İhsan Kasım Salihi ve Risale-i Nur ile yolculuğu-8

İhsan Kasım Salihi, birçok hatıraları da anlatır, bunlar kayda değer ve nurların telakkisi konusunda ölçü olacak yorumlar ve cümlelerdir.

Melikin Atiyyelerini Ancak Matiyyeleri Taşıyabilir

“Saraybosna’dayken Sungur Ağabey’e dedim ki; “Mesnevi’de Üstad Said Nunsi’nin kullandığı İmam-ı Rabbaninin yukarıdaki cümlesinin anlamı nedir? Bu sözden maksat nedir? Cevaben dedi ki, “Yani Cenab-ı Hak davetinin yükünü taşıtacağı kimseleri kendisi seçer.” Sonra bana dedi ki, “Peki sen nasıl anlıyorsun bu sözü?” Ben de dedim ki, sizin cevabınız güzel ancak vitrinde görünenler kastedilmiyor, Allah’a davetin yükünü taşıyanlar gizliliğe önem verenlerdir. İbadetlerinde, davranışlarında ve tüm hallerinde riya ve gösterişten çekinenlerdir. Onlar ki olaylar ekranında gölgeleri görünmez. Onlar ki kendilerini hesaba çekerler, ahiret kazançlarını artırmak için tüm güçleriyle çalışırlar.

Bu cümlede buna bir haşiyedir. “Ey ahmak nokta-i sevda Halık’ın efali (işleri) sana nazır değildir. Ancak O’na bakar. Kainatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. Ve seni hilkat-ı alemde şahit tutmamıştır. İmam-ı Rabbani’nin dediği gibi Melikin atiyyelerini ancak matiyyeleri taşıyabilir.” Sungur Abi dedi ki “bu da güzel.”

Üstad Said Nursi’nin Boşnakça’ya tercüme edilen Hanımlar Rehberi isimli kitabını tanıtmak amacıyla Bosna Hersek’te Saraybosna’ya davet edilirler. Fırıncı Abi ve Salihi’yi birisi karşılar arabası çok hırpanidir. Ona yeni bir araba temini için Fırıncı Abi çalışır. Bu işi üstüne alan Ömer Kardeş isimli birisi ona cevap verir. “Biz kudret diyarında değil hikmet diyarındayız. Siz bir gün içinde yeni bir araç istiyorsunuz?” Ben de derim ki herşey mümkündür ama imkan ile elde edilir. Bediüzzaman’ın kış içinde yazı temenni etmesi gibi . Mümkin imkanınız oranında vakidir.

Bediüzzaman’ın Arap dünyasında tanıtılmasında en fazla emeği geçen Muhammed Said Ramazan El Buti’dir. Said Nursi’nin Düşüncesi ve Daveti diye bir kitap çıkarır, kitabın muhtevasını Şam’da çıkan İslam Medeniyeti Dergisinde yayınladı. Daha sonra onu Fikirden ve Kalpten adlı kitabında yayınlar. Marmara Üniversitesinde bir konuşma yapar. Öğrenciler “Risale-i Nur’un Arapça tercümesi hakkında ne diyorsunuz” diye sorarlar o da, “Arabi neşelendirir, Türki razı eder.” Şam’da düzenlenen Hutbe-i Şamiye konferansında konuşur. Salihi’den Üstad’ın mahkeme müdafaalarını Arapçaya çevirmesini ister. Arap dünyasının buna çok ihtiyacı olduğunu söyler. Salihi müdafaların eserlerde mevcut olduğunu ifade eder.

Njer Niamey’de İslam Üniversitesinde Said Nursi ve Islah Metodu konferansı yapılır. Öğrencilerden biri Beyrut baskısı İşaratül İcaz’ı çevirmektedir, kitabın kimin olduğunu da bilmemektedir. Nurların cazibesi aşikar. Bu şahıs Njerya üniversitesinde Mesnevi-i Nuriye’yi yüksek lisans tezi olarak yapar. Biz neredeyiz baksana?

Sudan Hartum’daki bir üniversitede felsefe hocası olan Dr. Şefii Ahmed eserlerin tanıtılmasında büyük pay sahibidir. Ene risalesi için de mükemmel bir mukaddeme kaleme alır. Salihi onunla mektuplaşır tahassüslerini paylaşır. Yine Sudan’da Prof. Abdülhalim Üveys de Risale-i Nur’un önünün açılmasında büyük gayret sarfetmiştir. Ülkesinde altmıştan fazla kitap yazan bu zat altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Burada bir okuyucu Risalelerin okunup geçilmemesini düşünülerek teemmül edilmesini bilmüşahade anlatır. Hartum Üniversitesinde Said Nursi ve Modern İslam Düşüncesinde Rasile-i Nur, İlmin Kaidelerinin Yerleştirilmesinde İmam Bediüzzaman Said Nursi’nin Rolü ünvanlarıyla iki sempozyum düzenlenmiştir.

Lübnan Trablus’ta Risale-i Nur’un Tercümesi diye bir bildiri sunar Salihi. Orada Üstadın bu mutantan hitabını okur. “İşte bunun gibi ben de sesim yetişse bütün küre-i Arza bağırarak derim ki Sözler çok güzeldir, hakikattır. Fakat benim değildir. Kur’an-ı Kerim’in hakaikından telemmu etmiş şualardır. Yani Kur’an’ın Hakaik-i İcazını ben güzelleştirmedim, güzel gösteremedim. Belki Kur’an’ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı güzelleştirdi, ulvileştirdi.” Üniversitenin bayan rektörü eşinin daima Risaleleri okuduğunu söyler.

Salihi İran’da Arapça Risale-i Nur’un ilk defa sunulduğu Tahran Kitap fuarına katılır. Tahran’da İslam mezhepleri üniversitesi Allame Bediüzzaman Said Nursi ismiyle bir konferans tertib eder. Salihi’nin buradaki sunumu “Said Nursi’ye göre Modern Dönemde Cihad Mefhumu” isimlidir. Aynı ülkeden Hadi Hüsrev Şahi, Abdullah Yeğin tarafından gönderilen risalelerin belgelerini gösterir. İran’da Kum kentinde bir şahıs “Biz İslam devletiyiz bizim gençlerimiz İslam dininden kaçıyorlar, siz ise laik devletsiniz sizin gençleriniz ise imanı yöneliyorlar” der. Salihi, Bediüzzaman’ın farkını anlatır. Siyaset ve kanuni baskı ile din yerleşmez kalplerin ıslahı lazımdır. Yukardan aşağı değil aşağıdan yukarı.

Hindistan’da Darül Hüda Üniversitesi “Türkiye’de Risale-i Nur ve İslam” adında Said Nursi hakkında bir sempozyum yapılır, Salihi oraya davet edilir. Burada Muhammed es Sekafi Bediüzzaman’ın lihye –i Şerif hakkındaki mektubunu okur. Mektubu okuyan sahifeleri öpmeye başlar.

“Bugün Re'fet Beyin bir mektubunu aldım. Lihye-i Şerife hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki:

Hadisçe sabittir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Lihye-i Saadetinden düşen saçların taneleri mahduttur. Otuz kırk tane veya elli altmış tane gibi az bir miktarda iken, binler yerde Lihye-i Saadetin saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü. O vakit hatırıma gelmiş ki, Lihye-i Saadet, yalnız Lihye-i Şerifin saçlarından ibaret değil. Belki re's-i mübarekinin tıraş oldukça hiçbir şeyini kaybetmeyen Sahabeler,2 o nurlu ve mübarek ve daimî yaşayacak saçları muhafaza etmişler. Onlar, binlerdir; şimdiki mevcuda müsâvi gelebilirler.

Yine o vakit hatırıma geldi ki: Acaba her camide bulunan, sened-i sahih ile bu saç Hazret-i Risaletin saçı olduğu sabit midir ki, ona karşı ziyaret makbul olabilsin?

Birden hatıra geldi ki, o saçların ziyareti vesiledir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karşı salâvat getirmeye sebep ve bir hürmet ve muhabbete medardır.1 Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. Onun için, eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadetten olmazsa, madem zâhir hale göre öyle telâkki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salâvata vesile oluyor; kat'î senetle o saçın zâtını teşhis ve tayin lâzım değildir. Yalnız, aksine kat'î delil olmasın, yeter. Çünkü telâkkiyât-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi hüccet hükmüne geçer.

