Zeki KAMİLZÂDE

Zeki KAMİLZÂDE

Kaçıyorsa Pikaçu değildir

Gözümün nuru Bediüzzaman, İblis'in en mühim desiselerinden birinin 'kendine tâbi olanlara kendini inkâr ettirmek' olduğunu söylüyor. Bense bu taktiğin şakirtleri tarafından da kullandığını suizan ediyorum. Evet. Onlar da yaptıklarını, ne kadar şeytanî olursa olsun, 'şeytanî göstermemek' için çabalıyorlar. Dediğime pikaçu da şahittir.

Mike Tyson, estağfirullah, Malik Abdülaziz abimizin güzel bir sözü var. Diyor ki muhterem: "İlk yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır." Nitekim, Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk iddialarıyla tutuklanması üzerine, ortalığı savaş alanına çeviren ergen Vandettaların da sonu iyi gelmedi. Devlet yumruğunu gösterdi. Taş atan gece yatağına uzanıp rahatça tiktoklayamadı. Küfür eden konforlu koltuğuna dönüp netfilikste takılamadı. Kısacası: Evdeki hesap çarşıya yine uymadı. Zaten halk da Ekrem İmamoğlu'nun mağduriyetine pek inanmadı. Nihayetinde aşırı sol grupların top çevirmesine dönen bir yıkım süreci kaldı geriye. Bazı Kılıçdaroğlu severlerin 'Brütüs Özgür' dedikleri Özgür Özel dahi, en nihayet, olayların sonuçlarından çekindi. Yine brütüslük gösterdi. Bu defa maskeliler hepten boşluğa düştüler. Ha, elbette eylemler tamamen bitmiş değil, fakat 'kabullenme' süreci yaşanıyor artık...

Peki Zeki kardeşiniz 'kabullenme süreci'nin yaşandığını nereden anlıyor? En çok anladığım yer: Kimi solcu aydınların acıtasyona başlamaları. Öhöm ve de dikkat: Ajitasyon değil acıtasyon. Yani kendilerini acındırmaya çaba sarfetmeleri. Mesela: Erkeksî tavırlarıyla meşhur hanım gazetecilerimizden Nevşin Mengü geçen şöyle bir mesaj X'ledi (Tivitledi demeyi daha bir severdim): "Tutuklanan öğrencilerin en büyüğü 22 yaşında. Avukatlarıyla konuştum. Yaşı çok küçük olanlardan tutuklama kararı çıkınca ağlayanlar olmuş. Avukat çocukları teselli ederken polis memurlarının da gözlerinin dolduğunu aktardı." Cık, cık, cık. Görüyor musunuz? Fakat, ama, lakin, bir saniye!

Aynı gençlerin attıklarıyla yüzün üstünde polis yaralanmamış mıydı? Hatta balta. Hatta asit. Hıımmm. O zaman belki farklı bir bakış açısına ihtiyacımız var. Belki de bu polisler 'üzüntüden' değil 'sevinçten' gözyaşlarını tutamamış olabilirler. Ne de olsa devletlerinin sahip çıktığını görüyorlar. Kendilerine küfredenin, tekme atanın, taşlayanın taşlaması yanına kalmıyor. İlla karşılığını buluyor. Bir polis memuru olsanız buna sevinmez misiniz? Tabii bunu söylerken 'gözlerinin dolduğu' iddiasının doğru olduğu varsayımına yaslanıyorum. Ancak bir de şu var:

Nevşin Mengü bu paylaşımı yaptıktan sonra, 5816'dan başı yananlar listesinin en genç üyelerinden Ahmet Bostancı da, Mengü'nün mezkûr cümlelerini alıntılayarak hem de, şöyle bir beyanda bulundu: "Ben malum şahsa inançsız dediğim için cezaevine atılıp tek başıma koğuşta 2 ay kaldığımda 20 yaşına yeni girmiştim Nevşin. Sen de ben tahliye olduktan sonra tahliye edilmemi eleştirmiştin. Senin çifte standartına s... şimdi. Kapat çeneni."

