Himmet UÇ
İhsan Kasım Salihi ve Risale-i Nur ile yolculuğu-3
İhsan Kasım Salihi’nin kitabı Risale-i Nur’un bahislerinin çok göze çarpanlarının da tanıtım kitabı, bir prospektüs gibi. Kitabı yazanın tasarım dünyasına ışık tutan bir eser. Çünkü tasarım eser öncesi bir eylem olduğundan dolayı çok önemlidir. Allah kainatı yaratmadan önce böyle bir kainatı, insanın içinde yaşayacağı şekilde tasarlaması, sonra onu kitabı müminde gerçekleştirmesi çok önemli bir şey.
Bediüzzaman, Peygamberimizi (asm) alışılmış biyografi kitapları gibi ele almaz. Onun Mucizat-ı Ahmediye isimli eseri, tasarım olarak harika bir eserdir. Bir peygamberi 19 bahiste her yönü ile anlatmak yazarın büyük bir muhayyilesinin, seçici ve gerçekleştirici aklının olduğunu gösteriyor. Kitapları görünce ağlamam geliyor. Kitap bize diyor “benim için ne yaptınız, beni kaç kişiye verdiniz, izlenimlerinizi yazdınız mı?”
Eserin son kısmından bir metni alıyoruz. Bediüzzaman da öyle yapmış. “Şu risalenin telifinde Cenab-ı Hakk’ın bir eser-i inayetini ve rahmetini zikredeceğim. Ta şu risaleyi okuyanlar ehemmiyetle baksınlar. Şu risalenin telifi hiç kalbimde yoktu çünkü Risalet-i Ahmediye’ye dair (asm) Otuzbirinci ve Ondokuzuncu sözler yazılmıştı. Birden bire şu risaleyi yazmak için mücbir (zorlayıcı) bir hatıra kalbe geldi. Hem kuvve-i hafızam musibetler neticesi olarak sönmüştü. Hem meşrebimde yazdığım eserlerde nakil suretiyle kale kıle (dedi söyledi) suretiyle gitmemiştim. Hem yanımda kütüb-i hadisiye ve siyer kitapları yoktu. Bununla beraber “tevekkeltüalellah” diyerek başladım.
Öyle bir muvaffakiyet oldu ki, Eski Said’in kuvve-i hafızasından ziyade hafızam yardım etti. Her iki-üç saatte süratle otuz-kırk sahife yazıldı. Bir tek saatte onbeş sahife yazılıyordu. Ekser, Buhari, Müslim, Beyhaki, Tirmizi, Şifa-iŞerif, Ebu Nuaym, Taberani gibi kitaplardan naklediliyor. Halbuki bu nakilde hata olsa hadis olduğu için günah olması lazım geldiğinden kalbim titriyordu. Fakat anlaşıldıki inayet var ve şu risaleye ihtiyaç var. İnşallah sahih bir surette yazılmıştır. Şayet bazı elfaz-ı hadisiyede veya ravilerin isminde bir yanlış bulunsa tashih edilerek müsamaha ile bakmalarını ihvanlarımdan rica ediyorum.”
Burada Bediüzzaman önemli bir metodunu anlatıyor. İslam tarihi ve müellifleri, müfessirler hep kale kıle yani söyledi dedi yolunu takip etmişler. Bu yüzden yenilik olmamış, adeta birbirlerini takib etmişler, taklid etmişler. Sanatta ve edebiyatta yeni yol icad edenler hakikatlerin farklı telakkisini topluma anlatmışlar. Bu büyük bir deha ve zeka, hafıza gerektiren bir iştir, herkes bunu yapamaz. Bediüzzaman’ın eserlerinin fazla dikkati çekmesi onun bulduğu bu yeni sentez yolunun cazibesinden ileri gelir.
Bediüzzaman’ın bu eserinin önemini yine Salihi’nin naklettiği cümlelerden takib edelim. Bu cümleler Mucizat-ı Ahmediyenin takdirinde büyük cümlelerdir.
“Üstad Adülkadir el idrisi şöyle diyor. ‘Bu hakikaten garip bir mesele, eşi benzeri görülmemiş bir hal. Bir örneği daha yok. Bu Üstad Said Nursi’nin kendi asrında hakikaten eşsiz biri olduğuna delalet eder. Zekayı, aklı, sezgiyi ve hafıza kuvvetini kendinde toplamış. Aynı zamanda ruh şeffaflığı, kalp temizliği ve Allah’a yönelişteki sıdkıyetini kendinde cem etmiş. Allah ona rahmet eylesin, ilminden istifade ediyoruz. Risale-i Nur Külliyatının içinde sizinle beraber yaşıyorum, okuyorum derin derin tefekkür ediyorum.”
Salihi, müdakkik ve muşikaf bir yazar, müellif. Eserin tercümesinden sonra yaptığı işe bak zekayı ve gayeyi nasıl takib ettiğini gör.
“Mucizat-ı Ahmediye Risalesinin tercümesini tamamladıktan sonra kitapta bulunan üç yüzden fazla hadis-i şerifi tek tek tahric etmesi için bir hadis alimi aramaya başladım. Çoklardan sordum ama kalbimi rahatlatan kimseyi bulamadım.”
Ağabeyini ziyarete gider o da bir gence verir bu işi. O gencin nasıl bir büyük tedkik ile bu işi yaptığına şahit olur ve tahayyürde kalır. Niyet halis olunca Allah bütün kapıları açıyor işte böyle. Salihi bunu İhlas Risalesi’ndeki iştirak-ı amel-i uhreviye ile izah eder.
Salihi’nin bir müşahadesi de Dr. Musafa Ebu Suvay’ın Mescid-i Aksa’da yaptığı nur dersleridir. Katılımcılar şaşkın ve heyecanlı, uyanık ve müteyakkız bir şekilde dinlerler. (İşte nurları dinlerken nasıl tavır alınmalı bunlar yeter.)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.