Süleyman KÖSMENE
Hazreti Zülkarneyn (as) ve Çin Seddi - 2
Seyit Sönmez: “Bedîüzzaman (ra) bütün müfessir kavillerini naklettikten sonra Çin Seddi’nin, Kur’ân’ın bahsettiği İlâhî takviye ile yapılmış sed olduğunu söylemenin ‘câiz’ olduğunu kaydeder. Çin Seddi, bildiğim kadarıyla Türk saldırılarına karşı inşâ edildi. Bu durumda seddin, Hz. Zülkarneyn’in (as) seddi olmaması gerekir diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Ayrıca Ye’cüc ve Me’cüc meselesi hakkında da bilgilendirirseniz sevinirim.”
Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozguncu, fesatçı, yıkıcı ve zâlim iki kabile olduğunu dün ifade etmiştik. Ye’cüc ve Me’cüc’ü bir kavme verip, o kavmi yermeye veya başka kavimleri övmeye gerek yok. Bu kabilelerin Hazret-i Nûh’un oğlu Yafes’in torunlarından iki kabile olduğunu söyleyenler olduğu gibi; Moğol ve Mançur taifeleri olduğunu söyleyenler, kuzey doğu kavimlerinden birer kavim olduğunu söyleyenler, insanoğlundan medeniyeti bozmaya ve yıkmaya vazifeli bir taife olduğunu söyleyenler ve nihâyet Allah’ın mahlûkatından yerin üstünde veya içinde insan veya insan olmayan, ama insanoğlunun kıyâmetine sebep olan bir taife olduğunu söyleyenler de mevcuttur.
Bedîüzzaman Hazretleri (ra) bu konudaki ihtilâfı da şu hükmüyle gideriyor: Ye’cüc ve Me’cüc, bozguncu, yıkıcı, fesatçı, medeniyet ve huzur toplumlarının eceli hükmünde Allah’ın mahlûkâtından iki tâifedir.10
Üstad Bediüzzaman Hazretleri (ra) bu seddin sadece külliyetinden bir ferdinin Çin Seddi olduğunu beyan ediyor;11 fakat şu kesin tesbitini de kaydetmeden geçmiyor: Sedd-i Zülkarneyn, müfsitlerin şerlerini def’etmek için yapılmış büyük bir sed ve cesim bir duvardır.12
Kur’ân’ın küllî ve geniş olayları birer örnekte nazarlara sunduğunu, buradan hâdisenin benzerlerine intikal edilmesinin ve belli hisseler çıkarılmasının aklen daha kolay olacağını beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri (ra), Kur’ân’ın kıssaları hisse alınması için zikrettiğini, bu kıssaların Kur’ân’ın maksatlarına münâsip noktalarının seçilerek hayat ukdeleri hükmünde ana maksada bağlanması gerektiğini, hâdisenin detaylandırılması değil, hisse alınmasının önemli olduğunu vurgular.13 Ye’cüc ve Me’cüc ile Sedd-i Zülkarneyn hadisesinin de, küllî efrâdı içerisinde bir ferdi teşkil ettiğini, meselâ Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozguncu ve şerîr sıfatlarıyla kıyâmete yakın yeniden çıkacağının ve dünyayı fesada boğacağının da sahih rivâyetlerde bildirildiğini haber verir.14
Sahih kaynaklarımızda Nevvâs b. Sem’ân’ın (ra) rivâyet ettiği oldukça uzun bir hadîs vardır. Bu hadiste Peygamber Efendimiz (asm) deccaldan bahseder. Deccalin fitnesinin dehşeti hakkında, “Ben aranızda bulunmazken çıkacak olursa, herkes kendi nefsinin müdâfii durumunda olacaktır” buyurur. Sonra oldukça uzun ve müteşâbih bilgiler verir. Hazret-i Îsâ’nın (as) ineceğini haber verir. İnsanların şerlilerinden olan Ye’cüc ve Me’cüc’ün kıyâmete yakın yeniden türeyeceğini ve dünyayı fesada vereceğini beyan eder. Bu hadiste Resûl-i
Ekrem Efendimiz (asm), Ye’cüc ve Me’cüc’ü “insanların şerlileri” sıfatıyla tanımlar.15
Bedîüzzaman Hazretleri (ra), bu hadîsin tefsîri sadedinde yaptığı îzâhâtta, meselâ çekirge gibi bir âfetin bir mevsimde pek çok bulunabileceğini, mevsim değiştikçe memleketi fesâda veren o yoğun kabilenin hakîkatının mahdud bazı fertlerde saklanacağını, zamanı geldikçe emr-i İlâhî ile yeniden o mahdut fertlerden gâyet çoklukla aynı fesadın başlayabileceğini; çünkü onların karakterleri ve yapıları değişmediğini, ancak inceldiğini, mevsimi gelince zuhur edebileceğini beyan eder. Bu örnekten hareketle; bir zaman dünyayı yaşanmaz hale getiren Ye’cüc ve Me’cüc taifesinin de mevsimi geldiği vakit, izn-i İlâhî ile dünyayı ve beşerin medeniyetini yeniden darmadağın edeceğini, dünyanın yeniden büyük bir şer ve fesat fırtınası yaşayacağını kaydeder.16 Allah bilir; bu şer ve fesat yoğunluğu öyle arsız ahlâksızlıkları netice verir ki, belki de kıyâmet bu şerir yığının üzerine kopar.
Zâten insanın fıtratında bozmak, yıkmak ve zulmetmeye karşı şiddetli bir meyelân vardır. Bu meyelân îmânla ve Allah korkusuyla sınırlanmadığı ve tahdit edilmediği takdirde, ortaya çıkacak fitne ve fücurun Sedd-i Zülkarneyn’e sebep olan Ye’cüc ve Me’cüc’ü aratmayacağı açıktır.17 Belki bundandır ki, insanlığın yüzde doksan gibi bir ekseriyetinin Ye’cüc ve Me’cüc olduğunu nakledenler de olmuştur.18
Bedîüzzaman hazretleri (ra) bu tehlikeyi hiçbir zaman göz ardı etmediğinden, uzun ve verimli ömrünün tamamını milletin îmânının selâmeti için vakfediyor; sedd-i Kur’ânî’nin tezelzülüyle Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak, ahlâkta ve hayatta karanlıklı ve zulümlü bir anarşîliğin ve dinsizliğin fesadına karşı tek çârenin îmân hizmetinde kilitlenmek ve yoğunlaşmak olduğunu şiddetle haber veriyor.19
Dipnotlar:
10- a.g.e., S. 60
11- Lem’alar, S.113
12- Muhâkemât, S. 59
13- Muhâkemât, S. 61
14- Sözler, S. 311
15- R. Sâlihîn, 1805
16- Sözler, S.311
17- Şuâlar, S. 507
18- Tecrit Terc. IX/101
19- Kastamonu Lâhikası, S. 111
Yeni Asya
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.