Himmet UÇ
Kur’an’ın Anlatım zenginliği Hz. Musa (as), Firavun, Yahudi ve Yahudiler
Allah peygamberlerini bazan olayların içinde gösterir, bazan da portrelerini çizerek tanıtır. Allah Musa ile Firavun arasındaki olayları anlatır. ”inanacak kimseler için ibrettir, Musa ile Firavun’un arasında geçen olayların bir kısmını, gerçeğe tam uygun olarak anlatacağız. Allah bazan olay anında anlatır, bazan da özetlemeler yaparak tanıtır. “Gerçekten biz Musa’yı ayetlerimiz ve mucizelerimiz ve apaçık bir yetki ile Firavun’a, Haman’a ve Karun’a gönderdik de onlar “Bu yalancı bir sihirbazdır “ dediler. Musa onlara bizim tarafımızdan gerçeği getirince “ Onun yanında olan bağlılarının oğullarını öldürün, kızlarını ise hayatta bırakın “ dediler. Fakat kafirlerin hile ve tuzakları boşa çıkar. “
Büyük peygamberleri anlatınca onların hayatlarını çok yönlü olarak anlatır ve gösterir Allah, Hz Musa’nın çocukluğundan başlar.
Musa, dünyaya gelince annesine şöyle ilham ettik. “ onu bir süre emzir, şayet onun başına bir şey geleceğinden endişe edersen, ırmağa bırak. Hiç endişe etme, hiç üzülme. Zira biz onu sana kavuşturacağız ve onu resüllerden yapacağız. Firavun ailesi onu ırmakta bulup yanlarına aldılar. Firavun’un hanımı onu sandıktan çıkarınca kocasına “ Bana da sana da göz bebeği olacak sevimli bir çocuk ! Öldürmeyin onu olur ki bize fayda sağlar, bakarsın biz onu evlat da ediniriz” dedi.
Anlatımlarda çoklu perspektifler kullanılır, anlatımın içine anne de dahildir. Bediüzzaman Kur’an’ın anlatımlarına Lemaat’da müşahit anlatım” yani gözlemci anlatım. Yani olaylı güncelleştirmeyen mazi sigasını kullanmayıp hikmeti ve seyri sanki şu an cereyan ediyormuş gibi anlatır. Musa’nın annesi çocuğunun Firavun’un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti. Onun dışındaki her şeyi unuttu.
Eğer biz vadimize inananlardan olması iç in kalbine sabır kuvveti vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracak, gidip çocuğa sahip çıkacaktı. Burada Musa’nın annesi ile mesafa sıfırlanmıştır, onun bütün ahvalini müşahit olarak anlatır. Müşahit anlatım yirminci yüzyılda büyük anlatım teorisyenleri tarafından kullanılmıştır. Ku’ran ise bunu daha yedinci yüzyılda uygulamıştır. Kur’an’ın Türkçe’ anlatımı dahi harika anlatım unsurları taşır. Anlatım tek boyutlu değil kendi gördüğü değil Musa’nın kardeşi, annesi hepsi anlatıma dahildir. İşte bu haldeyken Musa’nın kızkardeşine “ sen çaktırmadan onu izle “ dedik. O da kendini ele vermeksizin kardeşini uzaktan gözetledi.
Biz daha ilk günden itibaren onun süt emziren kadınların memelerinden emmesini önlemiştik. Kız kardeşi bu durumu öğrenince onlara “Ona güzelce bakabilecek, onun iyiliğe olan her işi yapacak bir aile tavsiye etmesini ister misin ?” dedi. Böylece onu annesine kavuşturduk ki gözü aydın olsun tasalanmasın ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu fakat insanların çoğunun bunu anlamadıklarını öğrensin. Bütün uzlaşmaz olaylar bile onun elinde mantıklı ve hendesi olaylar şekline dönüşür. “Yine Musa’yı tanıtır. Musa yiğitlik çağına erişip olgunlaşınca, Biz ona hikmet ve ilim verdik. Biz iyilik edenleri işte böyle mükafatlandırırız.
Bazan mazi sigasını ve hal sigasını birlikte kullanır Burada mesafa uzaktır anlatımda. Musa bir gün halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. İki adamı bir biri ile kavga eder vaziyette gördü, onlardan biri kendi kavminden, öbürü ise düşmanının kabilesindendi. Hemşehrisi düşman olana karşı yardım istedi. Musa da bir yumruk atıp onu öldürdü. Arkasından Bazan da Musa’nın ağzından anlatır“ Bu dedi şeytanın işindendir, kötü bir iştir. O gerçekten saptırıcı açık bir düşmandır. “ Ya Rabbi ben kendime yazık ettim, affeyle beni “ dedi. Allah da onu bağışladı, çünkü o Gafurdur, Rahimdir. ”Ya Rab dedi bana lütfettiğin bu nimetler hakkı için artık suçlulara arka çıkmam.
“ Sabaha kadar endişe içinde etrafı kontrol ederek geceyi geçindi. Sabahleyin bir de baktı ki kendisinden yardım isteyen soydaşı, yine imdada çağırıyor. Musa ona “ Belli ki sen azgının tekisin” dedi. Bununla beraber Musa, hem kendisinin hem de soydaşının hasmı olan adamı tutmak isterken soydaşı; “Ne o Musa dedi dün bir adam öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Senin tek istediğin bu ülkede bir zorba olmaktır, asla ıslah etmek arabulmak istemiyorsun. ”
Derken şehrin öte başından bir adam koşarak geldi ve dedi ki “ Ne yapıyorsun Musa yetkililer idam talebi ile senin hakkında karar vermek üzere toplantı halindeler. Beni dinlersen derhal şehri terket! Ben hakikaten senin iyiliğini isteyen biriyim.
Hemen oradan ayrılıp, hem etrafını kontrol ederek endişe içinde şehirden çıktı ve “ Şu zalimler güruhunun elinden beni halas eyle ya Rabbi” diye yalvardı. Medyen tarafına yönelince “ umarım Rabbim beni doğru yola yöneltir “ dedi. Medyen’in su kuyularına varınca orada davarlarını sulayan bir grup insan buldu. Onların gerisinde de kendi hayvanlarını uzakta tutmaya çalışan iki kadın gördü. “Siz niçin bekliyorsunuz “ diye sordu. Onlarda “ çobanlar hayvanlarını suvarıp ayrılmadıkça biz suvarmayız. Babamız da bir hayli yaşlı olduğu içİn iş bize kalıyor” dedilerl. Bunun üzerine onların davarlarını suvardı, sonra gölgeye çekilip “ ya Rabbi bana lütfedeceğin her türlü nimete muhtacım “ diye dua etti. Az sonra iki kızdan biri utangaç bir tavırla yürüyerek çıka geldi ve “ Bize sunduğun suvarma hizmetinin ücretini vermek üzere babam seni davet ediyor “dedi.
Musa onun yanına girip başından geçen olayları anlatınca o zat” Endişe etme artık kurtuldun o zalimlerin elinden “dedi. Kızlardan biri “ Babacığım dedi bunu işçi olarak tut, zira senin çalıştıracağın en iyi adam böyle kuvvetli ve güvenli biri olmalıdır”. Babaları ona “Kızlarımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Buna karşılık sen de sekiz yıl yanımda çalışırsın, şayet süreyi on yıla çıkarırsan, o da senin ikramın olur. Ben seni zahmete sokmak istemem, inşallah benim dürüst bir insan olduğumu görürsün “ Musa, “Bu senine benim aramızdaki bir sözleşmedir. Bu iki müddetten hangisini yerine getirsem buna itiraz edilemez. Yaptığımız bu sözleşmeye Allah şahid olsun “ dedi. Musa müddeti tamamlayıp ailesiyle Mısır tarafına doğru yolda giderken, dağ tarafında bir ateş farketti.
