
Prof. Dr. Şadi EREN
Günümüz Medeniyetinin Eksi ve Eksikleri
Medeniyet, bedeviyetin mukabili olup “gelişmişlik, ekonomik refah, teknolojide ileri olmak, insan onuruna yaraşır bir hayat tarzı sunmak” gibi görünümlere sahiptir. Medeniyet, beşerin maddî ve manevî birikimi olup, kökleri tarihin derinliklerindedir. Bu yönüyle o, kendisine farklı kaynaklardan su gelen bir havuza benzetilebilir. Mesela denilir ki, “Medeniyet, tekerleğin icadıyla başlar.” O tekerlek önceleri kağnıda dönerken, günümüzde arabalarda, fabrika çarklarında dönmektedir. İnsanlık tarihinde çok derin izlere sahip olan yazının bulunması, kâğıdın yapılması ve matbaanın icadı gibi durumlar, bütün medeniyetleri beslemiş ve geliştirmiştir.
Tarihin akışı içinde Medeniyet mi var, yoksa medeniyetler mi? Aslında “aile kurumunun kutsallığı, hırsızlığın kötü bir şey olduğu” gibi “evrensel ortak değerler” mutlaka vardır, ama her medeniyette bunların ayrıntıları farklı farklı olabilmektedir. Dolayısıyla tarih boyunca tek bir medeniyetten değil, farklı coğrafyalarda ortaya çıkan farklı farklı medeniyetlerden söz etmek gerekir. Mesela Çin Medeniyeti, Hint Medeniyeti, Mezopotamya Medeniyeti, Yunan Medeniyeti, Roma Medeniyeti, Mısır Medeniyeti ve derken on dört asır evvel bir güneş gibi doğan İslam Medeniyeti…
Ancak üç-dört yüzyıldan bu yana Batı Medeniyeti hayli öne çıkmış ve bütün dünyayı etkilemiştir.
Son birkaç yüzyılda liberalizmle marksizm arasında ciddi bir yarış yaşanmış, yarışı Liberalizm kazanmıştır. 1987 yılında komünizmin çökmesi ve Sovyet Rusya’ya bağlı Doğu Bloku Devletlerinin dağılmaları bunun bir göstergesidir. Amerikalı düşünür Francis Fukuyama, liberalizmin soğuk savaş sonrası bu zaferini “tarihin sonu” olarak değerlendirir. Ona göre bu, kalıcı bir zaferdir, insanlık en mükemmeli arayıp bulma uğraşısının sonuna gelmiş, varabileceği nihai güzelliğe ulaşmıştır. Yine ona göre, insan tabiatına en uygun yaşam biçimi ve toplumsal düzen liberalizmin hüküm sürdüğü düzendir ve tarih boyunca bu düşünceyi ve buna bağlı kurulmuş ya da kurulabilecek düzeni ortadan kaldırmayı amaçlayan güçler ile liberal düzeni daha da geliştirmeyi amaçlayan güçler arasında çatışmalar olmuştur. Tarih böyle ilerlemiştir. Monarşik yapılar, imparatorluklar, dini merkezler hep liberal düşünceyi ve onu savunanları alt etmeyi amaçlamış, ancak zaman içinde liberalizm hep üstün gelmiştir. Soğuk Savaşın bitmesi ve Batı Bloğunun galip gelmesi, buna ek olarak Çin ve Rusya gibi ülkelerin Batılı sistemlere yönelmeleri liberalizmin nihai zaferinin gerçekleştiğini ve artık tek bir yol olduğunu gösterir. Batılı değerlerin yayılması bir süre alacak ve Üçüncü Dünya Ülkelerinin istikrar bulmaları uzun sürecek, ama nihayetinde mutlaka tüm dünya liberal demokrasiye ulaşacaktır.[1]
Ancak Francis Fukuyama’nın göz ardı ettiği bir durum vardır: Tarihin akışı doğrusal değil, daireseldir. Devletlerin, milletlerin ve medeniyetlerin seyrine baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. Her kemalin bir zevali vardır. Gündüz hep gündüz olarak sürmemekte, peşinden gece gelmektedir. Kış sonsuza doğru kış olarak kalmamakta, yerini bahara ve yaza bırakmaktadır.
