserlerinin hiçbir yerinde Peygamber Efendimiz için “Hatem’ül- Enbiya” sıfatını hiç kullanmadığını -haşa-Said Nursi  bu sıfatı kendine saklamış gibi-Nurcuların risalelerin hiçbir yerinde Hatem’ül- Enbiya terimini bulamayacaklarını iddia ettiğinizi söylüyorlar. Hocam Risaleleri baştan sona okuduğunuzu sanıyorum. Ancak bir eseri hiç okumadan kanaat sahibi olanlar; okur-yazar değil, okumaz-yazar olanlar, önyargılı kişiler böyle yaparlar. Size hatırlatma babında birkaç  nümune sunacağım hocam.

Mektubat, 19. Mektup. Mu’cizat-ı Ahmediyye Risalesi. Nursî’nin Hz.Peygamberimizin 300’den fazla mucizesini saydığı eserinde (Aynı zamanda “19. Sözün ve 31. Sözün zeyli” diye eklediği bölümün 5.noktasında) şöyle tavsif eder. “Sema-yı risaletin kamer-i müniri olan Hatem-i Divan-ı Nübüvvet nasıl ki mahbubiyet derecesine çıkan ubudiyetindeki velayetin keramet-i uzması ve mucize-i kübrası olan Miracla…ilah.” (Mektubat, Söz Basım yayın.İst.2006 .(S: 300)

Yine 19. Söz. Risalet-i Ahmediyye bahsi. 1. Reşha başlıklı bölümde: “Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrif var. Birisi şu kitab-ı kebir-i kainattır ki bir nebze, şehadetini 13 Lem’a ile Arabî Nur risalesinden 13. dersten işittik. Birisi şu kitabı-ı kebirin Ayet-i kübrası olan Hatem-ül Enbiya Aleyhissalatü Vesselamdır. Birisi de Kur’an-ı Azimüşşan’dır...” (Sözler, Yeni Asya Neşriyat.İst.2004 (S: 370)

Yine 20. Söz’ün İkinci  makamında “Mucizat-ı enbiya yüzünde parlayan bir lem’a-i i’caz-ı Kur’anî” dediği bahisin “Bir nükte-i mühimme ve Bir sırr-ı ehemm” başlıklı bölümünde geçen şu cümle, “Hem mesela Hatem-i Divan-ı Nübüvvet  ve bütün enbiya’nın mucizeleri O’nun (S.A.V.) dava-yı risaletine bir tek mucize hükmünde olan enbiyanın serveri…” Age.(S: 416)

Yine 27. Söz’ün hatime  bölümünde, “Asırlara göre şeriatlar değişir, belki bir asırda kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hatem-ül Enbiyadan (S.A.V) sonra Şeriat-ı kübrası her asırda, her kavme kafi geldiğinden muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır…” Age.(.Sayfa:787

Ayrıca hayatta iken düzenli  olarak okuduğu, Nur Talebelerinin ve cümle müslümanların ellerinde gördüğünüz Büyük Cevşen isimli dua kitabında Nursî’nin derlediği salavatların yer aldığı bölümde 3. salavatın içinde şu ifadeler geçiyor: “Ve Resulikennebiyyi’l ümmiyyi’llezî Hatemte Bihil Enbiyai Ve’l Mürselin…” Yani, “Ve elçin, nebiler ve resulleri kendisiyle sona erdirdiğin ümmi peygamberin olan Efendimize… salat eyle.” (Büyük Cevşen.Yeni Asya Neşriyat.2.Baskı.İst.2005.)
   
Hocam ilginçtir bu terimleri bulmak için tarama yaparken 22. Söz’de, hatimeden bir önceki paragraf gözüme ilişti. Orada Said Nursî şöyle diyor bu tip insanlar için. “Ey dalaletâlûd mütemerrit insancık (Haşiye.) Bu hitap Kur’anı kaldırmaya çalışanadır) Ateş böceğinden daha sönük kafa fenerinle nasıl şu güneşlere karşı gelebilirsin, onlardan istiğna edebilirsin, üflemekle onları söndürmeye çalışırsın. Tuuuuh, tuf senin o münkir aklına!” (Sözler.(S:493)

Ya hocam elin ağzı torba değil ki büzesin. Ağzı olan konuşuyor. Bazıları ağzıyla konuşsa yine iyi. Bilmeyen de bunları adam sanacak hocam. Ne yapalım ki ülkemizde bunlar böyle oluyor. Atalarımız boşuna dememişler, “köpeklerin uluması yıldızlara zarar vermez” diye. Hocam sizi yanlış aktarıyorlar bizlere. Zekeriya hoca böyle biri olamaz dedim. Ama yüzüme manalı manalı bakıp çekip gittiler. Sahi öyle biri olabilir misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum