Caner KUTLU
Her hayr'ın başı...
Bilginin veya varlığın somut karşılığı (ismî manası) hakikatini ispat etmeye yetmez. Ancak onun soyut karşılığı olan değeri (harfî manası) evrensel bir kabule yol açar.
Her bir fen bu anlamıyla kendi seviyesinden veya geldiği noktadan çok fazla bir soyut anlama karşılık verebilir.
Buradan geçerek Kur'anın hakikatlerine ulaşırsan Kur'anın hakikatin tam kendisi olarak kainatı okuduğunu göreceksin. Ïkra (oku!), bu okumanın da emridir.
Her bir fen okunmaya layıktır. Okuduğunuz her bir fen kendine özel soyut diliyle, Kur'ana basamaklar döşer.
Kur'ana çıkınca her bir ayetin kainatı okuduğunu göreceksin. Kur'anı okumak, bu nedenle, okuduklarını da okumaktır.
Kur'an da her bir ayetinin kendi özel diliyle kainatı okumakla Esma-i İlahi'ye basamaklar döşeyecektir.
Kur'anın her bir ayetinin götürdüğü yer bir Esmanın burcudur.
Her Esma da şuunat-ı İlahiye'nin bir çekirdeğidir.
Her Esmanın nuru ile Hakk'ın divanında bir harf yazılır. Her bir harf, öyle bir çekirdektir ki, içinde kainatın bütünüyle yazıldığı bir harftir. Nasıl ki bir vav harfi içinde bütün Kur’an’ı yazan bir sanatkâr büyük bir sanatkârsa bir Esmada bütün kainatı sığıştıran Zat da ancak Rab'dır.
Sonra her bir şuunatıyla, bir kandil içindeki nur gibi, şiddetinden her şeyin yandığı ve dokunmakla dokunmamak arası bir temasla eşyaya değdiğinde hem her şeye yakın hem de nihayet uzak bir mesafeyi yaratan Hakk'ın çıplak eliyle (şiddet-i zuhuru) dokunduğu ve eşyanın namahremi olan bir çizgiyi belirleyecektir. Bu çizgiyle birlikte (çizgi de dahil olarak) bütün eşya bir okumanın parçası olarak yazılacaktır.
Hem bir tâb değil; her an yeniden, kalemle ve farklı bir hatla yazılacaktır. Her bir hat hem kendini hem de manasını göstermesiyle her bir ayet-i Kur'aniye hem kendi okuyacak; hem de Esma-i İlahiyi ve şuunatı İlahiye'yi mana-i mücerrede ile i'cazı belâgata mahsus bir şekilde okuyacaktır.
Hem kainatın hem de Sahibinin sözü olacaktır. Hem hakikat olarak insanın kalbinden çıplak olarak çıkacaktır, (namahrem olan nazar etmesin!) hem de hayalin elinde tekrar yazılacaktır (İnsan da bir kitaptır).
İnsan olan, insan olmaya kendini okumakla başlar. Hem kendindeki hem dışındaki kainatı, Kur'anın okuduğu gibi, Kur'anı okuyarak keşfeder. (Yoksa, namahrem olan, hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimaline düşebilir.)
İlk emir, oku!, insana ve kainata olduğu gibi, aynı zamanda kitabadır (başta Kur'an), çünkü kitab da bir kelam-ı İlahi tecellisi olması yönüyle okuma emrinin vücud-u kelam giymiş halidir.
Bu nedenle de her kitap okumak ile başlar, çünkü o emir olmasa okunamaz. Her hayrın başı, başta ikra! emri gereğiyle başlamaktır. Bu emrin Hak'tan gelen şekli olan 'bismillah' (Allah'ın adıyla oku!) zikriyle, kendini ve kainatı okuyabilir.
Bu kelime ile: "Kur'an kendini ve kainatı okumaktadır. Sen de gel, beraberce dinle!" den ibaret bir yoldur, Allah'ın yolu...
İkra!, Allahın adıyla okumak düğmesine basmaktır.. ışığın dolaşmaya başlamasıdır. Birlikte, her bir fen (eşya) konuşmaya başlayacak, kainat konuşmaya başlayacak, insan konuşmaya başlayacak, Kur'an konuşmaya başlayacaktır...
"Oku!
Yaratan Rabbinin adıyla oku!
O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.
Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir.
O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti.
İnsana bilmedikleri şeyi öğretti." (Alak suresi)
"Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız.
Bil ey nefsim! Şu mübarek kelime İslam nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır." (Birinci Söz)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.