Bediüzzaman Muhakemat adlı eserinde Batı Medeniyetinin yaşlandığına dikkat çeker ve bunun iki sebebini şöyle nazara verir:
1-“Medeniyetin kötü yönlerinin güzel yönlerine galip gelmesi”
2- “Çalışmanın sefahete yetmemesi.”
Bunun da arka planında iki sebep bulunmaktadır:
- Din ve fazileti medeniyetin düsturu yapmamaktan meydana gelen sefahete izin verilmesi ve nefsin arzularına uymak.
- Şehevata uymak ve dine bağlı olmayıştan kaynaklanan merhametsizlik sonucu gelir dağılımında meydana gelen dehşetli dengesizlik.
Şu dine bağlı olmayış Avrupa medeniyetinin içyüzünü öyle karıştırmış ki, nice fesat ve ihtilal komitelerini meydana getirmiştir. İslâm’ın sağlam ipine ve Zülkarneyn’in yaptığı sed gibi olan parlak şeriatın hakikatine sığınılmazsa, bu fesat komiteleri onların medeniyet dünyasını yerle bir edecektir. Hatta şimdiden tehdit etmeye başlamışlardır.[2]
MEDENİYETİN EKSİLERİ
Medeniyeti eksileri, onun zayıf yönleridir. Medeniyet, insaniyetin kemalini ortaya koyması gerekirken, her zaman böyle olmayabilir, medeniyetle ulaşılan seviye kötüye de kullanılabilir.
Bediüzzaman, medeniyetin eksi yönlerini “onu ihtiyarlatan birer unsur” olarak görür. Bir medeniyette bu unsurlar arttıkça, onu “kurtlaşmış kof bir ağaç” haline getirmektedir.[3]
Bu eksi yönlerden bazıları şunlardır: Ateizm, nefse hizmet, azınlığa hizmet, hürriyetin yanlış yorumlanması, kuvvetin kötüye kullanılması.
1- Yani özellikle Batı Medeniyeti içinde ateist akımlar hayli revaçtadır, Hristiyanlık ise içi boşaltılmış bir haldedir.
2- Batı Medeniyeti ulvi değerler yerine nefse hizmet etmektedir.
3- Bu medeniyetin imkânlarından “mutlu bir azınlık” yararlanmaktadır.
4- Bu medeniyetin hayat felsefesinde “başkalarına zarar vermemek şartıyla her istediğini yapabilmek” vardır. Hâlbuki insanın kendine zarar vermeye de hakkı yoktur.
5- Ayrıca bu medeniyet sahip olduğu teknoloji ve maddi imkânlarla başkalarına hizmet etmek yerine onları kendine hizmetçi yapmaya çalışmaktadır.
Bu sebeple Bediüzzaman, Batı Medeniyetini “mimsiz medeniyet” olarak tasvir etmiştir.[4] Medeniyet kelimesinin Arapçası mim harfiyle başlar, bu harf kaldırıldığında geriye “deniyet” kalır. İşte, eksi ve eksik yönleriyle Batı Medeniyeti “alçak bir medeniyettir”, gaddardır, zalimdir.
[1] Bkz. Francis Fukuyama Tarihin Sonu ve Son İnsan “The End of History” Ter: Zülfü Dicleli, Profil Yayıncılık İst. 2012, s. 11
[2] Bkz. Nursi, Muhakemat, s. 43
[3] Bkz. Nursi, Asar-ı Bediiyye, s. 141, 652; Emirdağ Lahikası II, s. 241; Lem’alar, s. 118.
[4] Bkz. Nursi, Emirdağ Lahikası II, s. 241; Lem’alar, s. 118.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.