İkinci yılında 15 Temmuz

Toplum dokumuzda, maddi-manevi büyük tahribat yapan darbe teşebbüsünün sıcaklığı henüz üzerindedir. Darbe süreci henüz tamamlanmış görünmüyor ve devam ediyor.

Darbenin aktörleri, başlattıkları işi “tamamlama” niyetinden vaz geçmiş görünmüyor.

Kucağına sığındığı uluslararası güçlerin sağladığı maddi-manevi destek sayesinde, bulabilirse, sonuç almak için “fırsat” kolluyor.

Darbe sürecine nasıl geldik, sorusunun cevabı sadece darbe faillerinde saklı olmasa gerektir. Çok yönlü izaha ihtiyaç var.

Karşımızda, gücünü ecnebiden alan, bütün umudunu onlara bağlayan “eğitim” görüntülü, sivil-asker karışımı militer bir yapı var. Belirgin özelliği, bu ülkeye karşı "Hariçteki düşmanların parmak karıştırmasına zemin hazırlamayı” görev edinmiş olmasıdır. Böyle bir görevi üstlenmiş olması, mensubiyet iddia ettiği Risale-i Nur öğretisine aykırıdır. Örgüt, Risale öğretisi ile ilgisini konjonktürel olarak yürüttü. İhtiyaç duyduğu yerde mensubiyet tavrı sergiledi. Gerekli gördüğünde “Biz Nurcu değiliz” diyen açıklamalarıyla ilkesiz bir tutum izledi.

Çağdaş İslam mütefekkiri Bediüzzaman, başta iktidarlara ve toplumdaki farklı dinamiklere,  yabancıların iç işlerimize “parmak karıştırmasına” izin vermemeyi ilke olarak telkin etti. “Biz ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz fakat kafirlerin kılıcıyla değil. Kafirlerin kılıçları başlarını yesin. Kılıçlarından gelen fayda bize lazım değil” diyerek, kendisine zulmeden devletinin, her şeye rağmen yanında yer aldı ve yabancıyla iş tutulamayacağını 1930’lu yıllarda eserlerinde kayda geçirdi.

Ne var ki FETÖ lideri, “Haçlı'nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza, kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılardiyor ve diyebiliyor. Bu sözler, asırlık haçlı savaşlarını bilmeyen ve tarihi hafızasını kaybetmiş bir hafızanın ürünüdür. Fütursuzca işgal güzellemesi yapan bu sözler, bu yapının gafletle ilkesizce nerelere savrulduğunun hazin göstergesidir.

Ermenilerin 1915’te Rus ordularının önüne düşerek Anadolu’yu işgal ettirme çabası ne ise, FETÖ’nün Batı adına giriştiği 15 Temmuz bundan farklı değildir.

Örgütün bu noktaya nasıl geldiği, liderinin 1999 tarihli şu ifadeleri, 15 Temmuz’un da yol haritası niteliğindedir:

“Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın.”

“İstikbale yürümek için sistemin püf noktalarını keşfedin.”

“Mülkiye’de Adliye’de… baktık ki, geriye adım attıracaklar, bence adım atmam beklerim, fırsat kollarım.”

“Yani her şey bir oyundur.”

“Kuvvet dengesi yoksa kuvvete baş vurmayın.”

“Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır.”

“Çok iyi planlayacak, ona göre yürüyeceksiniz.”

Kendisini güçlü hissettiği anda silaha sarılmaya cevaz veren bu ifadelerin tevile hiç tahammülü yoktur. Güç zehirlenmesiyle malul bir yapıyla karşı karşıyayız. O gücün bir hakikati olmadığı görülmüştür. Hem kendisine, hem ülkeye ve hem de İslam’ın barışçı imajını tahripten başka bir sonucu da olmamıştır. Milletin silahıyla ve sponsorlarının taktikleriyle “çok iyi planlanan oyun” iki sene önce bu milletin tarihi hafızasıyla ve çelik iradesiyle püskürtülmüştür. Fakat yine de “fırsat” kollandığı saklanmıyor.

