Hikaye ve küçümsemek

Dünkü “Miraçtan ayrıntılar” yazımıza bir arkadaşımız haşiye yazmış. Eleştiri yapmak sanattır her önüne gelen eleştiri yapamaz. “Bediüzzaman’ın ifadeleri nerede, miraç konusundaki hikaye anlatımlar nerede.” Böyle bir cümle kullanmış arkadaşımız.

Eleştiride zaman, mekan önemlidir. Her asır kendi şartları içinde yorumlanır. Bediüzzaman’ın eserleri bu asrın hastalarına ve hastalıklarına göre kaleme alınmış. Muhatabı miracı anlamakta güçlük çeken bir mümin ve tamamen dinden çıkmış mülhid. Halbuki orda görülenler hepsi mevsuk şeyler, tamamen İslam’a ve Peygambere (asm) teslim olmuş kişiler. İkisi farklı. Asırları farklı, muhatabları farklı, anlatanlar farklı. Bunları hesaba katmak zorundasın. Her şeyin bir değeri vardır, ekmek de değerlidir, su da. Bunlar biribirine kıyaslanıp bir diğeri hafife alınmaz.

Ben bu hadislerin raviyelerini ve muhaddisleri nakletsem bir sahifeyi aşar. Bediüzzaman’ı büyük göstermek bizim haddimize değil.

Ben Mevdudi’nin anlatımı ile Bediüzzaman’ın anlatımını naklettim. İkisi de değerli ama bu ondan büyük o bundan küçük gibi klasik sokak kavgası ağzı ile değil. Bu her ikisini de gösterme literatürde compare yani mukayeseli edebiyat diye adlandırılır. Sadece sergilenirler yorum okuyucuya aittir. Bazıları buna trans kritik diyor.

Mevdudi aklın hasta olduğu bir devirde değil mümin bir cemiyete anlatmış, kısmen de akli yanları var. Üstad ise inanmakta zorluk çeken ile tamamen inanmayanı muhatab seçmiş, çok özel ve Bediüzzaman’a has bir üslub kullanmış.

Bediüzzaman sevgisi hiçbir değeri küçük görmeyi gerektirmez. Buna felsefede ve sanatta mutlakçılık denir ki “ben güzelim güzellik kimin haddine” tahsisi, narsist bir eleştiridir. Sadece arkadaşlarımızın yapamadığı Bediüzzaman’ın farklı yanlarını gösterme mahareti göstermemeleridir. O zaman ne kalır; başkalarını küçümsemek, olmaz böyle şey.

Tarikatçıları küçümseyen bir şahıs bir gün Bediüzzaman’ın yanına gider, daha kapıyı açar açmaz Üstad kendisine hiddet gösterir: “Kardeşim bırak o insanları eleştirmeyi. Onlar da hakka öyle gidiyor, sen işinle, mesleğinle uğraş.”

Bediüzzaman‘ın eleştirel teorisi ve estetik teorisi uhuvvetteki şu örnektir: Bir gemide dokuz masum bir cani olsa o gemi batırılmaz, dokuz cani bir masum olsa yine batırılmaz. Gemi şahıs olur, olay olur tarih olur, olur da olur. Cancağızım. Benim oğlum imam hatipte okuyor. Peygamberimizin (asm) Miraç’ta gördüğü “başları dövülen insanların namaza gereken itinayı göstermemeleri” örneğini okudum. “Vakit az kalmış ben ikindiyi kılayım” dedi kalktı.

Bediüzzaman çok yüksek muhataplara göre yazılmış. Miraç da çok özel bir metin herkesin anlaması bile kolay değil. Onu anlamak miracın bütün safahatını, tarihini, muhaddisleri ve olayları bilmeyi gerektirir.

Bediüzzaman’ın ifadelerinde yukarıdaki olaylara işaret vardır. “Böyle bir sultan istediği bir zatı bütün dairelerinde gezdirip, her daireye mahsus saltanat-ı şahanesini ve evamir-i hakimanesini gösterip…”

Bak bu cümlede gezilen yerlere işaret var. Üstelik Miraç ayetinde de “barekna havlehülinüriyehu min ayatina innehühüvessemiülbasir.” Yani görülen ve gösterilenleri gören ve gösteren bir İlaha atıf var. Allah onları göstermiş çünkü peygamber mülki ilahinin ayrıntısını görmeli ki ümmetine anlatsın, onlar da anlatmış.

Bazen menkıbe ve hikaye teorik ama derin anlatımdan daha ciddi tesir eder. Halkın arasında bir Peygamber (asm) kıssası ile dini hayatlarını bir veli kerametiyle hayatını düzenleyen çok insanlar vardır. Bediüzzaman hakikat ehlidir aslında eserlere çok özel bir sınıfa göredir ama herkes okur. Anladığı ile mutlu olur. Çünkü çok yüksek bir ağaç herkes her meyveye erişemez, kendi de öyle diyor ya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum