Her vakit, her saat, her gün yenilenme
Günlük Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
("İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz." Müsned, 2:359)'ın hikmetini soruyorsunuz. Onun hikmeti çok Sözlerde zikredilmiştir. Bir sırr-ı hikmeti şudur ki:
İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın herbir ferdinin mânen çok efradı var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âhar sayılır.
Çünkü, zaman altına girdiği için, o ferd-i vahid bir model hükmüne geçer, hergün bir ferd-i âhar şeklini giyer.
Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, hergün başka bir âlem kapısını açıyor.
İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. (Lâ ilâhe illâllah) ise, o nuru açar bir anahtardır.
Hem insanda madem nefis, hevâ ve vehim ve şeytan hükmediyorlar; çok vakit imanını rencide etmek için, gafletinden istifade ederek, çok hileleri ederler, şüphe ve vesveselerle İmân nurunu kaparlar.
Hem zâhir-i şeriate muhalif düşen ve hattâ bazı imamlar nazarında küfür derecesinde tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için, her vakit, her saat, hergün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır. (Mektubat sh. 319)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
HİKMET : Felsefe, ilim; gayeli olma, faydalılık.
SIRR : Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey.
SIRR-I HİKMET : Fayda ve gayenin gizli hakikati
TECEDDÜD : Tâzelenme, yenilenme.
TECDÎD-İ İMAN : İmânı yenileme, tazeleme.
EFRÂD : Fertler, şahıslar.
FERD-İ ÂHER : Ayrı bir ferd; farklı, yeni bir kişi.
FERD-İ VÂHİD : Kendine has şahsiyeti, birinci tekil şahıs
TAADDÜD : Çoğalma, birden fazla olma, tekessür etme.
TAVATTUN : Vatan tutmak; yer edinmek, kalmak.
SEYYAR : Bir yerde durmayıp yer değiştiren; sâbit ve devamlı olmayan.
TENEVVÜ` : Çeşitlenme, çeşit çeşit olma.
HEVÂ : Gelip geçici istek, heves, nefsin arzusu.
VEHİM : Belirsiz ve mânâsız korku, belirsiz düşünce.
ZÂHİR-İ ŞERİAT : Şeriatın zâhiri, şeriatın zâhirî duygularımızla görüp anladığımız yönü.