Darbe teşebbüsü hakkında esas üzerinde durulması gereken konu ve tehlike bu iken, fitne odakları da boş durmuyor. FETÖ’ye tepkiyi kalkan yaparak, sahtekar bir hamiyetle başta Nurculuk olmak üzere, bütün cemaatleri etkisiz ve itibarsız kılmak için elden gelen yapılıyor. Böylelerinin seslerini duyurabildiklerine bakılırsa, her yerde ve kurumda az çok hempaları bulunduğu anlaşılıyor. Onlar da, manevi dokuyu tahribe “fırsat” kolluyorlar. Fakat Tevhid meş’alesini, izzetle ve hasbi gayretle, asırlardır taşıyanlar, tebliğ ve temsil görevini kıyamete kadar sürdürmeye devam edeceklerdir.

FETÖ ve benzeri kriminal ve bir o kadar marazi, klinik marjinal yapıları genelleyerek “cemaat” kurumunu tahrip etmek, en az bu yapılar kadar manevi hayata kötülük etmektir.

Özellikle “en büyük hile, hileyi terk etmektir” diyen Bediüzzaman’ın şeffaf ve izzetli iman mücadelesini, hile ve takiyyenin eseri olan 15 Temmuz zihniyetiyle irtibatlandıranlar, darbe teşebbüsü kadar alçak bir operasyonun parçası değil midir?

“Dahilde cihad silahla olmaz, silahla cihad haricin tecavüzatına karşı yapılır”  diyerek, ülke içinde silahlı mücadeleyi kesinlikle yasaklamış Said Nursi’nin, akıl ve kalplere yönelik asırlık iman hizmeti ortadadır.

Nurculuğun tebliğe odaklı hizmet metodunu dikkate almadan, FETÖ hareketini Nurculukla irtibatlandırmaya çalışmak, bir asırdır binlerce davayı sineye çekip, hapishaneleri adres yaparak yürütülen hizmete saygısızlıktır. Bediüzzaman ve onun öğretisine sadık talebelerinin takiyyeci yöntemlere hiç ihtiyacı olmadı. Hep, “bir dane-i hakikat bir harman hayalatı yakar” anlayışı içinde oldular. Hileye ve maslahat için yasaklanmış yalana sapmadan, Hakka sadakat yolunda devam ettiler ve ediyorlar.

Din adına, silahlı yöntemlerle gelecek arayanlara, çağımızda en etkili muhalefet Nurculuktan geldi.

Kurgulanışı ve icrası bakımından FETÖ darbe teşebbüsüyle çok farkı olmayan Şii İran devrimine, Türkiye’den Sünni kökenli siyasal İslamcılar heyecanla sahip çıkarken, Risale-i Nur talebeleri, din adına yapılan bu devrime şiddetle muhalefet ediyordu. O zaman İran devrimine sahip çıkanların yaklaşık kırk sene sonra, yaşadığı pişmanlık ve hayal kırıklığının şimdi itiraflarını dinliyoruz.

Risale-i Nur’un silahlı-silahsız siyasi hareketlere karşı temel yaklaşımını bilmeden, günü kurtarmaya yönelik politik maslahatçılıkla asılsız değerlendirmeler yapanlar, Nurculuk-FETÖ irtibatını kurabilirler; fakat böyleleri, İran devriminde yaptıkları yanlıştan daha büyük utancı, bu konudaki yalan ve yanlışlarıyla yaşayacaklardır. Kimse, tarihin siciline böyle bir utançla geçmeyi arzu etmemelidir.

İkinci yıldönümünde, 15 Temmuz darbe girişimi, bugüne kadar ortaya çıkan bulgulara göre, başkalarının Türkiye için biçtiği uysal ve itaatkar müttefik oluşturma ihalesini alanların, ülkesine ihanet operasyonu olarak tarihe geçecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum