Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

İnkılap softaları değişir mi?

Malum medyanın gazete ve televizyonlarında uzun süredir irtica yaygaraları yapılmıyordu. Fakat buldukları İlk fırsatta yine şeriat, gericilik, irtica, mürteci haberleri yapacaklarını da göstermekten geri durmuyorlar. Küçük bir cümleyi, kendi amaçlarına göre köpürtüp manşetlerine çekebiliyorlar. Huylu huyundan vazgeçmez. Siz bakmayın ekonomi, işsizlik, döviz bahanelerine. Devr-i sabıkta bunlar zirve yaptığında, milletin parası bankalar yoluyla hortumlandığında seslerini kısıp okulların izbelinde namaz kılan öğrenci, öğretmen arayan edepsiz edip misali, şimdilerde belde-şehir dolaşıp adeta güneş altında lambayla kendilerine malzeme arıyorlar. Bulduklarını ise, gürültüyle takdim edince, ortalık bazen dumanlaşıveriyor.

Mutlakiyet döneminde akıl hürriyetinin, meşrutiyette fikir hürriyetinin, cumhuriyet döneminde din ve vicdan hürriyetinin peşine düşen Said Nursi, adı meşrutiyete inkılap etmiş olsa da o dönemin uygulamaları için "Güya istibdat ve hafiyelik tenasüh etmiş (yeniden dirilmiş). Maksat da hürriyeti yeniden getirmek değilmiş. Belki hafif ve az istibdadı şiddetli ve kesretli yapmakmış" nitelemesini yapıyor. Bir nevi isim hurriyete doğru kayıyor ama istibdadî uygulamalar daha da şiddetleniyor, istibdad, tevzi  edilerek yetkililer adedince dağıtılarak başka bir şekle getiriliyor. Yani tebeddül-ü esma ile (isim değişikliği ile) hakikat değişmiş olmuyor.

Malum tarihî serüvenlerden sonra, idare daha da hürriyet ifade eden cumhuriyete dönüyor. Kırk yıla yakın hem de lise mezunu gençlere öğretmenlik yaptım. "Cumhuriyet ne demektir?" soruma doğru cevap aldığımı hatırlamıyorum. Hakla hiçbir ilgisi olmayan uygulamaları hayata geçiren, Said Nursi'nin tabiriyle "inkılap softaları" istidad-ı mutlaka cumhuriyet namını verip yaptıkları bir sürü istibdadî uygulamaları ve değişimleri, halka sormadıkları gibi, göstermelik yaptıkları seçimlerde seçilenler bile seçildiklerini bazen yıllar sonra öğrendikleri bile olmuş. Bir zamanlar çalıştığım bir kurumda bu inkılap softalarını hararetle savunan bir arkadaşa,"1946'da açık rey gizli tasnif şeklinde yapılan seçimleri, cumhuriyet açısından izah eder misin?" diye sormuştum da benim bulunduğum tüm meclislerde ağzını açmamayı tercih etmişti.

Bunların, adı cumhuriyet fakat manası ve uygulaması istibdad olan idareleri, "irtidad-ı mutlakı"(her türlü din karşıtlığını) rejim garantisi altına almış; adeta taşları bağlamış, köpekleri de salıvermişti. Ha bir de sefahat ve ahlaksızlıklara da medeniyet namı takmışlardı.

