Kainatta her şey müsbet mi hareket ediyor?

Bu suale Ayet-ül Kübra Risalesi (hem 7. Şua hem 29. Lema’a), Yirmi Dördüncü Mektub, Üçüncü Şua gibi çok risaleler hassaten de Tılsımlar Mucmuasının Risaleleri cevab-ı savab veriyorlar.  

Fırtına, kar, kış, zeval, firak ve hatta ölüm de dahil olmak üzere kainatın her mevcudatı ve her hadisâtı müsbet hareket ediyorlar. Hayırlı neticelere hizmet ediyorlar.  

Zahiren meşakkatli ve Rahîm ve Vedud ismi ile uyuşmuyor gibi görünen hadiseler bile netice itibariyle çok büyük hayırlara hizmet ediyorlar.  

Kaianatın yaratılışında hayırlar asıl, şerler ise tebeidir. Yani; kainat hayır, hüsün, güzellik üzerine kurulmuştur. Mayası da muhabbettir.  

Böyle bu kainatın çekirdeği, kayyumu, fihristesi, takvimi, ruznâmesi olan insan ne yapacaktır peki? 

Hayatını hayır, muhabbet, şefkat, hüsün üzerinden mi kurgulayacaktır ve bunlara mı nazarını odaklayacaktır yoksa tebei olan, esas olmayan şerler, çirkinlikler, tahrip cihetine mi yönelecektir? 

Elbette kalbi yerinde aklı başında olan bir insan kainatın temel işleyişine uygun olanı seçecektir. Yani; hayatında, davranışlarında, bakış açısında hep hayırdan yana olacaktır. Bu ise ciddi bir ceht ve gayret gerektiriyor.  

Nefis ve şeytan ve avaneleri insanı daima şer tarafına îsal etmek için çalışırlar ve lümme-i şeytaniyeden daim şerre teşvik eden bir ses işitilir. Kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye de nefsin ve şeytanın telkinlerini kalbe, akla sürekli nakleden araçlardır.  

Hal böyle iken müsbette kalmak, hayra yönelmek, olumlu bakmak sürekli bir çabayı gerektirir. Sürekli müsbet hareket eden ve vazifesini yapan kainat mahlukâtı dizginleri meleklerin elinde olduğundan bu konuda bir gayret ve gerilim yaşamazlar. Zaten seyrine doyamayışımızın bir sebebi de masum oluşlarındandır. Şerre kabiliyetleri olmayan meleklerin nezaretindeki bu mevcudat değil ehl-i imanı imanı olmayanları bile hayran bırakır.  

Suhuletle akıp giden bulutlar, ihtiyaç anında yetişen yağmur, şefkatli bir annenin evladının başını okşaması gibi dağların saçlarını tarayıp havayı tasfiye eden rüzgar, her şeffafçıkta kendini nurlu aksi ile gösteren güneş…  

Evet her mahluk müsbet hareket etmektedir bu kainatta.  

Ya şeytanlar? Dediğinizi işitir gibiyim. Evet, onlar da insanın kemale doğru gitmesi için aşması gereken engelleri temsil ederler. İnsanı sıkar, sıkıştırır, vesvese verirler ki bu sıkışıklık neticesinde insandaki istidat çekirdekleri çatlasın ve meyvedar ağaçlara menşe olsun.  

Şeytanın musallat olması iledir ki insan toprak altında kimyevî muameleye tabi tutulup sıkışan bir çekirdek misali çatlar ve kaderin içinde yazdığı programlar açığa çıkar. Yani; istidatları kuvveden fiile çıkar. Bu ise iftihar-ı Mukaddes’in tahriki iledir.  
Nasıl ki bir usta harika antika bir makine yapsa ve o makine güzelce çalışsa ustası onunla iftihar eder. Bunun gibi; Cenab-ı Hakk’da ister ki kuluna derç ettiği harika istidatlar açığa çıksın, işlesin ve emsalindekileri de işletsin.  

Bir çarkın işlemesi o çark ile bağlı sair çarkları da işletir. Tıpkı Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın ubudiyetinin; Cenab-ı Hakk’a mukabelesinin bütün kevn-ü mekanın varlığını ve işleyişini meşiet-i İlahiye ile tahrik etmesi gibi …. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum