Şahin DOĞAN
Kabir Azabı ve İmam Ebu Hanife
Televizyonun başındayım. Kayda değer bir şeyler bulabilmek umuduyla isteksiz kanalları değiştiriyorum. Elim tesadüfen bir kanalda duruyor. İntihal ve şaz görüşleriyle meşhur bir meal yazarı bütün ekranı kaplayan garip görüntüsü ve insanda merak uyandıran sesiyle konuşuyor. Karşısında ondan biraz daha az meşhur bir moderatör. Konu kabir azabı ve İmam-ı Azam Eb-u Hanife. Meşhur meal yazarı kendisinden emin ve yer yer müstehzi bir edayla geleneksel bütün kabulleri ayaklar altına alırcasına konuşuyor. Kabir azabı yok, ahiret azabı var, Kur’an da kabir azabıyla alakalı tek bir ayet yok sadece ona yorumlanan bazı ayetler var. Kabir azabından bahseden hadis rivayetleri çelişkili onun için kabir azabı vardır demek çok zor. Moderatör dayanamıyor soruyor: “Yani hocam kabir azabı yok mu?” Meşhur hoca yine kendisinden emin bir ses tonuyla birazda karşısındakinin cehaletine sevinmiş gibi “azizim, ahiret azabı var, kabir azabı değil” diye cevaplıyor ve salondan alkış sesleri geliyor. Vurgulu bir şekilde aynı cümleyi tekrar ediyor ve yine tasdik emaresi ifade eden alkış sesleri.
Tahrik edici bir soruyla konuşmasına devam ediyor: “İmam-ı Azam’ın neden öldürüldüğünü biliyor musunuz?” soruya yine kendisi cevap veriyor: “Kur’an’a kelam-ı kadim demediği için.” Gerekçe ise imam Kur’an’a kelam-ı kadim deseydi yapılan bütün zulümleri meşrulaştırmış olacaktı güya. Salondan tekrar tasdik emaresi ifade eden alkış sesleri ama geleneksel kültüre gönülden inandığı aşikar olan moderatör’ün canı hayli sıkılmış gibi. Devam ediyor: “İslam dünyasının o kadar ciddi sorunları varken kabir azabı gibi incir çekirdeğini doldurmayan meselelerle vakit zayi etmenin ne manası var efendim!” diye hayıflanarak soruyor. Çok doğru ama bunu, herkesten evvel, en yakınında bulunan ve kabir azabının yokluğunu ispat etmek için yaklaşık 500 sayfalık bir kitap kaleme almış akademisyene sormak gerekmez mi? Hem kabir azabını televizyon ekranlarında üzerine basa basa “böyle bir azap yok, hepsi uydurma” diyerek her defasında bizzat kendiniz gündeme getireceksiniz hem de buna mukabil cevap veren Ehl-i Sünnet mensubu temiz insanlara ise istihfafla “bırakın bu incir çekirdeğini doldurmayan meseleleri” diyeceksiniz. Meşhur meal yazarımız resmi Web sitesinde ise gelen bir soru üzerine şöyle diyor:
“Kabir azabı, İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olmuştur. Savunanlar da reddedenler de Kur'an'dan bazı âyetleri delil getirmişler, fakat bu deliller doğrudan kabir azabının varlığına ya da yokluğuna delalet etmediği için iki tarafın tezi de temelsiz kalmıştır. Kabir azabı ancak hadislerle temellendirilebilir. Hadisler ise akaide konu olmazlar. Dolayısıyla kabir azabı iman veya inkârın konusu değildir.” (www.mustafaislamoglu.com)
Televizyon konuşmasında “kabir azabı yoktur, ahiret azabı vardır” diyor ama resmi web sitesinde ise böyle söylüyor. Bu zatın konuyla ilgili sahih görüşü hangisi? Görüşü hangisi olursa olsun her iki durumda da açık bir inhiraf, bir çelişki, zımni bir inkar söz konusu. Şimdilik işin teknik boyutuna girmeyeceğiz çünkü konuyla alakalı ayetlerin güçlü delaleti, hadislerin sarih işareti ve bütün ümmetin umumi kabulü ile mütearife hali almış bu meseleyi kaşımanın ve dahi karıştırmanın hiçbir anlamı yok. Ehl-i Sünnet alimleri arasında kabir azabının varlığı konusunda kopmaz bir icma var. İmam Eş’ari der ki: “Sahabe ve tabiun kabir azabının hak olduğu hususunda ittifak etmiştir.” Meşhur meal yazarımız ilgili konuşmasında imam-ı Azam Eb-u Hanife’den dem vurduğu için imam’ın bu konudaki görüşünü aktarmakla yetineceğiz sadece. Kabir azabıyla alakalı şöyle diyor imam:
(Orijinal metin)
(Tercümesi)
“Kabir azabını bilmem” diyen kimse helake uğrayan Cehmiye’dendir. Çünkü o, Allah’ın “biz onları iki defa azaplandıracağız” (Tevbe, 101)- ki burada kabir azabı kast olunmaktadır. Ve “zalimler bundan başka azaba uğrayacaklar” (Tur, 47) yani kabir azabına çarptırılacaklar. Eğer “ben ayete inanıyorum fakat tefsir ve te’viline inanmıyorum” derse kafir olur. Çünkü Kuran da te’vili tenzilinin aynı olan ayetler vardır. Eğer bunu da inkar etse kafir olur. (El- Fıkh-ül Ebsat, s. 55, 3. Paragraf, İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, Çeviren: Mustafa ÖZ, İstanbul, 1981)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.