Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

İstanbul dersleri ve Dilrûba

Bazen hizmet bazen de başta hasta abim olmak üzere İstanbul tarafına kısa süreliğine geldiğimiz oluyordu. Fakat bu sefer Eyüpsultan ilçesinde ikamet yerimiz de olunca, biraz uzunca kalma fırsatımız oldu. Kalma derken, tatil anlamında değil; bizim suyumuz, havamız, sebeb-i rahatımız ve hayatımız olan hizmet, yine birinci gündemimiz oldu çok şükür. Fakat bunun yüzde yüze yakını, kardeş ve can dostların varlığı sayesinde olduğunu hemen ifade edelim. 

İlk gün, değerli ve kadim dostumuz İshak Toprak kardeşin, hem iş yeri ziyareti ve yine onunla birlikte Arslanbey Vakfının Üsküdar'daki muazzam binasındaki derse iştirakimiz oldu. Trabzon'da vakıf kalmış, sonrasında Sungur abinin de teşvikiyle Orta Asya hizmetlerini başlatmış, bizimle aynı dönemin kahramanlarından Dr. Ali İhsan kardeş, yine Nurs'un tanıdığımız simalarından üstadın karabet-i nesli Sabri Okur, Bedi dershanesindeki diğer kardeşlerle görüştük. Onlarla sohbet ederek, uhuvvetimizi tazeledik. Çay sohbetinin bir yerinde, Sungur abinin Orta Asya'ya yirmi defa geldiğinin ifade edilmesi, beni bayağı düşündürdü. Biz şöyle yakın bir ile gitmede bile tembellik gösteriyoruz. Sungur abide gerçekten eksilmeyen ayrı bir şevk ve heyecan vardı. Küçük hizmet haberleri bile onu gayrete getiriyor ve sevince boğuyor, bu sevincine yanında bulunan diğer kardeşleri de ortak ediyordu.

Ertesi gün Eyüpsultan Camisi ve orada medfunlara, özellikle ismen bilip tanıdığımız abilere dua ettik. Nasıl, dolu bir hayat yaşayıp hizmet-i Mevla'dan sonra, memur ve misafiri oldukları Zât- Kerim tarafından "cennet gibi güzel, rahmet gibi şirin, saadet-i ebediye gibi parlak bir İstikbale" alınmışlar. Hizmetlerini bitirip ücret tarafına intikal etmişler. Ne mutlu aklı ve kalbi hizmete müteveccih, endişesi imanlı nesil olanlara. Bundan daha parlak bir meşgale olabilir mi?

Sonraki durağımız, Sözler Yayınevinin Cağaloğlu Bürosundan sonra, Ayasofya Camisi oldu. Camide âdeta yer yoktu. Gezmekte zorlanıyorduk. Yarısından çoğu yabancıydı. Camide görevli imam bir kardeşle sohbet ettik. Hafta sonları sırayla girildiğini, şimdi ise en sakin zamanı olduğunu ifade etti. Fakat daha da önemlisi, Osmanlı ecdadımız eğer bu binaya sahip çıkıp binayı imar etmeseymiş binanın yıkılacağı kesinmiş. Yanında yöresinde yapılan çeşme, medrese, imaret, kütüphane, hamam haricinde, çeşitli mimarî müdahalelerle caminin ayakta kalmasını sağlamışlar.

Mihraba yakın, halı serilmemiş, açık bir yer ve on iki yuvarlak taş, dikkatimi çekti. Orada on iki papaz, kendi reislerine cübbe giydirme töreni yapıyorlarmış. O hatıraya hürmeten orası her dönem açık bırakılırmış. Kubbeye yakın başta lafzullah, diğer levhalarda Hz. Hüseyin'in ismindeki "nun" harfinin diğerlerinden farklı olarak açık bırakılıp kılıç şekli verilmesi ve diğerlerinde olmayan gözyaşı şeklindeki yazanın imzasını gösteren mührün bulunması, bilmem gidenlerin dikkatini çekti mi? Her bir taraf, tarih, güzellik, derin hatıra, mesaj ve güzellik taşıyor.