Bir ara adını "Metamorfoz" olarak hatırladığım, Türkiye'deki ani değişiklikleri anlatan bir film izlemiştim. Kısa sürede değişiklik, fen ve terakkinin dışında ne varsa dans, tiyatro, sinema, açık saçıklık gibi sefahat aparatlarına alışan bir nesil dramatize ediliyordu. Ve bu kısa dönüşüm ve değişim, bir medenileşme olarak sunuluyordu. Bugün hâlâ Osmanlıca yazı ile Arapçayı karıştıran, Osmanlı Türkçesini, kullanılan alfabeden dolayı dil olarak Arapça zanneden, bir türlü münevver olamamış aydınlarımız var. Bunlar işte bu metamorfoz eğitimden geçen, sefahat ve ahlaksızlığı medeniyet zanneden, kendi köklü ahlak ve fazilet medeniyetinden habersiz yarı aydınlarımızdı. Batının aydınlanma dediği, aklı ve bilimi güya esas almak istiyorlardı. Fakat uygulamada bunun esamesi yoktu. Batının Afrika'nın yeraltı kaynaklarını ve milyonlarca insanını Batıya taşıyarak köleleştirmeye başladıkları "vahşi batı" nitelemesini hak ettikleri uygulamalarını, medeniyet zannediyorlardı. Endülüs'te yakılan bilim ve meşalesini, kendi Sokrat, Bukrat, Eflatunlarını dahi onlara tercümeyle tanıtan muhteşem dönemin Batıdaki yansımalarını ve neticelerini ise, kulak ardı ediyorlardı.

Cumhuriyet adı altında yapılan inkılapvâri uygulamaların birçoğu, hem fıtrat, tarih ve toplum yapısına uymadığı için nesillerin irtibatı kopmuş; kendi yürüyüşünü terk eden bir millet, başkasının yürüyüşünü de öğrenememişti.

Daha yakın zamanlara kadar süren istibdadî uygulamalar da gösteriyordu ki kuvvet kanunda değildi. Basit bir başörtüsü yasağının kanundaki yerini sorduğumuzda, tam bir inkılap softacısı gibi, yine 'irtica, inkilab, mürteci" kelimelerine takılıyorlardı. Çok şükür ki millet artık uyanmış, basit bir dokunuşla bunları aşmış; gerçek bir hürriyet-i Şer'iyenin önünü de açmıştı. Yıllarca okul ya da dershanelerin dış kapısında örtüsünü, mantosunu çıkararak derse giren hanım öğrencilerimize ızdırap içinde ders anlatmamız bitmiş, yasakçıların vehimlerine hak verecek bir ayrımcılık, dışlayıcılık gibi bir durum da hiç olmadı,  olmamıştı. Hatta bir gün seminer verdiğim bir lisede, tam ön sırada çarşafa yakın şekilde örtünen bir kızımızla başı açık kızımız samimi şekilde oturmuşlardı. İşte asıl cumhuriyet buydu ve hür nesil de böyle olurdu. İsteyen istediği şekilde giyiniyordu.

Son olarak şunu ifade edeyim ve kesin olan şu ki, bu inkılap softaları, ellerine geçebilecek ilk fırsatta bu uygulamalara geri dönmenin yollarını arayacaklardır.Bunlarda ve teşekküllerindeki hâkim anlayış da bütün sun'i munis görünmelerine rağmen değişmemiştir. Bu bir niyet okuma değil, serbest ve ateşli konuşmalarında açıkça kendini ele veren durumdur. Milletimiz buna fırsat verir mi bilmem ama hamurumuz aynı bazı arkadaşlar bu softaların degirmenine su taşıyor ve onları ıslah-ı hal olmuş olarak gösterme gafletine düşüyorlar. Bunu şahsî kanaat olarak belirtebilirsiniz ama bunu sapı bizden birtakım  mevkutelerde ilân edince, iş biraz değişiyor. 

Evet dostlar, bu yazıyı yazmaya 1952'de Üstad tarafından gözden geçirilerek yayımlanan Munazarat'ın tüm kısımlarının alındığı bir baskısının bir yerindeki haşiyesinde geçen "Nasıl ki şimdi, yirmi beş sene istibdad-ı mutlakı yapanlar, dindarları irtica ile itham ederek istibdad-ı mutlakın elindeki irtidadlarını saklıyorlar" cümlesi sebeb oldu. Üstada yirmi beş yıl istibdad uygulayarak irtidadlarını saklayanlar, hangi özür ya da âmelle değişimlerini gösterdiler? Hayır, bunu göstermedikleri gibi daha bilenmiş olarak pusuda bekliyorlar. Aman dikkat!

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum