Afife ARTIK
Kariyerin çerçevesi
Ömür çok kısa olduğundan, insanın çok planlı yaşaması verimli bir hayat yaşamasını kolaylaştırır. Öncelikle insanın hedefinin belirli olması ve o hedefi hiç aklından çıkarmaması ve tüm faaliyetlerinin o hedefe gitmeyi hızlandıran, kolaylaştıran işler olması hedefe daha hızlı gitmeyi sağlayabilir.
Her insan koyduğu hedefe ulaşabilir mi? Elbette ulaşamayabilir ama önemli olan hedefine doğru yürüyor olması ve kendisini o hedeften saptıracak şeylere pirim vermemesidir. İbrahim aleyhisselam’ın ateşine su taşıyan karınca misali, safını belirlemesi, bir tarafta olması, bir şeye taraftar olmasıdır.
Peki hedefe nasıl gidecek, hangi enstürmanları kullanacaktır? Her şeyden önce kullanacağı enstrümanlar hedefi ile çelişmemeli, çatışmamalıdır. Bir ahenk olmalıdır.
Bir de bu yolda kimlerle yürüyeceği meselesi vardır ki belki de en önemli noktalardan biridir. Öncelikle cahillerden uzak durmak, onlarla istişare etmemek gerek. Peki nereden anlayabilirim bir insan cahil midir değil midir? En güzel ölçü o insanın tepkileridir. Siz birine hakaret ettiğinizde, onu suçladığınızda veya iftira ettiğinizde o da size aynı şekilde muamele etmiyor ise o kişi ilim sahibidir, cahillerden değildir. Fakat sizin ettiğinizin bin beterini size yapıyorsa o kişinin cahil olduğunu düşünebiliriz. Elbette her âlim kişinin de gaflet halleri olabilir, bazı cahillerin ara sıra âlim gibi davranmaları gibi.
Hz. Ali radiyallahuanh çok güzel bir ölçü getirmiş kimlerle istişare edileceğine dair. Diyor ki: “korkaklık, cimrilik ve hırs farklı farklı huylardır ama Allah’a karşı su-i zanda birleşirler.” Korkak, cimri ve haris insanlarla istişare etmemeyi tavsiye ediyor.
Hedefi seçtik, enstrümanları belirledik, dava arkadaşlarımız da tamam şimdi sıra geldi fabrikanın ürünlerini kontrol etmeye. Ne üretiyoruz? Muhatap olduğumuz insanlar ye’se kapılıp bir kenara mı çekiliyorlar yoksa aşkla, şevkle kendi hedeflerine mi yürüyorlar? Her insanın içinde bulunan cevheri açığa çıkarıp işliyor muyuz, yoksa o cevheri sandıklara kilitleyip mezara mı gömüyoruz?
Elbette neticenin bu dünyada çok şaşaalı bir şekilde görünmesi ya da neticenin dünyaya ait olması gerekmiyor. En güzel netice daim ve baki olandır. Her şeyin bir mülk bir de melekut ciheti var. Zahirde çirkin görünen bir şeyin batını güzel olabilir. Neticeyi değerlendirirken sadece hazır neticelerine bakmamak daha iyi olabilir.
Toparlamak adına şöyle bir temsil hayal edelim. Biz bir müzisyeniz ve bir müzik aleti çalıyoruz. Önce hangi eseri icra edeceğimizi seçeriz. Sonra orkestramızda kimler olacak, müzisyen arkadaşlarımızı seçeriz. Eseri icra ettikten sonra da sonucu değerlendiririz. Baktık ki sonuç bizi tatmin etmedi o zaman daha iyisini yapabilmek için ne yapmamız gerektiğini araştırırız. Kendi enstrümanımızı iyi kullanabiliyor muyuz? Orkestradakilerle uyumlu muyuz? Seçtiğimiz eser güzel mi? Gibi değerlendirmeler yaparız.
Hayatımızın bütününü de böyle değerlendirebiliriz. Maksat,bir eser icra etmek. ‘Bunu en güzel şekilde nasıl yapabilirim ’in peşine düşmeliyiz. Netice tatminkâr değilse kendimizi değiştirmek ve geliştirmekten korkmamalıyız. Değişim zordur, en başta insanın kendisi bu değişime direnir fakat iyiye gitmenin tekamülün yolu değişimden geçmektedir. Hep daha iyinin, daha güzelin peşine düşüp çalışmak temennisi ile…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.