İsmail BERK
Zaman Tünelinde Çıkışı Görmek
Zaman, bu zaman ise; dijital hızda ve aynı anda bilgiye erişiyoruz. Ya da haber postasıyla olaylar ve kişiler saniyesinde bize ulaşıyor. İletişim içerikleri ile teknolojilerin acımasızca güncellenip etki gücünü arttırdığı bir medya pazarında zorunlu müşteriyiz maalesef.
Doğru ile yanlışın bu denli iç içe ve bulanık mantıkla sunulduğu bir dönemde, baş döndürücü bilgi bombardımanı altında filtreleme, arka planı doğru okuma ve değerlendirme oldukça zorlaşıyor.
Tercihen girilen yol ve devamında gelen tünelin içinde kalmak, yani karanlığı aşamamakla, tünelin ucundaki ışığı görüp ona göre karanlığı/belirsizliği geçmek arasında iki farklı sonuç çıkar.
Girilen yolun doğru olması yetmiyor; belirsizlikler, kaotik süreçler ve yol kazaları ile birlikte tünelin geçilmesi badirelerinde nasıl yolu aşıyor?
Yola çıkarken bunları fark edecek bir zihni hazırlığı var mıydı?
Olaylar veya beklenmeyen bir yol hâli karşısında, rotasını mı değiştiriyor yoksa yolunu açmaya mı çalışıyor?
Yola kimlerle çıkıyor? Yol çantası var mı? Yol kazaları riskini de göze alıp yola çıkmış mı, buna dair kabulü var mı?
Yol arkadaşı var mı? Yoldaş beraberliğine hazır mı?
Yolun yöntemlerini biliyor mu? Yol haritasına sahip mi? Topoğrafik bilgiye, arazi şartları ile meteorolojinin yol zamanına denk gelen bilgilerine sahip mi?
Yolu geçecek ve yolculuk yapacağı araç seçimi uygun mu? Varacağı yere taşıyacak araçlara ve planlamaya sahip mi?
Yolun sonunda kendisini ne bekliyor? Diğer bir ifadeyle bu yola neden girdi? Bu yolu tamamladığında ne değişecek ve ne yapacak?
Çıkılmamış yol kadar, varılmamış hedef de eksik kalır.
Yolu tercih mi ettik, yoksa kendimizi içinde mi bulduk?
Yola hazırlıklı ve donanımlı mı çıktık, yoksa yolu, yordamı ve yolcuğu yolda mı öğreniyoruz?
Yola yoldaşla mı çıktık yoksa yolda yolcu mu topluyoruz?
Bizi hedefimize taşıyacak, niyetimize vardıracak araçla mı çıktık, yoksa araçla yolcu mu taşıyoruz?
Akıl yolu ile duygu yolu aynı yörünge ve güzergâhta mı? Aynı rotada mı ilerliyorlar?
Yolda uzun farla geleceği, kısa farla önümüzü görecek sinyalizasyona ve dinamik refleks ve işaretlere göre hareket kabiliyetimiz var mı?
Başladığımız yol ile tamamladığımız yol, aynı amaca göre mi? Baştaki düşüncemizin iyi niyetini koruyarak ilerliyor muyuz?
Yolda araç, takım veya kaptan problemi yaşadığımızda, çıktığımız yolu mu değiştiriyoruz, rotadan mı sapıyoruz yoksa hedefi değiştirmeden diğer değişiklikleri mi yapıyoruz?
Duraklarımız, kısa yol minibüsü mü? Uzun yol otobüsü mü?
Yol, geriye dönülmeyen bir istikamet tercihidir. Hayat yolculuğumuz, geriye dönülmeyen bir seyahat. Hep sonrasına aitlik ve sonrasına hazırlık ve ötesine gidilen yolların yolu ve ebediyet yolculuğudur.
Sürekli menzillerden çıkıyoruz ve yeni menzillere konumlanıyoruz. Ruhlar aleminden gelip anne rahmindeki menzile yerleştiğimizde öncesi ve sonrasından habersizdik. Tıpkı dünyaya gelişimizle gidişimiz arasındaki bilinmezlik gibi.
Bildiğimiz handa ve yolda bir seyir var, iç içe pencereler açılıyor zaman sarkacında ve tünelin ucunda.
Işığı gören devam etsin yürekli bir heyecanla.
Tünelin girişindeki ışığa geri bakmadan ve dönmeden hep önündeki ışığa, gelecekte bekleyen nura varmalı.
Tünelin çıkışı aydınlık. Tünel ışığına alışmak, çıkışta gözleri kamaştırsa da aydınlığı sevenlere göz ve söz dahil olur. Yeterki sonraya yol yürünsün.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.