Ailesine “ Durun demişti uzaktan bir ateş gördüm, oraya gideyim belki oradan yol hakkında bir bilgi alır, yahut hiç değilse bir ateş koru getirir de ısınmanızı sağlarım. Aynı şeyi başka kelimelerle de anlatır “ Musa, Medyen’de sekiz on yıl kaldıktan sonra ailesi ile Mısır’a dönüyordu. Oraya varır varmaz birden şöyle nida edildi “Ateş mahallinde ve çevresinde bulunan kimselere feyiz ve bereket verildi. Alemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir. Bütün noksanlardan da münezzehtir.
Bazan da Allah kendini tanıtır. “Dinle Musa ben herşeye kadir, mutlak galip, her işi hikmetle dolu olan gerçek ilahım.
Şimdi asanı yere bırak, Musa, bıraktığında onun çevikçe hareket eden bir yılana dönüştüğünü görünce derhal kaçtı. Bir kere olsun dönüp arkasına bile bakmadı. “Korkma Musa “ diye buyurdu Allah. Benim huzurumda Resuller korkmazlar. Benden korkanlar zulüm edenler ve günah işleyenlerdir. Fakat onlar da fenalıktan sonra güzel işler yaparlarsa, onlara karşı da ben çok affedici, geniş merhamet ve ihsan sahibi olarak muamele ederim. Haydi elini koynuna sok, şimdi çıkar. İşte kusursuz pırıl pırıl ışık saçıyor. Böylece Firavun’a ve onun halkına göstereceğin dokuz mucizeye bu da dahil olsun. Hakikaten onlar yoldan tam çıkmış bir güruh, azgın gruptur.
Peygamberlik dönemlerini anlatır. Mucize ve belgelerimiz bütün aydınlığıyla onlara geldiğinde “bu besbelli bir büyü “ dediler. Vicdanları onların doğruluğuna şahitlik ettikleri halde sırf kibir ve haksızlık nedeniyle onları inkar ettiler. İşte bak da, fesatçıların, bozguncuların akıbetlerinin nasıl olduğunu gör. “ Allah zaman zaman göstererek anlatır bazan da özetleyerek. “Musa’yı delillerimiz ve mucizelerimizle Firavun’a ve ilerigelen yetkililerine gönderdik. O da onlara “ Ben Rabbülalemin’in size elçisiyim “ dedi.
Bunlar Hz. Muhammed’e geliyor, Kureyş Musa’dan Muhammed’e empati yapması gerekiyordu. Hz Musa’yı küçümsediler siz de Muhammed asm küçümsüyorsunuz, sizin de akıbetinin onlar gibi olacak, gibi dersler çıkması için indiriliyordu. Hz Musa olayı tarihe takılmış değil her devirde örnek olacak vakalar taşır. Peygamber her halü karda dua eder, Allah’a güvenir, bu yüzden menfi olaylar bile lehinde şekillenir. O delillerimizle onlara gidince onlar alay edip gülmeye koyuldular. Onlara hep birbirinden büyük mucizeler gösterdik. Belki dönüş yaparlar diye azaplarla sarstık. “
Firavun “ Bırakın beni şu Musa’yı öldüreyim. O da varsın Rabbine yalvarsın bakalım, o kendisini kurtaracak mı ?Zira bu gidişle onun sizin dininizi değiştireceğinden veya ülkede anarşi çıkaracağından endişe ediyorum. ” Musa da şöyle dedi. “Ben ahirete, hesap gününe inanmayan her kibirli ve zorbadan Allah’a sığınırım” Firavun hanedanından olup o zamana kadar iman ettiğini saklayan biri çıkıp şöyle hitap etti. “ Ne o bir insan Rabbim Allah’dır “ diye kalkıp onu öldürecek misiniz ?Halbuki o Rabbiniz tarafından açık belgeler ve mucizeler de getirdi. Eğer yalan söylüyorsa yalanı zaten kendisinin aleyhinedir. Ama şayet doğru söylemişse en azından onun sizi tehdid ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şu ise bir gerçektir ki Allah haddini aşan yalancı kimseleri iflah etmez.
Anlatımda şahıs kadrosu geniştir. Anlatıcı Allah’tır olayların karakterine göre farklı anlatım paktları kullanır. Musa, Musa’nın annesi, kız kardeşi, firavun, inanmış adam, halk, sihirbazlar. Herkes olayın karakterine göre seyreder veya olaya katılır.
Ey benim sevgili halkım, bugün hakimiyet sizindir, ülkede üstünlük sizdedir. Ama yarın Allah’ın azabı başımıza gelir çatarsa, söyler misiniz hangi kuvvet bizi kurtarabilir? “
Buna karşılık Firavun “ ben size sadece kendimce uygun bulduğum görüşü bildiriyor ve size tutulması gereken doğru yolu gösteriyorum “ dedi.
Doğrusu Firavun ülkesinde zorbalık yaptı, büyüklük tasladı. Halkını çeşitli fırkalara ayırdı. Onlardan bir taifeyi erkek evlatlarını kesmek, kız evlatlarını ise hayata atmak suretiyle özellikle zayıflatmak istiyordu. O bozguncunun teki idi.
Biz ise o ülkedeki güçsüzlere ihsanda bulunmak, onları dünyada örnek şahsiyetler yapmak ve ülkeye onları varis kılmak, onlara dünya hakimiyeti vermek. Firavun’u Haman’ı, onların orduları ise korktuklarına uğratmak istiyorduk.
Haman eski Mısır dininde tanrı Aman’a mensup başrahibe verilen Ha Amen ünvanının Arapçasıdır.
Firavun ‘a Allah ayetleriyle birlikte Musa’yı gönderir. Rabbi Musa’ya “ Haydi git o zulme batmış olan topluma, yani Firavun T/ halkına onlar küfür ve isyandan hala mı sakınmayacaklar? Musa, “ Ya Rabbi korkarım ki beni yalancı sayarlar, benim de göğsüm daralır, dilim tutulur. Onun için Harun ‘a da risalet ver. Kardeşim Harun’un ifadesi benden daha düzgündür, onu da benimle beraber yardımcı olarak görevlendirki beni tasdik etsin. Doğrusu beni yalancı saymalarından endişe ediyorum. Hem sonra onların benim üstümde bir hakları da var, ben yanlışlıkla onlardan bir adam öldürdüm. Bundan ötürü beniöldürmelerinden endişe ediyorum.
“Seni kardeşinle destekleyeceğiz, size öyle bir kudret vereceğiz ki ayetlerimiz sayesinde onlar size el uzatamayacaklardır. Siz de size tabi olanlara da mutlaka galip geleceksiniz. Allah “ Biz Musa ile Harun’a da nübüvvet vererek ihsanda bulunduk, onları da milletlerini de müthiş bir gaileden kurtardık. Hem onlara yardım ettik de galip gelenler onlar oldular. Kendilerine gerçekleri apaçık gösteren o kitabı verdik. Doğru yola ilettik onları. Sonraki nesiller içinde onlara da iyi bir nam bıraktık. Selam olsun Musa veHarun’a. İşte böyle ödüllendiririz iyileri. Gerçekten onlar bizim tam inanmış has kullarımızdandı.
Hayır “buyurdu. Benim ayetlerimle gidin. Biz de sizinle beraberiz, olup bitenleri işitiriz. Gidin O Firavun’a biz Rabbülalemin tarafından sana gönderilen elçiyiz. Ondan sana mesaj getirdik. İsrailoğullarını serbest bırakacaksın, bizimle gelecekler. Musa ile Harun ‘un iki görevleri vardı. Firavun’u ve halkını Allah’a kulluğa çağırmak, israiloğullarını Firavun’un esaretinden kurtarmak.
Firavun, Musa’yı görünce, Aa, sen şu bebekken alıp yanımızda büyüttüğümüz çocuk değil misin ?Sonra da bizim sarayımızda senelerce kalmış, ömrünün bir kısmını bizimle geçirmiştin. ? Sonunda da bildiğin o işi yapmıştın. Sen doğrusu nankörün tekisin. ! Ben dedi yanlışlıkla
Sonunda ne olacağını bilmeksizin, şaşkın bir vaziyette o işi yapmıştım. Sizden korktuğum için de kaçmıştım. Ama Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni peygamberler arasına dahil etti. O başıma kalktığın iyilik ise, israiloğullarını köleleştirmenin bir sonucu değil miydi?
