Hizmet günlüğüne neler olur?

Hizmet, kelime ve kavram olarak ilgili herkesin memnuniyetini akla getiriyor. Hizmet verenin de alanın da memnun kalması.
Memnuniyetin doğasında; fedakârlık, feragat, faaliyet, himmet, hamiyet, yardımlaşma, dayanışma, şefkat, merhamet gibi bir çok ulvi duyguların harekete geçirilmesi vardır.
Eğer hizmet ulvi, kutsi bir dava için ise, karşılığında insanlardan hiçbir beklenti içinde olmadan, sırf Allah (c.c)  için olduğunda daha büyük bir anlam ifade ediyor.
Her inanan ehl-i imanın, bilhassa iman davası, hizmetinin esas gayesi olanların günlüğünde davasının öncelikleri yer alacaktır.

Rutin sarmalını aşmak
Her insanın günlük rutin tekrar ettiği işleri vardır. Önceliklerine göre sıraya koyar ve yapar.
Bunlar dini terminoloji ve vecibeler olarak önem ve öncelikleri; farz, vacip, sünnet ve âdâb olarak sırlanır. Bir günün 24 saatinde 5 vakit namaz bunların başında gelir.
Namazın beraberinde vacip ve sünnet olan bir takım rükünler vardır.
Farzlarla paralel günahlardan kaçınmak olmazsa olmazlardandır.
Günahlardan kaçınmak da vaciptir. Farza yakın bir zorunluluk. Bir vacibi işlemek bir çok sünnetin yerine getirilmesine eşdeğer sevabı olan ibadetlerdendir.
Bu zamanda sünnetin gereklerine göre yaşamanın 100 şehit sevabı olduğu hususu da Peygamberimizin  (asm) müjdesidir.
Bireysel hayatın düzenlenmesinde yukarıda bahsi geçen farz, vacip, sünnet olarak kategorize edilen görevleri yapmak her müslümanın rutin hayatıdır.

Bu zamanda her müslümanın başında “insanlara iyiliği emretmek, kötülüklerden kaçındırmak “ gibi “cihad” başlığı altında farz olan bir vazifesi daha vardır.
“Gemisini kurtaran kaptandır” gibi dayanağı belirsiz, ben merkezli, egoizmi çağrıştıran bir hayat felsefesi Müslümana ait olamaz.
Zira resmi ideolojinin dayattığı, manüple ettiği Müslüman tipi “kıl beşi karıştırma işi” talimatına uyumlu nötr, pasif, “emredileni yap, vergini ver, askerliğini yap gerisine karışma, biz senin adına düşünürüz, senin aklın ermez, camiye git, namazına niyazına karışmayız” gibi dini vicdanlara hapsetmek isteyen bir anlayışın dini temeli yoktur.
Kamusal alan diye ne anlam ifade ettiği belirsiz, laiklik gibi tanımı lastikli kavramlarla din ve vicdan hürriyetini baskı altına almak isteyen derin bir erkin planı anlaşılır.
Ruhu habis, zındıka ve ifsat komiteleri ile provokasyonlarla vesayetini, hâkimiyetini devam ettirmek isteyen kozmik güç odaklarının icraatları ile din ve vicdan hürriyeti hep baskı altına alınmıştır ve el’an devam etmektedir.

Evet sıradan vatandaş profili resmi ideolojinin tanımladığı gibi bir şeydir. “Kıl beşi karıştırma işi, kılmasan daha iyi… çağdaşlık adına sefahat rezalet… ilkeler falan filan… Uyutma avutma politikalarının ürünü sıradan muti vatandaş...” olunması istenmiş.
Halbuki,  Bediüzzaman Said Nursi bu anlayışa karşı durmuş. Bütün engellere, zulme, gözetime rağmen öncelikle ehli imanının imanlarını takviye etmek için uğraşmış.
Herkes gibi hususi ibadetini yapıp ahiretini kurtarmayı düşünmek mümkün iken öyle yapmamış. Nemelazım dememiş. “Nemelazım başkası düşünsün istibdatın yâdigârıdır” sözünü doğrulayan sosyal bir yapı da var ortada… Ama Üstad farklı. Nemelazım dememiş Risale-i Nur gibi 6 bin sayfalık bir külliyat meydana getirmiş.
Milyonlarca insanın, imanının kurtulmasına, intibahına, hidayetine vesile olmuş.
Risale-i Nur’un telifinin ve iman hizmeti olarak hareketin ilk yıllarındaki insanların imkânları bugünün imkânları ile mukayese edilemeyecek derecede zayıftır.

