Soma’da yanan yürekler

Kaderin derin bir tecellisi ile Soma’da maden ocağında yaşanan elim hadise ile sarsıldım. Tıpkı daha önce yaşadığımız depremler ve sel felaketleri ile terör ve trafik kazalarına verdiğimiz kayıplar ve insan kaybıyla neticelenen diğer vakalar gibi...

İnsan bu; şu an haberi tamamen okuyamadan kilitlendim, genzim tutuldu, yutkundum, gözlerim yaşarırken, belki içimi açarım diye kalemden yardım istedim.

Bir maden ocağı... 150 metre yerin altında bulunan bir trafonun patlaması ile daha aşağılardakilerle irtibatı kesecek bir mahsur kalma anı...

Sebeplerin sükût ettiği, hallerin drama, işçi kardeşlerimizin yangın, bayılma, karbondioksit, gaz, eksi 480 metreye kadar inen bir arama ve kurtarma çabası içinde hummalı bir gayret...

Aileler dışarıda, işçiler madende, haber almak nafile, hayatın hem ölümlü ve meşakkatli yüzüyle bir o kadar da rızkı anlamlandıran suretiyle yine iç içeyiz.

Şükür ki diğergam bir ülkeyiz. Herkes onlara dua ediyor, ızdıraba ağlıyor, madende çalışmanın, o madencinin ailesi olmanın, madende rızık peşinde en çaresiz yerden kendine rızık aramanın hissiyatında haysiyetli ve sorumlu işçilerini düşünüyorum.

Bunlar gerçekten bir felaket, kaderin bir tecellisi.

Teknik izahı, ihmal, olsaydı, şöyleydi vs gibi söylenecek çok şey olabilir. Elbette tedbir boyutu da doğru... Ama tedbirin yetmediği bir yer ve adeta kabirde gibisiniz. Madendesiniz. Yüzde yüz güvenliğiniz sadece Allah’a kalmış bir yer.

Bütün dünyada tedbir bir yere kadar ama sonrası kul olmanın acziyet, beşer olmanın çaresizliği, ölümlü olmanın tecellisi ile yüzleştiğimiz bir hayat.

Ölüm, her zaman lezzeti de tadı da kaçırır insan hayatında. Dirilmenin ümidi, tekrar kavuşacağımızın tesellisi ve imanı ile ancak hayat buluruz, sükûnete kavuşuruz. Yoksa giden canın yeri dolmuyor. Ölenle ölünmüyor.

Dünya misafirhanesinde rızkının ördüğü ağda en saf ve temiz bir emekle çoluk çocuğunun rızkına, evine götüreceği ekmeğe sarılmış bu çilekeş işçiler ve benzerleri için dua etmekten başka gerçekten bir şey gelmiyor elimizden.

Artık teknoloji, devletin duyarlılığı, artan tedbir ve hızlı adımlara rağmen bütün dünyada acı veren bu felaketler, bize bizi hatırlatıyor. Kabri, imtihanı, çaresizliği, tevekkülü ve sabrı öğretiyor.

Ülke olarak Düzce’yi, Marmara’yı, Van’ı unutmadığımız gibi diğer felaketleri ve son olarak bu Soma’da yaşanan ağır sıkıntıyı da unutmayacağız. Birbirimize dua edeceğiz, merhamet edeceğiz ve bir gün hepimizin madeninin bir anda çökmesine, trafosunun patlamasına ve sebeplerden öte takdiri ilahi’nin tecellisine şahit olacağız.

Vicdanım diyor ki, bu günler polemik günleri değil. İstismar konuları hiç değil. Evvela insanız, Müslümanız ve bu coğrafyada kardeşiz, bir aileyiz. Her yerde dualar, mevlitler ve şefkatli konuşmalarla yaraları saralım.

İçim burkularak yaşarım hep bu tür felaketleri, bunu yazmakla paylaşmak istedim bu acı günü.

Hayatın lezzet anlarından şükür alanlarına geçelim. Hiddetten çıkıp şefkatle saralım birbirimizi.

Mezar taşlarında yazıldığı gibi “Bugün sana, yarın bana” misali.

Biliyoruz ki, ölüm hiçlik değil, belki yeniden kavuşmanın başlangıcıdır.

Bizi bir arada tutan insani sırlara daha çok vakit ayırmanın ve yaralarımızı birlikte sarmanın asaleti ile kucaklayıp sıkıntıları, hafifletelim yüreklerdeki sızıyı.

Madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Kederli ailelerine, milletimize ve insanlık tarihinde facia ile sonuçlanmış nice kederlere de Rabbimiz’den sekinet diliyoruz.

Bir insan için bile her şeyi seferber etmeye değer. Aileler ve ülkeye etkileri de her olayda olduğu gibi sevgi ve saygı tomurcukları ile kalplerimizi birleştirmeye ve Allah’a sığınmaya vesile olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.