Şeair-i İslamiyenin ülkemizde hayali dahi mümkün olmayacak şekilde serbestisinden sonra, Hazret-i üstad'ın "Kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihat hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük bir antika yadigârı" olarak nitelediği Ayasofya Cami'nin açılışına vesile olanları alkışlamamak, tebrik etmemek elde değil. Başta yasağı kaldıran kahraman beş Danıştay üyesini ve Camiyi Diyanet'e devrederek açılmasına vesile olan Muhterem Cumhurbaşkanımızı tebrik ederiz. Çok duygulandım, göğsüm kabardı ve bu açılışın ehemmiyetini bir daha kavradım. 

Bu ziyaret sonrası, yerini bildiğim en yakın olması dolayısıyla kadim Nurtaşı dershanesinde akşam namazını kılmak nasip oldu. Yanındaki boş kısmı büyük bir ders mekânına, diğer bir kısmı da Sözler Yayınevi bürosuna çevirmeleri Nurtaşı'na yakışmış. Nurtaşı'nın mukimlerinden, Zübeyir abinin dönemi vakıflarından Ahmet Tanyel abi, "Habib kardeş, Sarıyer'de üstadı Birinci Said'den İkinci Said'e taşıyan halvethanesinde ders var, gelmek ister misin?" teklifine ise, çok sevindim. Bu fırsat kaçar mı hiç? Sarıyer'in tam merkezinde, Hacı Mehmet Efendi Sokaktaki bu iki katlı bina, Fırıncı abinin gayretiyle alınmış, restore edilerek dersane şekline getirilmiş. İki katlı olan mekânın üst katındaki bir odada üstad, iki sene kadar ekseriye bu mekânda kalıyor. Mesnevi burada telif ediliyor. Yuşa Tepesi ise, tam karşıda Beykoz'da. Üstadın ara sıra kayıkla o tepeye gidip kaldığı da vaki. Güzel bir tevafuk, bu binanın hem müdavimi hem de hizmette olan Murat Albayrak kardeş ve kardeşi de Trabzonlular. Bizi çok sıcak karşıladılar ve hemen kaynaştık sağ olsunlar. Mesnevi'nin beş noktalı mukaddimesi, 28. Mektubun Üçüncü Meselesindeki İmam-ı Rabbani'nin Mektubatında yan yana iki mektubun üstada açılması, Fütuhu'l-Gayb kitabının okunması, hep bu mekânda olmuş. Ayrı bir tefekküre dalıyor insan o dershanede.

Üçüncü günümüzde ise, yine kadim dostlarımızdan Yakup Erdoğan aradı. Gelip beni almak ve sabah namazında Fethi Paşa Korusundaki Said Özadalı abinin işlettiği Dilrûba Restoranda namaz kılıp ders yapmak üzere anlaştık. Namazdan sonra, çok feyizli, müzakereli bir namaz dersi oldu gerçekten. Rize'den Numan Toprak kardeş, Abdullah Öztürk ve diğer kardeşlerle Onuncu Söz'den iki sayfayı bir saatten fazla müzakere ettik. Haşir Risalesi'nin çoğu yeri beni cezbeder. Öyle katiyetle, haşri insanın önüne bir levha olarak asıyor ki heyecanlanmamak zor gerçekten. "... hadsiz inamlar, ikramlar, ihsanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler perde-i gayb arkasında bir Zât-ı Rahmân-ı Rahimin bulunduğunu, sönmemiş akıllara, ölmemiş kalplere gösterir." Ölmemiş akıl, sönmemiş kalp önemli. İşte böyle bir akıl, bu ikram ve ihsanlardan sonra haşir gelmezse, bu ikram ve inayetlerin, nimet ve hikmet olmaktan çıkacağını az bir tefekkürle elbette anlar.

Orada dikkatimi en çok koruyu gezmek ve yürüyüş için gelenlerin Said Özadalı'ya olan teveccühü ve hürmetleri oldu. Onlara olan bir tebessüm ve güzel tavırlar, Said abinin sevilmesine ve takdir edilmesine vesile olmuş. Bu da neticede onların az da olsa, iman ve Kur'an'a yönelmesini netice vermiş.

Evet dostlar, biraz uzun oldu anlattıklarımız ama başka da kesmedi bizi. Belki de bazı mesajlar, böyle daha iyi verilir bilemiyorum. Az da olsa başarabildiysek duanızı bekleriz.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum