Mehmet EVREN
Kâinat ağacının en mühim meyvesi şükürdür
Dünyadaki hâkim güçler; kendi çıkarlarını sürdürmek için çoğunluğu yok bahasına çalışmaya zorlanmakta, dikkatleri malayani şeylere çekerek insanı sadece tüketen bir varlıkmış gibi yönlendirmeye çalışmaktadır. Adeta insanı uzaktan kumanda edilen bir kukla veya oyuncak gibi istediği şekilde kullanmaktadır. Bu durum insanı alabildiğine israfa sürükleyerek, şükrün yollarını kapamakta ve maneviyattan uzaklaştırmaktadır. Bu tuzaklara ve oyunlara sadece ehli-i dünya değil, Müslümanlar da yakalanmakta ve alet olmaktadır. Böylece; sadece kendini düşünen, “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” veya “Sen çalış ben yiyeyim” felsefesi hâkim olan bir toplum meydana getirilmek istenmiş ve istenmektedir.
İşte, asrın Bedîsi insanlığın bu hastalığını tespit ve teşhis etmiş, tedavi ve çözüm yolları için Kur’anî bir reçete sunmuştur. Şükür Risalesi’nin başında yer alan "Hâlâ şükretmezler mi?"[1] "Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız."[2] "Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım."[3] "Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol."[4] "Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz."[5] Gibi âyetlerle insanların şükretmeleri gerektiğini, şükürsüzlüğün ise Cenab-ı Hakkı yalanlamak ve inkâr anlamı taşıdığını ifade eder. Sonra, insan ve kâinatın yaratılışındaki neticenin şükür olduğunu belirtir.
Bediüzzaman; kâinatın şükrü netice verecek şekilde yaratıldığını, yaratılış ağacı ve kâinat fabrikasının en âlâ ürününün şükür olduğunu ve her şeyin bir derece şükre baktığını ifade eder.
Kâinata bakıldığında hayatın varlık âleminin merkezinde yer aldığına, bütün varlıkların hayata hizmet ettiğine, hayatın devamı için gerekli şeyleri yetiştirecek biçimde tanzim edildiğine dikkati çeker ve Cenab-ı Hakkın kâinatı yaratmaktaki gayenin hayat olduğunu gösterir. Sonra hayat dairesinin ortasında insanı, bir nokta şeklinde merkezî bir hüviyette yarattığını söyler.
Hayat sahibi varlıkların insanın etrafında toplanması ve hizmet etmeleri, canlılardan istenen bütün gayelerin insan merkezli olduğunu göstermektedir. Bu durum, açıkça canlı varlıklar içinde insanın seçildiğini ve bu seçimin de Allah Teâlâ'nın irade ve ihtiyarı ile olduğunu gösteriyor.
Sonra, insanlık âleminin ve bütün hayvanların bir daire şeklinde rızkın etrafında kümelendiği görülmektedir. Sonra; rızkın bir çeşidi olan yeme-içme için dile konulan son derece hassas tat alma duyusuyla tadılan lezzetler, rızkın önemini göstermektedir. Binaenaleyh “rızık, kâinat içindeki en ilginç, en güzel ve en kapsamlı hakikattir” diye ifade eder.
Bediüzzaman, rızık olarak verilen nimetlerdeki güzel koku ve şekillerin insanı şükre davet ettiğini, insanlarda yeme zevki ve şevki meydana getirerek, manevi şükür olan takdir ve hürmeti ortaya koyduğunu, böylece şuurlu varlıkları nimetlere değer vermeye sevk ederek, onları söz ve davranışlarıyla da şükretmeye teşvik ettiklerini söyler.
Ayrıca; "Rızık, hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetlidir.”[6] “Rızık hakikatinin önemi hayat gibi hemen kavranamamakta, ancak iman ve tefekkürle anlaşılabilmektedir.” diye ifade eder.
“Bediüzzaman, bu Risalede öncelikle şükrün önemini vurgulamayı hedeflediği gibi, diğer en önemli bir maksadı ise, şükrü Cenab-ı Hakkın birliğine reddedilemez bir delil olarak” görmektedir.
Yine; “Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibadet dahi kâinatın yaratılış sebebi, ille-i gaiyesi ve maksud neticesi olduğunu çok tekrar ile beyan ederek," [7] şükrün önemi üzerinde özellikle durmakta ve ayrı bir önem vermektedir.
[1] Yâsin Sûresi, 36:35, 73
[2] Âl-i İmrân Sûresi, 3:145
[3] İbrahim Sûresi, 14:7
[4] Zümer Sûresi, 39:66
[5] Rahmân, 55/13
[6] Mektubat, "Hakikat Çekirdekleri", madde 85.
[7] Otuzuncu Lem'a, Beşinci Nükte
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.