Hepimiz Türkiye’nin sahibiyiz
Adıyaman Ticaret Odası Başkanı Mustafa Uslu açılım tartışmalarını Risale Haber’e değerlendirdi
Röportaj: M. Maruf Özülkü-Nureddin Gürsoy / Risale Haber
Adıyaman Ticaret Odası Başkanı Mustafa Uslu, açılım ile ilgili olarak, bölgede yaşanan terörün ülke genelini sıkıntıya soktuğunu ve her alanda sorunlara yol açtığını dile getirdi. Mustafa Uslu, çözüm olarak sağduyu, karşılıklı iyi niyet ve büyük düşünme başlıklarını teklif ediyor. İşte sorularımız ve işte Başkan Uslu’nun cevapları:
-Hükümetin açılım girişimini haber aldığınızda ilk değerlendirmeniz nasıl oldu?
Kürt Açılımı ya da Demokratik Açılım diye adlandırdığımız olay, son günlerde ülkemizin gündemini işgal eden en önemli olaylardan bir tanesidir. Gecikmiş bir adım olsa da önemli bir olaydır.
Ülkemizin en önemli sorunlarından birini ifade ediyor. Kronikleşmiş bir sorundur. Malumunuz olduğu üzere yıllardır maddi ve manevi bedel ödüyoruz. Bir il nüfusu kadar insanımızı kaybettik. 40 bine yakın insanımız can verdi. Maddiyat bunun yanında hiçbir şeydir ama yüz milyarlarca liralık fatura ödedik.
Nice annelerimiz evladını kaybetti, nice kızımız dul kaldı, nice evladımız öksüz kaldı. Bunlar bu ülkenin gerçeği. Bu nedenle böyle bir girişimi haber aldığımda, bu bölgenin insanı olarak çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. İnşaallah bu ülkede yaşayan ve sorumluluk taşıyan herkes bu olay karşısında aklıselimle, sağduyuyla düşünür ve meselenin çözümü noktasında bir fikir jimnastiği yaparak en güzel bir şekilde katkı sağlar.
-Gergin bir atmosferde açılım çalışması yürütülüyor. Bir tarafta ihanet suçlamaları, bir tarafta muhatap yönlendirmeleri var. Bu noktada değerlendirmeniz ya da çağrınız ne olacak?
Maalesef, bizler de medyadan izliyoruz. Birileri olumlu bir çaba sarf ederken birileri de “ülke bölünüyor” diye feryat ediyor. Tabii bunu yanlış görüyorum. En azından hükümetin bu açılımının içeriğini bilmeden tepki göstermemelidirler. Bu hepimizin ortak sorunudur. Herkesin düşünmesi, çözüm araması gerekir, diye düşünüyorum. İnşallah açılım netleşince bu çevreler de sağduyuyla düşünür ve destek verirler. En azından umuyor ve temenni ediyoruz.
-Başbakanın açılımı açmadan önce, kamuoyunu konuşmaya, herkesin eteğindeki taşları ortaya dökmeye çağırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkenin meselesidir. Sadece Başbakanın meselesi değil ki… İktidarın ya da muhalefetin meselesi de değildir. Yani hepimizin meselesidir. Başbakanı ne kadar ilgilendiriyorsa beni de o kadar ilgilendiriyor, sizi de o kadar ilgilendiriyor. Hepimizin çocuğu askere gitmiyor mu? Terhis oluncaya kadar, yüreğimiz ağzımızda onları beklemiyor muyuz? Ben ne kadar tedirgin oluyorsam herkes de o kadar tedirgin oluyor. Başbakan da öyle…
Onun böyle temel bir mesele için adım atmasını zaten cesaret örneği olarak görüyorum. Çünkü hepimiz bu ülkede yaşadık-gördük. PKK’yı her yerde konuşamıyorduk. Ülkemizde demokrasinin tam yerleşememesinden dolayı bazı şeyleri konuşamadık bugüne kadar. Bugün en azından bu anlamda bir mesafe kat ediyoruz. Bu iyiye doğru bir gidiştir.
-Size göre meselenin temelinde ne var?
Olup biten ortada… Adına ne derseniz deyin. Ortada ülkenin kanayan bir yarası kronikleşmiş bir sorunu var. Önemli olan memleketin bu meselesini ortadan kaldırmak için birlikteliği sağlamak. Fikir jimnastiği yapıp en azından iyiye yöneliş için destek vermek gerekir. Meselenin kendisi önemlidir, ismi değil bana göre...
-Bu ülkede hak ve özgürlükler noktasında başka mağdurların da olduğunu kabul ediyorsunuz değil mi?
Zaten temennimiz bütün bunların çözülmesi. Kürdü, Alevisi, Sünnisi bu ülkenin mozaiğidir, güzelliğidir. Ben bir tarihte Meksika’ya gittim. Orada dikkatimi çeken bir durum vardı: Elli tane farklı etnik grup var, bir anadil var. İnsanlar bir şekilde bir arada yaşıyorlar.
Sorunlarımız her zaman olacaktır ama ben şuna inanıyorum; Bu ülkede her zaman bulanık suda balık avlamaya çalışanlar var. Ülkenin huzuru, ekonomisi iyiye gittiği zaman, ülke refaha doğru yürüdüğü zaman buna çomak sokan, bunu bozmaya çalışan çevreler vardır. Ancak aklıselim sahibi insanların sayısı günden güne artıyor.
Mesela, başörtüsü meselesi… Ülkenin yıllardan beri süren, gündemi işgal eden bir sorun olarak gelmiştir. Bir taraftan din ve vicdan özgürlüğü diyeceksiniz, bir taraftan demokratikleşme diyeceksiniz. Öte yandan bu insanların yaşamına dayatmada bulunacaksınız. Bu ne demokrasiyle bağdaşır ne insanlıkla bağdaşır ne de din ve vicdan özgürlüğüyle bağdaşır. İsteyen istediği gibi yaşasın. Bakın katsayı mağduriyeti aşıldı. Güzel oldu. İnşallah bu sorun da hallolur.
Yani, kimse kimseden daha fazla bu memleketin sevdalısı değil. Çanakkale savaşında benim de dedelerim gitmiş savaşmış, sizin de… Bu ülkede, kimse kimseden daha fazla söz sahibi ve hak sahibi değildir.
-Eğitim düzeyi de önemli bir sorun…
İçimizde çatışmaların bu kadar büyümesinin çözümsüzlüğün bu denli sürmesinin temelinde eğitim eksiği vardır. İnsanlarımızın eğitimsizliğinden yararlanarak halkın sırtından birileri kumar oynadı. Halkı perişan etti.
Bu açılımda sadece Kürt sorununu konuşmak yeterli olmaz. Bununla birlikte eğitim durumuna da eğilmek lazım. Ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için da çalışmak lazım. Bütün bunları hep birlikte ele almak lazım.
-Peki dini kuruluşların, cemaatlerin, gönüllü teşeküllerin, medreselerin bölgede kardeşlik duygusunu getirmedeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bölgeyi tümden ele almak durumundayız. Medreselerle, okulların açılmasıyla, gelişmişlik düzeyiyle ekonomisiyle düşünmek zorundayız. Maddi ve manevi… Bunları birlikte ele almak zorundayız. Ben öyle düşünüyorum.
-Terör yüzünden bölge ekonomisi geriledi. Yatırımlar kaçtı. Yayla yasağıyla hayvancılık yara aldı. Köylerin boşaltılmasıyla üretim azaldı. Her alanı etkileyen bir sorun bu…
Yatırımcının bölgeye çekilmesi için güven gelmesi lazım. Sermaye ürkektir. Bir yere yatırım yapmak istediği zaman önce güvenlik ister. Ben sanayinin içinden gelen bir insanım. Bu bölgede yatırımlarım da var. Ve bu bölge insanıyım. Bakın açıklanan son teşvik paketiyle birlikte 3. 4. 5. bölgeler açıklandı. Ben iddia ediyorum ve her platformda da bunu söylüyorum: Güvenliği sağlamazsanız Şırnak’ı, Hakkari’yi, Diyarbakır’ı 5. bölge de yapsanız kimse yatırım yapmayacaktır. Güven huzur ve ulaşım şarttır. Bunlar olmazsa, SSK’yı ödeseniz, vergi indirimleri uygulasanız, teşvik de verseniz sonuç alamazsınız. Güvensizliği ortadan kaldırırsanız, bölge insanı oranın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ortaya çıkarıp enerjisini harekete geçirir. Aksi takdirde huzur da olmaz, üretim de olmaz. İnsanları da oraya çekmeniz mümkün olmaz. Bunlar birbiriyle alakalı şeyler…
-Açılımın akıbeti hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin çağ atlamasını hayal ediyoruz. Bu hayalimiz gerçekleşmiş olacak. Bu açılım gerçekleşirse, huzur olursa Türkiye’yi kimse tutamaz. İşte büyük Türkiye, sözü geçen Türkiye, masaya yumruğunu vuran Türkiye dönemi başlar. Ekonomisi çığ gibi büyüyecek. Ben bunu ümit ediyorum. Olmaması için de hiçbir sebep yok. Biz büyük bir ülkeyiz.
Bakın işte, ABD, Avrupa ülkeleri yıllarca savaştıktan sonra barıştılar birlik olduklar elele verip kalkındılar. Biz ise, komşularımızla kavgalı, güvensiz vaziyetteyiz. Aramıza mayından sınırlar koymuşuz. Böyle bir dünya kaldı mı Allah aşkına?..
Globalleşen dünyada, herkesin birbiriyle ticaret yaptığı bir dünyada, biz hala komşularımızla mayınla sınırlanmış komşularla yaşıyoruz. Hala problemlerimizi çözmüyoruz. İşte hala “Irak’la görüşelim mi görüşmeyelim mi” diyoruz. Ne demek görüşmeyelim? Şu husumetleri aramızdan kaldırmamız lazım.