M. Maruf ÖZÜLKÜ
Hatıralar güzeldir, güzele ayna oldukça
“Hatıra Nurculuğu” tartışmasını duyunca katılmamak için kendimi zor tuttum.
Bir parça direndim.
Bir parça da, sözü olanları dinledim.
Hasan Yükselten Beyin başlattığı tartışma, faydalı olmuştur kanaatimce.
Lehte konuşanların da ağzına sağlık.
Aleyhte konuşanların da…
Bu tartışmanın faydası; alışkanlıklarımız ile hakikat arasındaki münasebetin ortaya çıkmasına fırsat vermesidir.
***
Ben, Nur mesleğindeki ağabeylerimizin hatıralarına hürmet ve muhabbet edenlerdenim.
Bunlar Risale-i Nur davasının tarihçesini ve günümüze kadarki sergüzeştini ihtiva etmektedir.
Bu mana da kıymetlidir.
Sonraki nesillere “dava adamı” profilini işlemesi cihetinden de faydalıdır.
O güzel insanlar olmazsa idi, o elmas kıymetindeki hizmet bugünlere kadar nasıl gelecekti.
***
Said Nursi’nin hayatı ve davası büyükse arkadaşları da o nisbette değerlidir ve büyüktür.
Büyük davalar büyük omuzlarda zirveye ulaşır.
Bakın O risalelerde hizmet kardeşlerine nasıl hitap ediyordu:
“Aziz, sıddık halis, hizmet-i Kuraniye’de sebatkar sarsılmaz kardeşlerim...”
Lahikalarda bu ve buna benzer hitap cümleleri yeralır.
Hayatının hiçbir döneminde yalana ve mübalağaya tenezzül etmeyen Bediüzzaman’ın bu sözleri hem dua mahiyetindedir.
Hem de hakikatin ifadesidir.
Evet, o insanlar, devrin tüm ceberrutluğuna karşın zindanlara, çilelere göğüs germe pahasına Üstad’ın yanında yer alma, ona “kardeş” olma payesine vasıl olacak kadar kahraman insanlardı.
Elbette onlar “aziz” insanlardı.
Üstadı değil yalnız bırakmayı, onun için tüm dünyalıklarını tepmişlerdi.
Her halde, “sıddık ve halis” idiler.
Hepsi ömürlerinin sonuna kadar hizmette diz çürüttüler. Üstad gibi onların da dünyadan ayrılırken bıraktıkları maddi bir mirasları yoktu.
Sebatkar idiler…
Sarsılmaz idiler…
***
Peki, Hasan Yükselten bey tamamen haksız mıdır?
Elbette değil.
Öyle olduğu içindir ki, görüşlerine karşı çıkanlar da “ama”lı “şerh”li açıklamalarda bulunma gereğini hissediyorlar.
Ben de diyorum ki,
Ağabeylerimizin hatıraları güzeldir, faydalıdır ve kaydedilmelidir.
Ancak,
Risale-i Nur’un ruhuyla uyuşmayan ya da umumi manasını zorlayan hatırayı kabul etmeyelim.
Nur mesleğini yozlaştıran, hakikat mesleğine münafi, bazı ehl-i kalplerin düştüğü vartaları hatırlatan tarzdaki usül ve hatıraları ikame etmeyelim.
Bir başka Nur Talebesini ya da hizmet ekolunu tahkir eden aşağılayan hatırayı anlatıp-durmayalım.
Bir ağabeyi diğer ağabeylere üstün gösteren ve bunun arkasından rencide edici karaktere bürünen hatıraları nakledenlere değer vermeyelim.
Diğer mümin kardeşlerimizi bize küstürecek hatıraları gereğinden fazla tekrarlamayalım.
Nur talebelerinin uhuvvetini, tesanüdünü ve ittihadını her şeyin üstünde tutmalıyız.
Bu ehli İslamın ittihadının birinci basamağıdır.
***
Bu çekincelerimi ifade ettikten sonra diyorum ki:
Bediüzzaman’ı anlatan yazarları gıpta ediyorum.
Onun talebelerini anlatan, o nurlu hatıralarını kaydeden değerli ehli kalemi takdir ediyorum.
Allah onlardan da razı olsun.
Evet, hatıralar güzeldir.
Güzele ayna oldukça...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.