Bugüne bakıyoruz, gençliğinde ne kahramanlıklar göstermiş dünün hizmet ehli, klasik sıradan bir Müslümanın hayatını yaşıyor.
Medeniyet fanteziye ve lüksünden taviz vermeden askerlik hatıraları gibi hatıralarla avunuyorlar.
Hatıraların elbette anlamı var. Şevke medar olması tecrübe olarak hataların tekrar edilmemesi için önemli. Fiiller artık diline vurmuş veya sermayeden yiyiyorlar.
Bir tehlikeli yönü de var ki, Farkında olmadan “ucb”, ibadetine, hasenatına güvenmek gibi bir tehlikeyi de içinde barındırıyor. Yani “zamanında biz çok hizmet ettik bize yeter” mi demek isterler anlamak mümkün değil.
Hizmet ehli denilince dava adamı akla geliyor. İslâmın, insanlığın dertlerini kendine dert edinmiş, serden geçti insanlar demektir. Vakıa öyle mi?
Hayatın en öncelikli görevi Risale-i Nur un neşri olan “Nur Talebesi” payesine sahip olanların vasıfları ile fiili durum örtüşüyor mu? Herkes Allah için elini vicdanına koyup düşünsün.
Hizmet ehli demek iman hakikatlerine ihtiyacı olanlara nuru ulaştırmak değil midir?
Harice tebliğ vazifesine yoğunlaşması gerekirken resmi ideolojinin devamlı tahşidat yaptığı  gibi “Türke Türkçülük propagandası ” yakınındakileri ikna etmeye yoğunlaşmakla teselli buluyoruz sanki…
Uzun yıllardır hizmetin içinde olan insanları ikna etme gayretinde olmayı hizmet telakki ediyoruz gibi…

“Sosyal yapıların putu rutinlerdir”
Bir yabacı düşünürün ifadesidir “Bütün sosyal yapıların putu rutinlerdir” diyor.
Mecburi rutin vazifelerin dışında tekrar edilen rutinler gelişim ve değişimin önündeki engellerdir.
Rutin tekrarlar, Monotonluk, yeknesaklığı da netice verir. Motivasyon, şevk ve heyecanı söndürür.
Belirli bir tekrardan sonra rutin davranışlar refleks haline dönüşür.
Refleksler ise aklın, iradenin, ihtiyarın kullanılmadan hareketlerin otomatik pilota devredilmesidir. Hayat kolaylaştıran bir haldir ve rahat bir dönemdir. Değişim ve gelişime tepki rahatın bozulması korkusundan kaynaklanır.  “Böyle gelmiş böyle gider… Eski köye yeni âdet getirme… Biz babadan atadan böyle gördük” gibi klişe sözlerle karşılaşılır. Tembelliğin sığınaklarıdır.
İşte bu hurafe, batıl söze göre yaşayanlar için rutinler putlaşmış demektir.
Hizmet ehlinin şiarı “ iki gün eşit olan ziyandadır… dünle beraber gitti ne kadar söz varsa düne ait/şimdi yeni şeyler söylemek lazım…” sözleri olmalıdır.
Mutlaka farklı, yeni, pozitif, katma değer üreten bir faaliyetin içinde olmak öncelikleridir.

Tanımlanamayan ölçülemez, ölçülemeyen iyileştirilemez
Hayatı kaliteli yaşamak gerekir.  Kalite ise, iyileştirilebilen her şeydir. İnsanı kâmil sırrı sürekli iyileş sürecinin sonucudur
Madem ölçülmezse iyileştirilemez. Tanımlanabilen her davranış ölçülebilir demektir. Sadece niyet ölçülemez.
Biz hizmet ehlinin tereddütsüz iyi niyet sahibi olduğunu baştan kabul etmek durumundayız.
Sonra niyet dışında her saniyenin ölçülebilmesi için bir metot geliştirmek gerekiyor.
Planla…. Uygula… Kontrol et… Düzelt veya iyileştir. Kalite metodolojisidir.
Evet her hizmet ehli öncelikli görevlerinin listesini yapmalı.  Teknik terminolojide “cheklist” denilen izleme ve kontrol listelerini herkes oluşturabilir ve uygulayabilir
Şahsi olarak yapılacaklar listesi ayrı, ekip çalışması, müşterek faaliyetlerdeki rol olarak yapılacaklar ayrı, bir proje çalışması bağlamında sorumlu olduğu görevler hakkında yapılacaklar liste  de ayrı yapılabilir.
Her yapılacak işin nominal (gerçekleştirilmesi için normal süre) referans olarak belirlenir. Fiili olarak gerçekleşen süre de kaydedilir. Nominalin üstünde veya altında mı mukayese edilir.
İşte bu tespitlerin yapılmasına performans ölçümü denir. Bir hizmet bir saatte yapılabilecek iken bir haftadır yapılamamışsa burada, aktiviteden, performanstan söz edilemez.
Eğer bir günde bitirilmesi ön görülen bir iş bir iki saatte sonuçlandırılmışsa işte orada yüksek performans söz konusu demektir.

Evet hizmetin ölçümü zordur. Ama imkânsız değildir. Hata sevap cetveli gibi hayatımızın her saniyesini tanımlı, planlı, hedefi belirli, faaliyetler analitik olarak hesaplanabilir tanımlanabilir.
Genelleme ile iyi niyetin arkasına sığınarak, söze gelince de mangalda kül bırakmayan askerlik ve avcılık hatırası anlatanlar bahsimizin dışındadır.
“Şeriat ele bakar kalbe bakmaz” kaidesince iyi niyetlilerin niyetine ait neticeleri Allah’tan beklemelerinin gereğini biliyorlardır.
Dava adamı, takım ruhu, kuvvetli şahsı mâneviye haiz, mânevi şirketin ortaklarına sözümüz. Zira hizmet ehli onları biliyoruz. Tribünlerden sahaya davet ediyoruz.
Her an, her gün “Ben ne yapabilirim? Biz ne yapabiliriz?” soruları sürekli zihinde, kalpte, ruhta canlı durmazsa dava adamından, hizmet ehlinden söz edilmez. Yok öyle üç kuruşa beş köfte…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum