Kızlar da evlenme teklif edebilir

Kızlar da evlenme teklif edebilir

Bir Vaizenin Günlüğü adlı kitabın yazarı Vaize Fatma Bayram, Nihayet Dergisi'ne verdiği röportajında gençlerin evlenmesine, eğlenmesine dair çarpıcı tespitlerde bulundu.

Fatma Bayram Türkiye çapında tanınmış bir vaize. Bir Vaizenin Günlüğü adlı bir kitabı var. “Fatma Hocanım” düzenli bir şekilde toplumun değişik kesimleri ile bir araya geldiği için insanların dertlerine ve deva arayışlarına yakından şahit. Kendisi henüz çiçeği burnunda bir kayınvalide. Bu yüzden gençlerin evlenmesine, eğlenmesine dair çarpıcı tespitlerini ayne’l-yakin hükmünde ele almak gerekiyor.

Toplumda bekârlar üzerine bir baskı var. Katıldığım bir sohbetten çıktığımda bekâr olduğumdan utanmıştım. “Evlinin namazı bekârın namazının on katıdır” gibi söylemler vardı…

Evet benzer ifadelere sahip hadisler var. Hayatı, evliliği esas alarak organize ediyor İslam. Evlenmek giderek zorlaştı, fakat ben bütün sorumluluğun bekârların üzerine atılmasına karşıyım. İslam’da evlenme işi toplumun görevi. O yüzden evlenin diye ayet yok “Evlendirin” diye var. Hele hele genç kızlar üzerinde… Erkek nispeten evleneceği kişiyi kendi seçebilir, teklif edebilir ama bir kız evlenmek için ne yapabilir ki? Evlenmek için bir kıza ne tavsiye edebiliriz? Mesaj mı versin? Makul bir şekilde gelen teklifleri sürekli reddediyor ise neden evlenmiyorsun, denebilir. Normal şartlarda birine “Yok mu daha biri?” demenin, çaba sarf etmesini teşvik etmek hiçbir şekilde dinî ve ahlaki değil.

Dindar erkek için de aynısı geçerli değil mi?

O yine nispeten isteyen, arayandır. Teklif edebilir. En azından geleneksel ve uygulama olarak evlilik aşamalarında daha lider bir rolü var. Dinî açıdan bakarsak bir kız da evlenme teklif edebilir, hiçbir sakıncası yoktur ama hayatın gerçekleri açısından bakılınca öyle olmuyor. Tamam ilkeler çok daha özgürlükçüdür ve eşitlikçidir, dolayısıyla kız tarafı da bir erkeği isteyebilir. Burada hiç problem yok ama toplumdaki uygulama açısından bakılınca bu görevin sadece gençlerin üstüne yüklenmesi haksızlık. Toplum, aracı olma sorumluluğunu kaybetti. Düşünün -gençlerin bu da pek hoşuna gitmiyor ama- mahalledeki teyze bile biraz yaşı geçmeye başlayan bir genç kızdan kendini sorumlu hissederdi geleneksel toplumda. Herkes bir şeyler bulmaya, yapmaya çalışırdı. Böyle bir şey yok artık.

Aracılık müessesi devam etmeli diyorsunuz. Gençler hayatlarına karışılmasın istiyor, bazen yardımı da yanlış anlayabiliyor. İdeal aracılık müessesesi nasıl olmalı?

İki tarafı tanıyan herkesin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Kızın arkadaşları da olabilir, illa ki teyzelerin yapması gerekmiyor, o geleneksel dünyada idi. Kız ve erkeğin iş ve sosyal ortamdaki arkadaşları da yapabilir. Hatta evlilik müessesi aracı kurumlarını bile yadırgamıyorum. Bunun formu değişebilir, yapan kişi değişebilir. Hem ekonomik olarak hem de sosyal olarak konuya sadece tanışma açısından bakılmamalı, evlenebilecek kişi ile tanışıp ekonomik durumları el vermediği için evlenemeyen insanlar da var. Bu zorlukları giderme bakımından evlilik kurumunun devam etmesi toplumun görevidir. Bunu nasıl yapacaksa yapacak. Çağdan çağa değişebilir şekli. Bu bir nevi farzı kifayedir. Cenaze gibi ortada kalamaz, birinin onu defnetmesi gerekir ki, evlilik de böyledir.

Evlilik prosedürü o kadar ayrıntılı ki… Herkesin gözü de neler yapıldığında. İnsanlar sanki koltuklara oturuyor ve sinema gibi izlemek istiyor bütün süreci. Biz gençler açısından bu sıkıntı verici. Sizce?

Doğrusu ben yaş olarak izlemek isteyen tarafta olduğum için o izleme isteğini o kadar kötü bulmuyorum, kötü niyetli de bulmuyorum.

Düğünleri nasıl buluyorsunuz?

Ben törensel kısımlardan da hoşlanan bir teyzeyim. Kına gecelerini, düğün merasimlerini seviyorum. Bana çok yapay ve zorlama gelmiyor. İnsanların sevinçlerini de acılarını da hep birlikte paylaşmalarının güzel olduğunu düşünüyorum. Abartmadan ve doğallığını çok yitirmeden yapılması gerektiğini düşünüyorum bunların.

Düğün masrafını gerçekçi bulmuyorsunuz yani?

Tabii. Bu yaşıma geldim bu sebepten evlenmekten vazgeçen insanı duymadım. Herkesin kendi standartları var, her keseye göre düğün var.

Hepsinin ortak noktası var mı sizce?

Çok fazla prosedüre boğduğunuz zaman sıkıntı oluyor. Evliliği, evlenecek insanların mutluluğunu paylaşmak ve toplumun o insanları karı koca olarak tanıması için biz oradayız aslında. Ama onların gerginliklerini yaşamak için orada olduğumuz da olabiliyor. Çok detay ile aşırı beklenti karşılıklı yapılacak şeyler. Hiçbir kalabalık tören kişilerin mevkilerini sergileme vasıtası olmamalı. İnsan sergilemek ister, yadırgamıyorum, ama kendi gibi insanlar arasında bunu yapabilir. Üç yüz-beş yüz kişinin içindeki fakirin kendini çok eğreti hissedeceği kadar gösteriye dönüşmemesi gerekir. Annemden nakledeyim: Bir Kifayet Teyze vardı. “Bizim o kadar çok altınımız vardı ki elbiselerimize dikerdik. Fakat bir düğüne gideceğimiz zaman babam hiç taktırmazdı. Çünkü oraya herkes geliyor. Biz takılarımızı kendi aramızda takabilirdik.” demişti. Bugün ise düğünler tam tersi herkesin olduğundan da iyi görünmeye çalıştığı bir alan. Takı kiralayanlar bile var. İşte zorlama oradaki yapaylık. Kına gecelerinde o kadar iş çığırından çıktı ki düğün gibi oldu. Oteller kiralama, salon tutma… Hep yeni bir atraksiyon yapman gerekiyor. Bir yarış, bir üste geçme telaşı var.

Bir söz var; “Düğün insanın şahsiyetini ortaya çıkartır.” Bu söze katılıyor musunuz?

Sadece düğün değil cenaze de çıkarır. Kalabalıkların önünde ekstra bir şey yaşıyor iseniz acınızı ya da sevincinizi nasıl yaşadığınız da şahsiyetinizi ortaya çıkartır.

Muhafazakâr düğünler komik olmuyor mu?

E komik tabii. Eğlence yok, bir kısmında eğlenelim derken ölçü yok. Köy düğünlerine gittiniz mi bilmiyorum ama müthiştir. Çok renkli, günlerce süren harama girmeden yapılan, herkese yönelik bir eğlencedir.

Bizim düğünlerde ya kimse eğlenmiyor ya da bir şekilde harama giriliyor…

Pratik olarak eğlence kına gecelerine kaydı. Düğünler de hep beraber yemek yediğimiz ve yeni çifti tebrik ettiğimiz bir yere dönüştü. Yani semazenler, folklor ekipleri eğleniyor, biz yine eğlenemiyoruz.

Ailelere ne tavsiye edersiniz?

Mühim olan kişilerin kendi standartları ile barışık olmasıdır. Her iki taraf da kendi bütçelerini ortaya koyarak “sizin mutlu olmanızı istiyorum” diyebilirler. Samimiyetin sevginin değeri gösterebilmektir. Araplarda cömertliği ile anılan birinin meşhur bir hikâyesi var: Hatemi tayyi bir yolculuk sırasında çobana misafir oluyor. Çoban bir koyun keserek böbreklerini ızgara yapıyor. “Çok güzel olmuş” deyince hemen gidip on tane koyunun böbreklerini kızartıp getiriyor. Hatemi, “Ne yaptın sen?” deyince çoban, “Efendim, siz benim misafirimsiniz. Misafirimi memnun etmek için koyunlarımı kestim.” diyor. Bütün koyunlarını kesmiş. Hatemi memleketine dönünce çobana bir koyun sürüsü göndermiş. İnsanlar demişler ki; “Ya Hatem, aşırıya kaçtın. Yolda rastladığın bir çobana neden bir sürü koyun hediye ettin?” Hatem, “O benden çok daha fazla cömert, çünkü o her şeyini bana verdi.” demiş. Böyle evlilikler de var. Esas olan mutlu olmak. Çok ciddi harcamalar yapıp rekabet etmekten mutsuz olmaktansa mutluluğa ve mutlu etmeye odaklanmak gerek.

Genç nesle, şekle takılmaması gerektiği nasıl aktarılır?

Günlük hayatımızda neyi ne kadar övüyorsak çocukların onu bir değer olarak kabul ettiğini düşünüyorum. Şöyle evlendi, bir evi vardı şöyle döşenmişti, diyorsanız tabii ki kendinize biçilen değeri de onunla ölçüyorsunuz. Paranın konuşulduğu bir devirdeyiz. Halbuki parayı konuşmak son derece ayıptı geçmişte.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum