İhlas Risalesi üzerine
Osman Karyağdı'nın Yeni Ümit Dergisinde yayınlanan 'İhlâs Risâlesi Üzerine' başlıklı makalesi...
Mü’min, her yaptığı şeyi Allah emrettiği için yapar. Ne kendi, ne ailesi, ne de beraber olduğu insanların çıkarlarını kat’iyen düşünmez. Bir mü’minin, bu tür beklentilere girmeden hareket etmesi, “hâlisâne” tabiriyle ifade edilir ki, bu hak erinin, hiçbir zaman para-pul, makam-mansıp, şan-şeref.. davası gütmeden, İslâm’a hizmette tıpkı bir nefer gibi hareket etmesi demektir.
Eserleri ve hayatıyla pek çok insanın fikir ve kalb hayatına yön veren, yaklaşımlarıyla değişik ufuklar açan, hareket ve aksiyonu geniş toplum kesimlerince hüsnü kabul görmüş olan Bediüzzaman Hazretleri,1 aynı zamanda Allah yolunda hizmet, O'nun adını ufkumuzda yüceltme de diyebileceğimiz i'lâ-yı kelimetullahın metodu adına son derece önemli düsturlar ortaya koymuştur. Bu mânâda en mühim eserlerinin başında 1934 yılında sürgün olarak bulunduğu Barla'da telif edilen İhlâs Risâlesi gelir. Bu makalede "İhlâs Risâlesi"nin yazılma süreci ve müellifin dilinde "İhlâs" kavramının nasıl kullanıldığı üzerinde durulmaya çalışılacaktır.
İhlâs Risâlesi'nin Telifine Doğru
Bediüzzaman Hazretleri, Kurtuluş savaşından sonra ilim ve fikirlerinden istifade edilmesi için Birinci Meclis'e çağrılır. Meclis'te mebusların namaz konusunda gevşek davrandıklarını görünce namazı anlatan bir Risâle neşreder ve konuşmalarının çoğunu bu konuya ayırır. Namaz üzerinde bu kadar hassasiyetle durmasına itiraz edilen Üstad, 1923 yılı baharında Ankara'dan ayrılarak Van'a gider. Orada bazı talebeleriyle birlikte Erek Dağı'nda inzivaya çekilir; vaktinin çoğunu talebe yetiştirmekle, Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin tabiattaki tecellîlerini tefekkür ve ibadetle geçirir. Bu sırada...
Osman Karyağdı'nın kaleme aldığı makalenin devamını okumak için TIKLAYINIZ