Abdulkadir SELVİ
İstihbarat savaşları
Nene Hatun Caddesi'nden ürkek adımlarla inerek bir apartmana girdi. Onun girmesiyle birlikte kapı hızla kapatıldı.
Y.S. Albay, emrindeki ajanlarla birlikte kapıya kulağını dayamış, içeride konuşulanları dinlemeye çalışıyordu. Fotoğraf makinesinin deklanşörüne basıldığı duyuldu, gelip giden ayak seslerinden sonra. Bir anda beklenmeyen bir şey oldu.
"Birden kapı açıldı ve Lyle Onsager ile karşı karşıya geldik. Kocası Inarac de arkasındaydı"
Tüm planlar o anda suya düşebilirdi.
"YS Albay ayağını araya koyarak kapıyı yüzümüze kapatmak isteyen ev sahiplerine mani oldu; kapıyı iterek önde biz, arkada ses ve film ekibi ve de diğerleri içeriye girdik"
Peki içeri girenler neyle karşılaştı, operasyon nasıl sonuçlandı?
"S.... birden paniğe kapılıp sağa sola koşuşmaya başladı. Takipçiler hemen onu yakaladılar. Gözlüklü şahıs kanepenin önünde duran bir takım evrakı telaşla ceketinin iç cebine attı. YS Albay'ın müdahale edip bunları almak istemesi üzerine şiddetle mukavemet ederek boğuşmaya başladılar. Sert bir şekilde müdahale etmem üzerine şahıs "Diplomat, diplomat" diye bağırmaya başladı"
1979 yılıydı.
Nefes kesen operasyon başarıyla sonuçlandı.
MİT Ankara Bölge Başkanı Em. Alb. Süleyman Yenilmez'in yönettiği operasyonun perde arkasındaki ismi ise Kontrespiyonaj Daire Başkanı Hiram Abas'tı..
İçeridekileri etkisiz hale getirenlerden biri ise Mehmet Eymür'dü.
Bu olay MİT tarihine," Savaşman olayı" olarak geçti.
MİT'te üçüncü isim yani İstihbarat Başkanıydı Sabahattin Savaşman.
Bazı kritik belgeleri uzun süre alıkoymasından ve bazı günler şişkin bir çanta ile dışarı çıkmasından şüphelenmiş ve takibe alınmıştı.
Savaşman'ın önce Meclis'in hemen arkasında tek katlı bir eve girdiği tespit edilmişti.
Evde yaşayanlar araştırıldığında, kuşkular daha da artmıştı. Çünkü Savaşman'ın gizemli bir şekilde girip çıktığı evde, tek kollu, 55-60 yaşlarında bir İngiliz yaşıyordu. Tek kolunu savaşta kaybeden eski bir asker olan Denton Thompson Birleşmiş Milletler'de görevli, İngiliz istihbarat elemanıydı.
Savaşman'ın MİT'e ait gizli belgeleri verirken yakalandığı ev ise, JUSMMAT'ta görevli karı koca Onsager'lara aitti.
Savaşman'dan MİT'e ait gizli belgeleri satın alan şahıs ise, CIA mensubu William Philips'di.
Bir casusluk romanı yazma peşinde değilim.
Amerikan ve İngiliz ajanlarına para karşılığı gizli belgeleri satarken yakalanan Savaşman'dan başka bir de Turhan Çağlar olayı vardı.
MİT mensubu emekli Albay Turan Çağlar ise, 1983 yılında İstanbul'da CIA mensubuyla gizli buluşması sırasında suçüstü yakalanmıştı. Kendisi eski bir NATO subayı olan Çağlar, İngiliz Haber Alma Servisi SIS'den John, Amerikan Merkezi Haber alma Servisinden Nick, Billy, John ve "sarhoş" adını taktığı kişiler ile ilişki kurmuştu.
Aynen Savaşman olayında olduğu gibi Çağlar da İngiliz ve Amerikan istihbaratına bilgi aktarıyor ve bu işi 10 yıldır yapıyordu.
Çağlar'ın ayrı bir özelliği daha vardı.
O da, el altından Doğu Perinçek'e ve Aydınlık Dergisine yazılar yazdırıyordu.
Amerikan ve İngiliz ajanlarına Türk devletinin gizli sırlarını satan bu iki MİT görevlisine kim sahip çıktı? Ulusalcılığın bayraktarlığını yapan, Amerikan düşmanlığını dilinden düşürmeyen Doğu Perinçek. Buradan eski bir Aydınlıkçı olan Soner Yalçın ve arkadaşlarına yönelik "ODATV" operasyonuna bir göndermede bulunma niyetinde değilim.
Çünkü bu operasyon bir "ODATV" operasyonu değil.
Bu bir istihbarat savaşı.
Tutuklu olmaları nedeniyle bana cevap verme imkanı olmayan kişiler hakkında, pek bir şey yazma niyetinde değilim.
Ayrıca Halk TV'yi satın almak için girişimde bulunmanın suç teşkil edecek bir yanı da yok.
Sorguda Soner Yalçın'a Aydınlık'ta çalışırken, röportaj yaptığı ancak daha sonra Yeşil tarafından, başına üç kurşun sıkılmış olarak bulunan Cem Ersever konusunun sorulduğunu da bilmiyorum.
Ama burnuma bazı yanık kokuları geliyor. Bu olay bir, "İstihbarat savaşı" kokuyor. Ya da İstihbarata Karşı Koyma Faaliyeti.
İddianame kabul edilip, eklerdeki dosyalar ortaya çıkarsa, işin diğer bir ucunda Ortadoğu'da, kendi küçük ama çapı büyük bir ülkeyle kurulan bir takım irtibatlar çıkarsa kimse şaşırmasın.
-"Biz ...Başkanı hakkındaki yazıyı Fransa'da bir dergide yayınlattık. Türkiye için sizi uygun gördük. Yayınlar mısınız?"
-"Tabi hemen gönderin yayınlıyorum"
Gibi oradan Türkçe, buradan Türkçe yapılan konuşmalar ve gerçekleşen yayınlarla karşılaşabiliriz.
Tüm bunların bir de MİT içindeki boyutu var. Burada Susurluk sürecinde Alaattin Çakıcı'ya devletin kırmızı pasaportunu verdiği tespit edilen MİT yöneticilerinden Kaşif Kozinoğlu çıkıyor karşımıza.
Ayrıca operasyondan önce MİT Müsteşarı ile Emniyet Genel Müdürü'nün bir araya gelmesi, Kaşif Kozinoğlu ve Soner Yalçın'da MİT'e ait gizli belgelerin çıkmasına dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Türkiye'nin Gladio ile mücadelesinin öncü isimlerinden Savcı Zekeriya Öz'ün, soruşturmanın gazetecilerin yazdıklarıyla ilgili olmadığına dair sözlerinin de bir yere not edilmesi gerekiyor. Çünkü gün olur lazım olur.
Burada Nedim Şener ile Ahmet Şık gazetecilik dekorunu tamamlaması için önplanda tutulan isimler olabilir. Aklanıp, özgürlüklerine kavuşmalarını dilerim.
Bu operasyonda iki kilit isim var. Soner Yalçın'ın ilişkileri ve Kaşif Kozinoğlu 'nun köprü görevi üzerinde odaklanıldığında, aysbergin görünmeyen yüzünü keşfedebiliriz.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.