Şehit Hafız Cevdet

Hayatı veren O’dur Hayyı Kayyumdur. Hayatı veren O olduğu gibi hayatın levazımatını da veren O’dur. Hayat Hayyı kayyumun hadsiz ilim ve kudreti ve tedbiri ile vücut bulduğu gibi yine o hayatın ebed-ül abat yolunda ki en mühim bir halkası olan Ölümü dahi halk eden O’dur.

Evet, ölüm bir tahrip ve sönmek değil, belki ölüm; hayatın, âlem-i ervahtan, ana karnındaki merhalelerinden, çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, ölüm, kabir, berzah âlemi ve haşir meydanı ile saadeti ebediye ye giden, insan yolculuğunun programlanan en önemli bir safhasıdır.

Bir askerin nasıl askeriyeye girmesi, belli bir yaştan sonra askerlik kanunu ve tedbirleri ve şartları altında olduğu gibi, askeriyedeki vazifesine son verilmesi de gelişi güzel ve rast gele değil, askeriyenin nizam tedbir ve kanununa göredir. Aynen öylede; hayat zincirinin tüm halkalarını, İlim ve kudretiyle tedbirini görüp ona göre halk eden  ve bir ileri ki tavra ve hayat safhasına göre hazırlayan Hâkim’i Zülcelâl, fani dünyadan, beka âlemine geçişteki en önemli safha olan ölüm sanatını ve merhalesini, kör kuvvetlere bırakmaz. Böyle bir şey,Kudret ve hikmetine ve rahmetine ve Müdebbiriyeti mutlakasına uygun düşmez.

En basit hayat mertebesindeki bitkileri bile güzün terhis ederken Hâkimi Zülcelâl, onların işlediklerini, amellerini ve tüm özelliklerini yüzlerce tohumlarına yazıp muhafaza edip ikinci bir baharda neşvü nema verip asıllarını ve nesillerini devam ettirmek üzere toprak altına muvakkaten bırakır, hafiziyetine emanet eder.
Sultanı kâinat, en sevdiği mahlûku ve masnu olan insanı, bir basit bitkiden aşağı tutup amellerini muhafaza etmeyip hadsiz merhamet ve hikmetine zıt olarak kâinatın en mükemmel meyvesini neticesiz, merhametsiz, hikmetsiz olarak, şiddetli bir gadr ve zulüm ile yokluğa, unutulmaya çürümeye atar mı? Hilkat ağacını neticesiz, meyvesiz gayesiz yapar mı? Hâşâ ve kella.

İnsan cami mahiyetiyle ve ebede uzanan duygularıyla gösteriyor ki bu insan Ebet için yaratılmıştır, Saadet-i Ebediyeye namzettir. Ve oraya sevk edildiğine, hakikate vasıl olmuş bütün enbiya ve evliyanın şehadetiyle ve bir kısmının müşahedesiyle, bir hadsi sadıkla sabittir.
Evet, vakti gelen ebed yolculuğuna vefat ile göçüp gidiyor. Sevkiyat durmuyor belki sürat peyda ediyor. Mevcudatın seyelenı ve cereyanı öyle hızla akıp gidiyor ki, yetişmek mümkün değil.

Yaz, güz, kış derken yine bahar geldi. Ölümünden sonra yine dünya, haşre bin nümune olarak diriltildi. Her ağaç ve bitkide haşri ekberin dört beş nümünesi icraya başladı. Önce ağaçlar ihya edildi, sonra yapraklar muntazaman geçen yılki gibi yaratıldı, sonra harika çiçekler aynen milsen iade edildi ve belağatli meyvelere doğru hikmetle ve rahmetle yol almaya başladılar.
Bu güzel haşri baharide, uzak doğudan, nefislerin kafasına inen ve diriliş içinde vefatı hatırlatan bir haber geldi. Hizmet-i Kur’aniyeye vakfı hayat eden bir kardeşimiz, Cevdet kardeşimiz, gece dersten evine dönerken, canavarcasına bir gadre maruz kalarak şehit edilmişti.

Dünyanın ta öbür ucuna gitmişti, gözlerden ve dedikodulardan uzak kalarak Kur’ana hizmet için. Laf değil hizmet etmek için. Hafızı Kur’andı diğer dokuz kardeşi gibi. On kardeş onu da hafız. Bilmem dünyada böyle tüm evlatları hafız olan kaç aile var.
Küçük yaşta hafız olmuş, namazlarını kılmış ve çekirdekten yetişme ve yıllarca hizmeti Nuriye de gençlik yıllarını geçirmiş bir nur talebesi Cevdet.
Cevval ve fedakâr bir ruh, mütevazı, halim ve selim, ciddi ve vakur. Hizmet-i Kur’an için, yardan, yarenden, eşten ve dosttan ayrılıp diyarı gurbetlere, yolara düşmüş bir garip. Cevdet, ahir zaman gariplerinden.”Ne mutlu gariplere “buyuruyor Fahri Alem (ASM).

Garip bir memlekette dünyaya geldi, çocukluğu ve gençliği garipliklerle geçti ve gurbet illerde hizmeti Kur’an’iye de garip bir şekilde terhis olup gitti Cevdet.
Üstadın varisi Sungur ağabey ile bulunduğu sıralarda bir rüya görür Rahmetli Cevdet. Rüyada mühim bir zat ona der, “Cevdet ömrün kısa, ömrünü hizmette iyi değerlendir.” Bu rüyasını Sungur abiye anlatır. Bir şey demez Sungur ağabey.
Aradan yıllar geçer, genç yaşta 32 yaşında genç yaşta Cevdet kardeşimiz, aynen Ceylan ağabey gibi, Bayram ağabey ve Ali Uçar gibi gurbet ellerde hizmet yolunda hizmetleri kâfi görüldü ki (Valla hu âlem) bu darı faniden darı bekaya irtihal etti. Hakka yürüdü. Sadık çıktı rüya.

Cevdet’in vefatını Sungur abiye derste bildirmişler. Sungur ağabey bu hatırayı anlatmış ve ağlamış Cevdet’in şehadetine.
Çocukluğu ve gençliği Hizmet’i Nuriye de geçen Cevdet’in bana göre en büyük hizmetlerinden birisi, meşveretle hizmeti şiar edinen bir cemaatte “şahsi manevinin amir olduğu” hakikatının tahakkukuna, cemaatin âlemine bunun tam yerleşmesine vesile olmasına hizmet etmesidir.
Cevdet artık Kur’an hizmeti uğrunda öldürülmüş bir şehittir. İnsan hatadan hali değil. Mutlaka Cevdet kardeşinde hata ve kusurları vardı. Fakat Cenab-ı Hak belki böyle bir şehadetle Cevdet kardeşin fedakârlığını ve ferağ atını anlamayanların ağzını kapatmak için ona böyle, çok azlara nasip bir şehadeti nasip etti. Ağızlar artık onun için ancak rahmetle anmak üzere açılacaktır.

Şehidin arkasından kimse konuşamaz. Çünkü şehit velidir. Velayeti kesindir ve o ölü değil haydır, diridir. Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz emri ilahidir.
Şüheda-i Nur kafilesine katılan Cevdet’e binler rahmet, ailesine Sabrı Cemil niyazıyla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum