İhlas Risalesi'ndeki havuz, cemaat mi, Risale-i Nur mu?

Bismillahirrahmanirrahim. 

Afyonkarahisar’ın sıcak suları meşhurdur. Yeni Sanayici ve İş Adamları Derneği (Yenisiad) olarak Afyon'da bir program tertiplemıştık. Üyelerimiz aileleriyle bu programa katılmışlardı. Derslerden, sohbetlerden, programdan arta kalan zamanda da sıcak sulara giriyor orada da yine sohbetlerimiz devam ediyordu. Kaldığımız otelde erkeklere ait havuzun yarısı binanın içinde yarısı dışında idi. Hava soğuktu ve yağmur vardı. Biz de programa katılan arkadaşlar olarak sıcak sudan istifade etmek için havuza girmiştik.

Havuzun suyu bütünüyle sıcaktı. Binanın dışında kalan suyu da sıcaktı tabi ancak dışarısı soğuktu. Yani vücudumuz suyun içerisinde sıcacık, kafamız dışarda olduğu için üşüyordu haliyle. Böyle olunca binanın içindeki bölüme geçtik. Oradaki arkadaşlarımıza dedim ki "Hazreti Üstad, İhlas Risalesi'nde fena fil ihvan meselesinde diyor ki, "Bahtiyar odur ki Kevseri Kur'aniden süzülen tatlı büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nevindeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuzun içine atıp eritendir." Hazreti Üstad bu havuzdan neyi kast ediyor? Bu havuzdan maksat acaba Risale-i Nur mudur yoksa cemaatin şahsi manevisi mi?

Sohbetimiz bu minval üzere devam etti. Ben de o zaman demiştim ki, Hazreti Üstad bundan Risale-i Nur'u kastediyor. Zira külliyatın muhtelif yerlerinde Risale-i Nur'un Kur'an'ın tereşşuhatı olduğunu, Kur’an‘ın malı olduğunu, Kur’an‘ın mucize-i manevisi olduğunu bizlere söylüyor. 

Hazreti Üstad 1927 senesinin baharında badem ağaçlarının çiçek açtığı bir zamanda Eğirdir Gölü’nün kenarında hızlı adımlarla 40 defa فانظر الي آثار رحمة الله كيف يحي الأرض بعد موتها  ayetini okuyarak gidip geliyor ve o zaman Kur’an‘ın semasından Hazreti Üstad’ın kalbine asrımızın ilacı, reçetesi inmeğe başlıyor. Hazreti Üstad da "yaz kardeşim" diyor. Bembeyaz sayfalara katipleri vasıtası ile aktarıyor. Ve bu Kur'ani havuz oluşmaya başlıyor.

O havuzun içine giriyoruz. Üstadımız, ustabaşımız ve ders arkadaşımız bizi karşılıyor. "Hoşgeldiniz kardeşim" diyor. Bizler de Kemal-i edeple ve hürmetle ve hasretle Rahle-i tedrisine oturuyoruz. Risale-i Nur'un havuzundan istifade etmek istiyor ve havuzun tamamına sahip olmak istiyoruz.

"Evet Üstadım. Enaniyetimizi ve şahsiyetimizi eritmek istiyoruz" deyip selam veriyoruz. Tam bir sadakat ve teslimiyetle. O ab-ı hayattan kana kana içiyoruz. Ve o Üstadımız, mürşidimiz bize şunları söylüyor: 

"Bu Kur'ani havuzu kazanmak ve muhtaçlara ulaştırmak için gövdenizle birlikte kafanızı da suyun içine sokmanız lazım. Dolayısıyla bunu yaparken de senin gövden Risale-i Nur havuzunun içindeyken kafan dışarıda olmayacak. Kafanı de içine sokacaksın. Bir gavvâs gibi, bir dalgıç gibi kafanla, gözlerinle, duygularınla, hissiyatınla, ruhunla, hayalinle bu havuzun içerisindeki mücevheratı arayacaksın. Yoksa gövden içeride kafan dışarıdayasa kafayı üşütürsün. Üşütük kafayla, magazin bilgilerinle bu Kur'ani hakikatları bulamazsın bulsan da başına bela bulursun."

Not: (Tatlı büyük Havuzun içinden) müzakerelerimiz devam edecek inşaallah...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
11 Yorum