Her bir sünnet yıldız ve lamba gibidir
Günlük Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
Arkadaş!
Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-i Ekrem'in (a.s.m.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm.
Her bir sünnet veya bir hadd-i şer'î, zulmetli dalâlet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda, insan zerre miskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse, şeytanlara mel'ab, evhama merkeb, ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiye olacaktır.
Ve keza, o sünnetleri, sanki semâdan tedellî ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki, onlara temessük eden yükselir, saadetlere nâil olur.
Muhalefet edip de akla dayananlar ise, uzun bir minareyle semâya çıkmak hamakatinde bulunan Firavun gibi bir firavun olur. (Mesnevî-i Nuriye, s. 66)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
VESVESE : Şüphe, tereddüt, kuruntu, vehim, aslı olmayan ihtimaller.
EVHAM : Olmayan birşeyi olur zannı ile meraklanmak, vehimler, kuruntular.
ZULMET : Karanlık.
HADD-İ ŞER'Î : Şeriat kanunlarıyla verilen ceza.
DALÂLET : Hak ve hakîkatten, dinden sapma, ayrılma; azma.
ZERRE : Maddenin en küçük parçası, molekül.
MİSKAL : Bir ağırlık ölçüsü. Çok küçük bir parça.
İNHİRAF : Doğru yoldan sapma, dönme.
UDUL : Yoldan çıkma, dönme, sapma. * Vazgeçme.
MEL'AB : (La'b. dan) Eğlence yeri. Oyun yeri.
EHVÂL : Korkular, fenalıklar, sıkıntılar.
MA\'REZ : Sergi yeri.
MATİYYE : Binek.
TEDELLÎ : Tevazu gösterme. Eğilme.
TENEZZÜL : İnme, düşme.
TEMESSÜK : Yapışma, sarılma, sıkıca tutma.
HAMAKAT : Ahmaklık. Anlayışsızlık. Budalalık.