Kainattaki temizlik dahi Allah'ı (cc) gösteriyor

Kainattaki temizlik dahi Allah'ı (cc) gösteriyor

Günün Risale-i Nur dersi

 

Bismillahirrahmanirrahim
 
İsm-i Kuddûsün bir mazharı ve bir cilvesi olan fiil-i tanzif ve tathir dahi, o Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun hem güneş gibi mevcudiyetini, hem gündüz gibi vahdâniyetini gösteriyorlar.
 
Ve mezkûr tanzim, tevzin, tezyin, tanzif misilli o ef’âl-i hakîmâne, âzamî dairede vahdet-i nev’iyeleri noktasında birtek Sâni-i Vâhidi gösterdikleri gibi; Esmâ-i Hüsnânın ekserîsinin, belki bin bir esmânın herbirinin böyle birer cilve-i âzamı, bu daire-i âzamda vardır. Ve o cilveden gelen fiil, büyüklüğü nisbetinde vuzuh ve kat’iyetle Vâhid-i Ehadi gösterir.
 
Evet, herşeyi kanun ve nizamına itaat ettiren hikmet-i âmme; 
ve herşeyi süslendirip yüzünü güldüren inâyet-i şâmile; 
ve herşeyi sevindirip memnun eden rahmet-i vâsia; 
ve zîhayat herşeyi beslendirip lezzetlendiren rızk-ı umumî-i iâşe; 
ve herşeyi umum eşyaya münasebettar ve müstefid ve bir derece mâlik eden hayat ve ihyâ gibi, kâinatın yüzünü güldüren, ışıklandıran bedihî hakikatler ve vahdanî deliller, belki yalnız tanzif fiili Kâinat Hâlıkına verilmezse, 
 
o vakit ehl-i dalâletin o meslek-i küfrîsinde lâzım gelir ki, ya tanzifle alâkadar zerreden, sinekten tut, tâ unsurlara, yıldızlara kadar bütün mahlûkatın herbiri, koca kâinatın tezyin ve tevzin ve tanzim ve tanzifini bilecek, düşünecek ve ona göre davranacak bir kabiliyette olacak; 
veyahut Hâlık-ı Âlemin sıfât-ı kudsiyesi kendisinde bulunacak; 
veyahut bu kâinatın tezyinat ve tanzifâtı ve varidat ve masarifinin muvazenelerini tanzim etmek için, kâinat büyüklüğünde bir meclis-i meşveret bulundurulacak ve hadsiz zerreler, sinekler, yıldızlar o meclisin âzâları olacak.
 
Ve hâkezâ, bunlar gibi hurafeli, safsatalı yüzer muhaller bulunacak, tâ ki her tarafta görünen ve müşahede olunan umumî ve ihatalı ulvî tezyin ve tathir ve tanzif vücut bulabilsin. Bu ise, bir muhal değil, belki yüz bin muhal ortaya girer. (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Birinci Nükte)
 
Bediüzzaman Said Nursi
 
SÖZLÜK:
alâkadar : alakalı, ilgili
âzâ : organlar
bedihî : açık, aşikâr
bilbedâhe : açık bir şekilde
Hâlık-ı Âlem : evreni ve içindeki herşeyi yaratan Allah
hayalî : hayale dayalı
iaşe : besleme, yedirip içirme
ihatalı : herşeyi kuşatan
ihyâ : hayat verme
inayet : iyilik ve yardımda bulunma
kabiliyet : yetenek
Kâinat Hâlıkı : evrenin ve herşeyin sahibi olan Allah
kâinat : evren
katre : damla
Kerîm : sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah
mahlûkat : varlıklar
masarif : masraflar, giderler
meclis-i meşveret : danışma meclisi
meslek-i küfrî : Allah’ı inkâr etmeye dayalı yol, metod
muhal : imkansız
Muhyî : bütün canlılara hayat veren Allah
muvazene : denge
müşahede : gözlemleme
safsata : yalan ve uydurma şey
tanzif : temizleme
tanzifât : temizlik işleri
tanzim : düzenleme
tathir : temizleme
temessül eden : görünen
tevzin : ölçülü yapma, dengeleme
tezyin : süsleme
tezyinat : süslemeler
ulvî : yüce
umum : bütün, genel
unsur : madde, element
vecih : yön
vücut bulmak : ortaya çıkmak
ziya : ışık