Bazı ehl-i takvâ, böyle işlerde, ya takvâ veya ihtiyat veya azîmet noktasında ilişseler de, hususî ilişirler. Bid'a da deseler, bid'a-i hasene nev'inde dahildir. Çünkü vesile-i salâvattır.” (16. Lem’a)

Delhi’de yapılan bir sempozyumda Salihi şöyle konuşur: “Kardeşlerim ben Risale-i Nur’u aspirine benzetiyorum. İster müslüman olsun ister gayri müslim ister Türk ister Arap ister Kürt ister Hintli farketmez her insan için uygun. Risale-i Nur tüm insanlığa ayrım yapmadan hitap ediyor. Eğer bir kişinin ailesiyle başı ağrıyorsa Risale-i Nur okusun, devletle ilgili bir sorunu varsa yine Risale okusun. Risale-i Nur yalnız Müslümanlar, Türkler için değil bütün insanlar içindir.”

Ali El Haseni En Nedvi

Bir portre Salihi’nin kendisine takdir ve hürmet beslediği bir alim. İstanbul’a gelir ilim Yayma Vakfında bir konuşma yapar, Salihi bu konuşmayı özetler.

“Vemakane allahu liyüziye imaniküm innellahe binnası leraufun rahim” ayetini okudu ve şöyle dedi. “Bu ayet-i kerimeyi her okuduğumda sizi hatırlıyorum. Belki de bundan dolayı şaşıracaksınız. Size bunun sebebini Kur’an-ı Kerim’in kendisinden açıklayacağım. Cenab-ı Hak buyuruyor ki ve kaneebuhüma salihen, iki yetim için Cenab-ı Hak Hızır Aleyhisselamı görevlendiriyor. Alemlerin Rabbi olan Allah  bu buvarı salih bir adamın çocukları için hazırlıyor. İslam’a altıyüz yıl boyunca hizmet eden ve dünyanın her bir tarafından İslam sancağını dalgalandıran torunlarını bırakacak mı? Cenab-ı Hak asla sizi boşa çıkarmayacaktır.”

Sonra hintlilerin Osmanlıları ne kadar sevdiklerini anlatmaya başladı. Öyle ki anneler Osmanlıların kahramanlıklarını kendi dilleriyle Urducayla çocuklarına anlatırlardı. Urduca bazı ninniler söylemeye başladı. Ve bunları Arapçaya tercüme etti. Ey kıymetli oğul Osmanlı Halifeliğini korumak için nefsini ve canını feda et.

***

Bir kitabın tanıtma yazıları sona erdi.

İhsan Kasım Salihi’nin bir nevi biyografii, bir nevi hizmet izlenimlerini, bir yönden büyük bir coğrafyada neşir faaliyetlerini, bu arada yazılar arasında kişilik özelliklerini okuduk.

Ben Kırkıncı Hoca’nın çevresinde yaşadım uzun yıllar onun da hayatı böyle kaleme alınabilirdi. Ana hatlarıyla bazıları varsa da Hocam’ın, her dersi her buluşması bir yazı olacak keyfiyetteydi. O bir katreyi bir ummana çeviren kişiliklerdendi.

İnsanların kıymetini bildiğimizi söyleyemem. Dünya edebiyatında büyük yazarların hatta sıradan orta ayarda yazarların bile hayatları hatıralarla yaşatılır. 

İhsan Kasım Salihi hayatın ancak hizmetle değer kazanabileceğine inanan ve bunu uygulayan bir kişilik, bir kervanın ehassül havasındandır. Allah ona da bize de yaşadığımız sürece rızasına muvafık çalışmalar nasib etsin hürmetlerimizi sunarız.

Risale Haber'e de yazıları yayınladığı için İhsan Kasım Abi ve kendi adıma teşekkür ederim. O bizim hizmet bayrağımızdır onun estiği yerde güller açar, gönüller müferrah olur. Bu nurani hizmetin mübdilerine de teşekkür ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum