Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
Kumrular-Şehir Kuşları
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Güvercinin amca çocuğu, üveyiğin evcili, tüm yerleşimlerin sevimli ve ürkek kuşu kumrular. Sevgi ve muhabbetin sembolü. Kumrular gibi…
Birçok hayvan insana yakındır. At, köpek, kedi, koyun, keklik, güvercin ve kumrular. Kumrular benim için şehir kuşları. Türkiye'nin tüm yerleşimlerinde yaşıyor. En soğuktan en sıcağa tüm yerleşkelerde varlar. Kuşlar içinde insana en yakın duran bu kuşçuklar. Yuvalarını dallar hariç her evin her mekanın umulmadık köşesine kurarlar. Pencere kenarı, balkon saksısı, kılima üstü, yeterince açık bırakılan pencere varsa odanın içi.
Mart ayında kuluçkaya yatıyor. Kuluçka genelde 21 gün sürüyor. Çoğunluk iki yumurta yumurtluyor. Geceleri erkek/baba yumurtalar üstünde otururken gündüzleri dişi/anne yumurta üstünde oturuyor. Eşi kuluçkada iken diğeri; yuvaya en yakın yerde bulunup yuvayı gözetiyor. Çok acıkma halinde gündüz kısa süreli yiyecek bulmaya gidebiliyor anne. Bu anda baba yuvayı yakından gözetlemeye devam ediyor.
Yuvaları tam anlamıyla çer çöpten. Yuvasını amacı dışında süsleyip emek vermiyor. Biliyor ki hayat fani, insanoğlu zalim. İnsan her an yuvasını dağıtabilir. Bütün canlıların dünyadaki nihai gayesine odaklılar; üç haftada yavru yapıp 10/12 günde yavrusunu "yuvadan uçurmak!" Bu ilhamı İlahi gerçekleşince bir daha yuvada kalmıyorlar.
Nesillerini geleceğe taşımak için her şeyi göze alıyorlar. Mesela kuluçkada yatarken bir zalim insan; tutup kaldırmaya çalışsa elinden geldiğince direniyor; hatta yumurtalarının kırılmasını göze alıyor. Bir yılan yumurtasını yemeye gelse ölesiye mücadele edip; kafasını yılana kaptırabiliyor. Olağan üstü bir şefkat kahramanı!
Yavruları çıkınca biri yavrusunun yiyeceği için uzaklara gidince, diğeri az uzaktan yavruları gözetliyor. Diğer canlılar gibi yavruları büyüyünce; onların elindeki yemleri almaya çalışıp gagalıyor.
Tehlikeli noktaları bir daha unutmuyor; asla yuva yapmıyorlar. Hafızaları güçlü.
Çiftleşmeden önce sevgilerini gösteriyorlar. Ayrıca tek eşliler ve başkasının eşine göz dikmiyorlar. Yavrularını uçurduktan sonra dallara tünüyorlar. Her çiftin tüneği belli. İnsanlar gibi bazen tünek kavgası yapıyorlar. Geceleri gözleri görmüyor. Baykuş, şahin, yılan gibi yırtıcılar ise kumruları gece avlıyor.
Tek savunmaları kulakları ve muhtemel ki önsezileri. Düşmanlarının yaklaştığını hissetiğinde onu şaşırtacak şekilde ve hızla zıplamaktan ibaret. Dallar arasında bitmez bir mücadele. Yani geceleri rahat uyuyamıyor kumrular. Hz. Ali (ra) efendimizin sözü aklıma geldi. "İnsanı mutlu eden iki şeyden biri; emniyetli bir yatak ve soğuk, tatlı su." Ne kadar gerçek; ihtiyaç anında.
Gu gu guk gu gu guk ve benzer seslerle ötüyorlar. Gündüzleri yüksek sesle geceleri ise zikreder gibi içten ve düşük tonda ötüyorlar. Ortalık ışıyınca ötüşmeye başlıyorlar. Şehirlerden kaybolan horozların yerini kumrular aldı. Sabah namazı ve iş saatinin gecikmez uyarıcıları. Bu yüzden şehirlerde korunma ve kollanmaya ihtiyaç var. Belediyeler kumrular için projeler hazırlamalı. Çünkü zalim insan kovsa, öldürse de; insanı terk etmeyen tek canlı kaldı etrafında; vefalı kumrular.
Kendisine zarar vermeyen, yem, su veren insanı kesinlikle tanıyor yanına kadar sokuluyor. Kendisine konuşunca dikkat kesilip dinliyor. İnsandaki dinlememe, söz kesme kumrularda kesinlikle yok. İlgilenen insanı çok uzaktan ve perde arkasından görüp yanına sokuluyor. İnsanın yuva yapması için koyduğu ince dal ve ipleri alıp yuvasını yapıyor. Hatta şefkatli insanın bulunduğu odaya girip yakınında tur atıyorlar.
Toplu bir yeme hemen dalmıyorlar. Birlikte yaşamayı seviyorlar, cumhuriyetçiler. Önce yemin uzağında tur atıp güven kontrolü yapıyorlar. Tuzak olmadığından emin olunca; en cesurları kenardan yem alıp kaçıyor. Bu araştırma dakkalarca sürüyor. Yemi ve etrafını yeterince güvenli bulunca önce en cesurları sonra diğerleri sofraya buyuruyor. Yem için kavga etmiyorlar. Burda insandan ayrılıyorlar. Sadece olabildiğince hızlı topluyorlar yemi. Bazıları çok ürkek uzaktan bakıyor ve yem bitince ancak yaklaşıyor. Peygamberimizin (asm) buyurduğu; "rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir" hadisinin 2. kısmı kumrularda çok geçerli.
Üstadın hüdhüd dediği kuşun hep kumru olduğunu düşünürüm. Gu gu guk gugu guk sesleri, seri olunca hu hu hu huhu hu seslerini çağrıştırıyor. Kedi mırmırlarını ya rahim ya rahiim diye idrak eden Üstad gugu guk gugu guk seslerini de hu hu hu huhu hu sesine benzetmiş olmalı. Çünkü ayetin ifadesiyle "göklerde ve yerde hiçbir şey yoktur ki kendi lisanıya Allah'ı tesbih edip hamd etmesin." Geneli anlamasa da anlayan insanlar mutlaka çıkıyor.
"Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin" buyurdu rahmet Peygamberi (asm). Yeryüzünde merhamet iyice azaldı, belalar çoğaldı bereket kalmadı. Bize şehir cangılında vefa gösteren tek canlı kaldı; KUMRULAR.
Onlara merhamet edersek iyi ve doğru bir başlangıç yapabiliriz. O zaman kaybettiklerimizin ipucunu da belki yakalar, fıtratımıza dönüp "insan gibi insan" olmaya; aslımıza döneriz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.