Mehmet Ali ERDEM
Hakir görmek
Bir bardağa kirli bir şey konsa o bardağı temizlemek mümkündür ama kırılan bardağı eski haline getirmek, göreceli olarak bir hayli zordur.
Atasözüdür; “kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez.” Yunus Ata da der ki “bir gönül kırdın ise kıldığın namaz değil.”
Para alınır-verilir, seçim kazanılır-kaybedilir, itibar-şan-şöhret elde edilir-avucunuzun içinden kayar gider de… Ama iman, bu dünyaya geliş maksadı olan iman ve onun sağladığı kulluk kaybedilirse yerine gelmesi daha da zor olur.
İmanın sönmesinin sebeplerinden biri de başkalarını küfür ile itham ettiğimizde ve bu ithamın karşıda yerini bulmadığında sözün sahibi olan bize geri dönmesidir.
Bu tehlikeli ve kaygan zemin konusunda hassaten birbirimize yardımcı olmalı, hatırlatmada bulunmalıyız. Birbirimizi tahrik etmediğimiz gibi, gerçeğin araştırılmasına, tahkike teşvik etmeliyiz.
(Açık delillerin yanı sıra) İnsanları küfür ile ithama yol açan nedenlerden biri de hakir görmedir ve bunun iki sebebi vardır:
1-Kendini üstün, kendi dışındakileri ya da kendi gibi düşünmeyenleri alçak görme,
2-Bazen geçmişin hüzünlü ve zulme maruz kalınmış hatırlarının tesiri ile bazen de tahkike kavuşmamış taklidi inancın getirdiği farklılıklardan çekinmenin getirdiği etki ile korkma, yüzleşememe.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: (Nefsini bilen Rabbini bilir) hadis-i şerifinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten aşağı bilir. Nefsinin ayıplarını, kusurlarını görmeyen kimse, doğru yoldan ayrılır.(1)
Kin, nefret ve öfke ile dolu olduğunu düşündüğümüz insanlara aynı kızgınlıkla karşılık vermek, namazda konuşarak namazlarının bozulmasına sebep olanların durumuna benzer. Hani biri namazda konuşunca bir diğeri de ona “namazda konuştun, namazın bozuldu” demiş, bir diğeri de dayanamamış “sen de konuştun, senin de namazın bozuldu” demiş ya, durum ona benzemesin isteriz.
Siyaset siyasilerin işi, bizim değil. Siyasiler kendilerini destekleyen şeytanı melek, ikaz eden meleği şeytan görme lüksüne bir derece de olsa sahiptirler. Ama sade insanların, inanç sahiplerinin, özellikle cemaat ve tarikat mensuplarının böyle bir lüksü hiç ama hiç yoktur. Çünkü böyle bir yaklaşım birlikte yaşamayı zorlaştırır, imanı söndürür, şeytanı güldürür!
Yaradılanı Yaratan’dan ötürü sevmeli, sevdiğimiz de sadece sözümüzden değil, ses tonumuzdan ve mimiklerimizden de anlaşılmalıdır. Zaten “kalpten çıkan kalbe yol bulur ama ağızdan çıkan kulağa varamaz” derler.
Teşbihte hata olur; hangi ana-baba, haklı olduğunu düşünen evladının haksız olduğunu düşündüğü kardeşini zelil etmesini, tahkir etmesini, küfür ile imansızlık ile ithamını hoş görebilir. Bu duruma düşmekten korkar ve Allah’a sığınırım.
İnsanlara nasihatte bulunmalı, ikaz etmeli, uyarmalı ama asla ve kat’a herhangi bir şeye mecbur kılmamalıyız. Bu dünya imtihan dünyasıdır ve herkesin kendi kâğıdını kendisinin doldurma hakkı vardır, yanlış cevap verme hakkı da vardır, farklı düşünme, kitapta yazana, öğretmeninin anlattığına inanmama hakkı da vardır. Belki de bu tarz ile Kitap’ta yazanı, Öğretmen’in anlattığını, farklı bir yol izleyerek anlayacak ve anlatacaktır. Velev ki anlamasa bile cezasını Allah verecektir. Rol çalmak kötüdür ama bazen kimden ne çaldığımız dikkate alındığında kötülüğün tarifi imkânsız hale gelir.
Geçmişten ders almalı ama geçmişin esiri olmamalıyız. (https://www.risalehaber.com/yavuz,-ismail-ve-idrisin-bilinen-hikayesinin-konusulmayan-dersleri-14649yy.htm ) Müktesebat önümüz aydınlatmalı ama yolumuzu kesmemeli. Hiçbir durum bir öncekinin aynısı, tıpkısı değildir. Her kuşak, hatta aynı kuşaklar farklı dönemlerde benzeşik gibi gözüken sorunları yeniden irdelemek ve yeni çözüm oluşturmak durumundadır.
Bazı şeyleri varsaymak bazı şeyleri de yok saymaktır. Yok saydığımız şeyler denklemde etkili ise çok yanlış çıkarsamalarda bulunup, istikamet kaybına yol açabilecek sonuçlara ulaşabiliriz.
Davaları iman olan, imanlarını kurtarmak, imanların kurtarılmasına vesile olmak olan Risale-i Nur talebelerine, yeni bir Medrezetüzzehra öğrencisi olarak bunları hatırlatmak belki gereksiz, abesle iştigal olabilir ama umulur ki sözün etkisi daha geniş halkalara yayılır.
Hayat denilen ve herkesin kendisinin başrolünü oynadığı bu filmden çıkarılacak dersleri, başkalarından önce kendimiz için çıkarmalıyız.
Başkalarını kurtaralım derken kendimizi kaybetmek ve sonunda kendimizi kaybetmek. İşte Cenabı Hak hepimizi, herkesi böyle bir sondan muhafaza buyursun, hiç kimsenin yaptığı hayırlar ve güzellikler boşa gitmesin, zayi olmasın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.