Hüseyin EREN
Hayatın baba meselesi
“Dün dündür, bugün bugündür diyen” bugün yok. Babalar gününe birkaç gün kala kendisini “baba” olarak görenleri geride bırakıp gitti.
Altı defa gidip de yedincisinde tekrar gelmeye benzemeyen bir gidişle, dönüşü olmayan gidişle gitti…
Zincirbozan’dan Çankaya’ya çıkan çizgi ve nokta. Son vuruş doksan bir ve uykudan uyanamama. O noktanın içinde neler var; bildiğimiz söyledikleri, gördüğümüz yaptıkları. Kalbinin içindeki o nokta ile öte âlemde var olacak.
Biriktirdiği çizgiler, geçtiği zikzaklar; o noktada toplandı an an.
Yedi altıdan büyük, noktanın yanında hepsinin boynu bükük!
Seçim sonrasında asıl seçimin ne olması gerektiğini düşündürdü düşünenler için. Düşünmeyenler avuntu, kuruntu, kasıntı kelimelerle kendi çizgilerinde son noktaya, son vuruşa yürüdü.
“Netekimle” “Binaenaleyh” aynı noktada buluştu. İki cenaze iki ipucu veriyor; son ise meçhulümüz.
Kim iyilik yapmışsa kendine, kim kötülük yapmışsa kendine yapmış değil midir?
Siyasi dörtlüden kimse kalmadı, konseyden de öyle. Zaman seli önünde hangi kudretli! Kaldı? Zincir bozuldu, Çankaya terk edildi, Saraylarda kim kalacak?
Hayatın ana meselesi ölüm, baba meselesi anayı anlamak. Rütbelilerin kefeni farklı mı? Ya toprağı? Toprağın altı hepimizi bekleyen sır.
Sırdan gafillik zulme düşürtür, fitneye savurtur. Yeryüzünde analar ağlıyor, babalar ağlıyor; çocuklar, gençler sefahat tuzağında.
Gündemin ana meselesi “baba”nın ölümü ve babalar günü!
Mübarek Ramazanda nefsiyle babalar gibi dövüşenlerden olmak duasıyla…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.