Demek ki, Nevşin Mengü'nün hüznü de, 'yaşa göre' değil 'adama göre' çalışıyor. Eğer karşı mahalleden bir çocuk tutuklanırsa hiç rahatsız olmuyor. Hatta salınca eleştirebiliyor. Güceniyor. Ama tutuklanan solculuktan başını yakmışsa. Ay, ay, ay. İşte o zaman işler değişiyor. Hem solculuğun bu tutarlılığına(!) tek misalim Nevşin Mengü de değil. Gülben Ergen de var. Ergen de ergen Vandettaların tutuklanmasına tepki gösterenlerden birisi.

Ki yazmış: "Öğrencileri bırakın dediğimde beni gözaltına alırlar mı? Benim çocuklarım yaşında çocuklar onlar. Ordan mısın? Burdan mısın? Adaletten, demokrasiden yanayım! 9 günlük bayram bayram mı o çocuklar içerideyken?" Fakat, bakınız, aynı Gülben Ergen yine 5816'nın en genç mağdurlarından A.E.S. hakkında ne demiş: "Nefesi boğazına tıkansın, çıkamasın inşaallah, şerefsiz!" Öylese sadece 'üzülmek' değil 'bayram da' artık adamına göre. Eğer içeri giren anarşistlikten giriyorsa 'cık, cık, cık...' Yok, mevzuun içinde sağcılık kokusu varsa, 'Gebersin!'

Şimdilerde 'siyasal alevicilik' yaparak geçimini sağlayan ex-türkücü Sabahat Akkiraz da, kendisine, "Alevi, alevi diyorsun da binlerce aleviyi Dersim'de katleden Sabiha Gökçen'e hiçbirşey demiyorsun?" denilince yazmıştı hani: "Sayın Atatürk'ün manevi kızına saygı duymak gerekir. Atatürk'e duyulan saygıdandır bu. Ama Dersim'de insanların üzerine bomba atmak ayrıdır." Tabii neresi, neresinden, nasıl, ne biçim ayrılıyor anlayabilene aşkolsun. Vaktiyle Müslüm Baba'nın bir filminde "Cinayet işlerim ama adam öldüremem!" demesi türünden bir iş. Neyse...

Uzatmayayım muhterem kârîlerim. Netice değişmiyor. Trafik soldan böyle akıyor. Özetle: Kimse tarafsız takılmıyor. Yalnız ideolojik kaygılarını 'tarafsızlıkmış gibi' yutturmaya gayret ediyor. Zira apaçık söylerse gücü kalmayacak. Kimseyi kandıramayacak. Arkayı dolaşamayacak. Aynen. O yüzden hiç de merhum olmayan Aziz Nesin böyle demiş işte: "Örgütsüz bile olsa bir solcu yazar kendi kendini güdümler. (...) Yazılıp açıklanacak doğrunun, sağcıların, egemen sınıfın daha çok işine yarayacağı durumlarda her doğru yazılıp açıklanamaz." Eğer kazanıyor olsalardı böyle alttan almalara hiç gerek duymayacaklardı yani. Vaktiyle duymamışlar zaten. Fakat şimdi durum parlak görünmediği (maymun değil mü'min gözünü açtığı) için, elbette, taktiksel bazı 'acındırmalara' rol kesmek mecburiyetinde kalıyorlar. Şefkatimizden yakalayarak neticeye varmamıza mâni olmaya gayret ediyorlar.

Ancak gözümün nuru Bediüzzaman'ımın da bir yerde dediği gibi: "Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz." Hem başka bir yerde söylediği gibi: "Nasıl bin mâsumların hukukunu çiğneyen bir zâlimi cezalandırmak ve yüz mazlum hayvanları parçalayan bir canavarı öldürmek, adalet içinde, mazlumlara bin rahmettir. Ve o zâlimi affetmek ve canavarı serbest bırakmak, bir tek yolsuz merhamete mukàbil, yüzer biçarelere yüzer merhametsizliktir." Hem de yine başka bir yerde belirttiği gibi: "Rahmet-i İlâhiyeden ileri şefkat olunmaz. Hikmet-i Rabbaniyeden daha ekmel hikmet, daire-i imkânda olamaz." O halde süngümüzün de hemen düşmemesi lazım. Süngüsü çabuk düşenin kazanacağı harp yoktur. Mücadele ancak kararlılıkla kazanılır. Mızrağa her Kur'an sayfası asıldığında durursanız, merhametiniz tatmin olur belki, ama/fakat asla zaferiniz olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum