Haydi kâinatın anlamını kurtarma eylemine

Gezi parkında ağaçlar kesilecek dediler ve ellerindeki taşlarla, sopalarla, tencerelerle, yüreklerindeki kinlerle, nefretlerle yollara koyuldular.

Bizim gibi düşünmeyen insanları sevmesek de, polislerden nefret etsek de, arabaları yaksak, kaldırımları söküp dükkanları talan etsek de, bir müddet ağaçları severmiş gibi gözükeceğiz dediler.

Küresel cabbarların gönüllü figüranları olarak Türkiye’de iyilik adına her ne gerçekleştiyse, onun karşısında duracağız dediler.

Bu noktada sözüm gerçek çevrecilere, tabiatın güzelliklerini korumak amacıyla yola çıkanlara değil elbet.

Maddeci görüşlerini, emperyalistlerin Türkiye üzerindeki emellerini hayata sokmak için bu eylemlerin seyrini değiştiren çatışmacı, materyalist zihniyetten bahsediyorum burada.

Bunların içinde yurtdışından gelen ajanlar da var, kökü dışarıda olan materyalist felsefenin içimizdeki meftunları da var!

Onlar kendi bitimli davalarının peşinden koştular. Maddeci diyalektik felsefelerinin gereğini yaptılar ve yapıyorlar.

Bu zihniyete göre kâinatın tamamı büyük bir çatışma halindedir ve bu çatışmayı en çok direnenler, en fazla isyan edenler yani en güçlü olduklarını eylemlerle ortaya koyanlar kazanacaktır.

Onlara göre kâinatı Kudretiyle, Hikmetiyle ve Rahmetiyle idare eden bir Yaratıcı olmadığı için, tüm kâinatı tesadüfle oluşmuş bir kaos yumağı olarak algılarlar.

Nazarı böylesine kirlenmiş bir zihniyetin, gündelik işlerde de kaostan, karışıklıktan, anarşiden medet umacağı çok âşikardır.

Eğer başarı istiyorlarsa, timsahlar avlarına saldırdığı gibi onlar da polise, vatandaşa, arabalara, dükkanlara saldıracaklardır.

Kâinatın tüm parçalarının atomlardan yıldızlara, hücrelerden tabiata umumi yardımlaşmasını yok sayarak böyle bir vartanın içine düşerler.

Savunduklarını iddia ettikleri o bir tek ağaç için bile, atmosfer, dünya, su, güneş, toprak, elementler hâsıl-ı bütün kâinat el ele verip seferber olmamış mıdır?

İşte bu eylemlerin ana hedefinde olan tevhid akidesi ve İslam Birliği ülküsü, kâinatta hâkim olan yardımlaşmanın, birliğin ftıri bir sosyal tezahürü olarak çatışmanın, kaosun önündeki en büyük engeldir.

Bu maddeci zihniyetin mensupları Allah’ın varlığına ve birliğine olan samimi imanın toplum aynasında yansıması anlamına gelen İttihad-ı İslamı işte bu yüzden istemezler.

İnsanların kalplerindeki “tevhid” akidesine tahammülleri olmadığı gibi, bu akidenin sosyal hayata nüfuz edip Birlik olarak etleşip kemikleşmesine de karşıdırlar.

İşte bu yüzden Suriye’deki mültecilere, Arakan’daki, Sudan’daki, Somali’deki Müslümanlara yapılan yardımları küçümserler, önemsiz görürler hatta onları engellemek isterler.

Bu yüzden Türkiye’nin çözüm süreçleriyle ya da başka yollarla Birlik ve Beraberliğini sağlamasından rahatsız olurlar, ülkeyi karıştırmak için ellerinden geleni yaparlar.

Türkiye’nin İslam âlemiyle birleşecek olması ise onları çıldırtır. Çünkü ideolijileri yabancıdır, yabancıların malıdır.

Yabancıların kendi yararlarına geliştirdikleri köleleştirici ideolojilerin esiri olduklarından, her eylemleri yabancıların kâr hanesine yazılır!

Bu zihniyete göre kaos, anarşi, tehdit, fitne her tarafa yayılacaktır ki, bunların doğal bir sonucu olan maddeci ideolojileri hayata geçebilsin.

Çünkü onlara göre bütün bu kâinat düzeni, böyle bir kaousun, böyle karanlık bir tesadüfün sonucudur. Çarpık eylemleri, işte bu çarpık ve fıtrat dışı bakışlarını ele verir durumdadır.

Görüldüğü gibi işin özünde ağaçlar, gibi tevhid ve iman levhaları yoktur. Ağaçları iman gözüyle seyreden ve tefekkür eden birisi, kaosu, tesadüfü değil Allah’ın varlığını ve birliğini çok açık müşâhede eder:

“Meselâ, herbir çiçekte, herbir meyvede bir mizan var. Ve o mizan, bir intizam içinde; ve o intizam, tazelenen bir tanzim ve tevzin(ölçü) içinde; ve o tevzin ve tanzim, bir ziynet ve san'at içinde; ve o ziynet ve san'at, mânidar kokular ve hikmetli tatlar içinde bulunduğundan; herbir çiçek, o ağacın çiçekleri adedince, Hakem-i Zülcelâle işaretler ediyor.

Ve bu bir kelime olan bu ağaçta, bir harf hükmünde olan bir meyvede bulunan bir çekirdek noktası, bütün ağacın fihristesini, programını taşıyan küçük bir sandukçadır.” (Otuzuncu Lem’a)

Böyle bir nazar açıktır ki, bir çekirdeği ağacın programı olarak gördüğü gibi, bir tek ağacı da bütün kâinatın bir hülasası olarak görecektir.

İmanın nuruyla ötekinin gözünde çatışma, kaos, tesadüf olan kâinatın tamam, imanlı için bir anda düzenli, planlı, programlı tek bir vücut hâlini alır.

İşte ülkemizde ve dünyamızda çatışmacı zihniyetin önüne geçmenin yegâne yolu, kâinatın bütün parçalarını birbirleriyle yardımlaşan kardeşler olarak gösteren iman nurunu topluma yaymaktır.

Bunun yolu da malumunuz olduğu üzere örgün ve yaygın eğitimden geçer. Örgün eğitim 1. sınıftan itibaren zorunlu olduğu için bu mesele açısından oldukça önemlidir.

Çatışmacı, kavgacı, kaosçu zihniyetin önünü kesmek için öncelikle çocuklarımıza Tevhid’in kâinat çapındaki birleştirici ruhu yansıtılmalıdır.
Çocuklarımız fen bilimlerini öğrenirken, çatışmacı ve tesadüfe dayanan felsefelerin bakış açılarından mümkün olduğunca uzak tutulmalıdır.

Bunun için yeni bir seçmeli müfredat hazırlanmalı, evrim, materyalizm gibi tesadüfçü bakış açılarıyla sarmalanan dersler, ayrıca imâni bakış açısıyla da yorumlanmalıdır.

Mesela Biyoloji dersinde isteyen veliler tesadüfçü, evrimci yorumlarla hazırlanmış müfredatı, isteyenler de Yaratıcı’nın varlığı ve birliğini gösteren yorumlarla hazırlanmış diğer müfredatı seçebilir.

Ya da bütün bu yorumlar aynı kitabın içinde, konunun altında ve aynı sayfada ortaya konulabilir. Bu durumda da öğrenci istediği yorumu seçebilir.

Eğitim alanında hangi yeniliğe imza atılırsa atılsın, bu temel değişim olmadan bugüne kadar yaşadığımız aynı sıkıntıları yüzlerce yıl yaşamaya devam ederiz.

Kâinata bakışın şaşılaşmasını önleyecek bu itikâdî ve Tevhîdî temeli atmadan, Büyük Türkiye Birliği yanında, İttihad-ı İslam’ı da hayata geçirmede çok başarılı olamayacağımız açıktır.

Bu sağlam imani temelin ardından ise bütün gücümüzle Büyük Dünya Birliğini hayata geçirmek için gayret göstermeliyiz.

Evet, Tevhîdin ferdi ve toplumsal bu iki vechesini de, birey ve devlet olarak hayatın herşeyden daha çok merkezine almamızın vakti gelmiştir.

Kâinatın çocuklarımızın nazarındaki anlamını değiştirecek bu Tevhîdî eylemi gerçekleştiremezsek; bomba patlatarak, araba ya da bayrak yakarak, polis taşlayarak, dükkanları talan ederek kaos oluşturanları daha çok görmeye devam edeceğiz demektir. (OD)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.