İsmail BERK
İşte açılım bu…
Emre, sabahın erken saatlerinde beynin gönderdiği yeni mesajlarla uyandı. Ramazanın tadını ve yenilenen ruh dünyasını doyasıya yaşadığı bir iklimin etki alanındaydı, kalbine daha yakın bir sükunetle aklı devredeydi.
Geleceğe ufkunu dikecek, yarınlara uzanacak ve projeksiyonunu kapsama alanına giren konularda kendisine ışık tutacak insanlara ihtiyacı vardı.
İstikbali okumanın, kendini geleceğe ait görüp özgür pratik okumalardan ve sorgulamadan geçtiğinin bilincindeydi. Bu hasreti dindirecek ilacın yüzyıl öncesinden bu günleri kuşatan bir düşünce derinliğiyle önündeki eserlerde olduğunu biliyordu artık.
Bunun, arka plan tarih bilinci ile birlikte inanç ekseninde ilerleyen bir rehberlikle mümkün olacağını düşünüyordu.
Yüzyıl önceden istikbali okuyan ve bugünlere ışığı düşen Bediüzzaman’ı hayal etti derinden. Rüyasında kendisine fısıldadığı sözü hatırladı:
İstikbali okuyacak adamlar lazım.
Uyanık halinde ise kitaba uzandı ve ilgili satırları buldu:
“İstikbal,yalnız ve yalnız İslamiyet’in olacak.”
Uzun süre, bu hikmetli sözün kainatı kuşatan etkisi altında kulağına küpe olan tezahürlerini düşündü, daldı, gitti…
***
Emre, istikbale uzanırken, geçmişin direnç odalarına, kabız sandalyelerine çağrılır gibi ufkunun engellendiğini gördü.
Nefse söylettirdiği gayet basitti:
“Yapamazsın, edemezsin, çok zor” kabilinden ümitsizlik telkinleriydi.
Bir an için yeni adımlarını tereddütle karşılayan bir tuhaflık yaşadı. Allah’tan kendini aşmanın dirence karşı dirayet gerektirdiğini öğrenmişti. Şuuru devreye girdi ve yakaladığı huzurla zihni engelini bertaraf etmede fazla zorlanmadı.
Müspet hareketin pozitif telkinleriyle, gayesine ve duasına vesile olacak sebeplere döndü, davranışlarını gözden geçirdi ve hedefine giden yoluna devam etti.
Tecrübesizliğin ve yaşanan başarısızlığın atalet zindanına atmaya çalıştığı yeni bir tuzakla sarsılan Emre,“Geçmişe dönemem” kararlılığı ile istikbale yürümeye devam ederken, nefsin eski dostları yol kesici gibi şevkini kırma çabasındaydılar. Peşini bırakmak istemiyorlardı. Ancak o yeni yolunda ve ilerleyen yolculuğunda geleceğe ait olmanın hazzını yaşayarak, zamanında iyileştirilememiş yaralarını sarmaya ve çözüm bulmaya çoktan koyulmuştu.
Hala kulağında çınlayan ses aynıydı: İstikbali okuyacak adamlar lazım
***
Emre, yenilenirken ve geleceğe ufuk açan bir gidişin içinde gelişim yaşarken, iyi niyet yolunda döşenmiş şeytani tuzakların farkında olmak istiyordu.
Şeytanın desiselerine karşı teyakkuzda olması gerekiyordu. Şöhretten, menfaatten, ırkçılıktan, korkaklıktan, enaniyetten ve hedefini engelleyici tembellik/çalışkanlık desiselerinin şeytani planlarından uzak durmayı sağlayacak dikkati elden bırakmamalıydı. Böyle anlarda Rabbine sığınıp, istiaze etmeliydi
Emre, kısır döngü içinde geliştirmeden tekrarladığı takdirde, hızını kesen fren sisteminin doğru bir yolun beklenmeyen bir noktasında kendisini durduracağını yaşamıştı önceden. Yolu tıkadığından arkadan gelen başka araçlarında kaza yapmasına sebebiyet vereceğinin farkındaydı. Bir daha kazaya sebebiyet vermeme yolunun, herkese açık yolu tıkamamaktan geçtiğini idrak etmişti.
Yine Üstad imdadına yetişti:
-Ey mezar-ı müteharrik bedbahtlar,gelen neslin kapısında çekiliniz.Mezar sizi bekliyor.
Heyecanın muştusu bu hitap karşısında, statükonun bütün direnç kalelerine, ifsat komitelerine, ataletin zindan bekçilerine ve hürriyet düşmanlarına karşı kendini çok iyi hissetmeye başladı. Tekrar şevketli yarınlara bir tebessümle nazar etti. Mutlu oldu. Risaledeki dersine döndü:
“Hayat bir faaliyettir,şevk ise matiyesidir…Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir… Vücudunu mucidine feda et…”
Öğrenilenler, yeni başlangıçların habercisiydi. Gelişme çizgisinin yeni boyutları ile tamamlayıcı bir kompozisyon vermekteydi. Tefekkürün dokusunu oluşturmalıydı zihninde. Buna meyyal bir niyetin ruhuna sığındı ve derin bir iştiyakla Allah’tan bunu istedi…
Duanın vazgeçilmez gücü ile bu yolculuğa devam etmeliydi. Yenilenmenin anlamına bağlı kalıp içindeki isteğin pozitif etkisini arttıracak iradeyi oluşturma gayretindeydi.
Alışkanlıklarının, kendisini rehin aldığı sıkışmalar yaşıyordu bu arada.
İradesini kuvvetlendirmek adına yakarışlarına avuç dolusu enerji katarak kendine ve dostlarına seslendi:
Kendimi tekrarlamak istemiyorum, dua edin, inkişaf etmek istiyorum.
İnşirahı, inkişafına destek vermişti. Kur’an-ı Kerim’den medet istedi, okuduğu sureden kalbine ve aklına bir pencere açılmıştı:
1-Senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?
2-Ve yükünü indirip-atmadık mı?
3-Ki o, senin belini bükmüştü;
4-Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
5-Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.
6-Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.
7-Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.
8-Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirâh,94)
Emre, inanılmaz hafiflemişti. İlahi müjdenin taahhüdü altında nefsi ezildi, ruhu ve vicdanı ise hayat buldu, dirildi ve şükür etti.
“İşte açılım bu” dedi.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.