Firavun, “ Şahi şu bahsettiğin Rabbülalemin’de ne dedi? Yani göklerin ve yerin Rabbi. Eğer işin gerçeğini bilmek isterseniz söyleyeyim. O göklerin ve yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir.
Firavun alaycı bir şekilde çevresindekilere “ Bu adamın dediklerini işittiniz değil mi ? Kendine kalsa cevap veriyor. Musa onu hiç duymamış gibisözüne devam ederek “ O sizin de sizden önceki babalarınızın da Rabbidir. Firavun “ Dikkat edin size gönderilen bu elçi kesinlikle bir deli “ Musa, “ O doğunun da batının da, doğu ile batı arasındaki her şeyin de Rabbidir. Aklınız varsa bunu anlarsınız.
Firavun, Musa’ya cevaben “ Eğer benden başka tanrı kabul edersen mutlaka seni zindanlı ederim “ dedi. “ Ya dedi, sana doğruluğumu isbatlayan aşikar bir delil getirmiş olsam da mı ?”Haydi dedi doğru söylüyorsan göster o belgeni de görelim.
Ve Musa Firavun’a “ Ben alemlerin Rabbi tarafından sana gönderilen bir resulüm, görevim Allah hakkında doğrudan başka bir şey söylememektir. Ve beni teyid eden doğrulayan Allah’ın benimle birlikte gönderdiği delildir.
Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki “ Ey benim halkım, Mısır’ın yönetimi benim elimde değil mi ? Ayaklarımın altından çıkan şu nehirler, kanallar benim değil mi ? Görmüyor muşunuz ? Yoksa ben şu aşağılık meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melekler gelmeli değil miydi? O halkını küçümsedi onlar da ona itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir toplum idi. Bizi gazaba davet edince, biz de onların hepsini suda boğarak onlardan müminlerin intikamını aldık. Onları sonraki nesillere geçmiş bir ibret ve misal yaptık.
İsrail oğullarını benimle birlikte olmaya çağır. aholayların can alıcı noktalarında bir sahne gibidir anlatım. Hz Musa gözlemci
Ve anlatıcı Allah, Firavun, Sihirbazlar, Halk eşya ve nesneler, sihir araçları, Musa’nın asası. Çok yönlü çok özneli anlatım.
Firavun” Eğer gerçekten getirdiğin bir delil varsa, ve sen doğru söyleyen biri isen, onu ortaya koy da görelim. ” Dedi.
Musa asasını yere bıraktı, bir de ne görsün o koskoca bir ejderha kesiliverdi. Eli ni sıyırıp çıkardı, birde ne görsün bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline geliverdi. Olayı seyreden firavunun yetkilileri “anlaşıldı bu usta bir saf uydurma bir sihir “ dediler. Böylesi bir iddianın peygamberlik davasının, veya sihrin önce yaşamış atalarımız zamanında bulunduğunu da işitmemiştik. Musa da “ kimin kendi tarafından hidayet getirdiğini ve bu dünya hayatının sonunda hayırlı akibetin kime nasıl nasib olacağını Rabbim pek iyi biliyor. Şu bir gerçektir ki zalimler iflah olmazlar, Allah’ın cezasından kurtulamazlar.
Firavun da dedi ki “ Ey benim danışmanlarım ve devlet adamlarım, ben sizin benden başka bir ilahınız olduğunu bilmiyorum. ”
Haman “ haydi benim için bir tuğla ocağını tutuştur, balçığı pişir, fazlaca tuğla imal ettirip benim için öyle bir kule yap ki belki onun vasıtasi ile yükselip Musa’nın varlığını iddia ettiği tanrısını görürüm, aslında ben onun bir yalancı olduğu görüşündeyim, ya neyse. “İşte böylece Firavun’un kötü gidişatı kendisine cazip göründü ve yoldan çıkarıldı. Hilesi ve düzeni boşa çıktı.
İman eden zat şöyle devam etti. “ Ey benim halkım gelin bana uyun ki size doğru yolu göstereyim. Ey benim halkım, bu dünya hayatı geçici bir eğlenceden ibarettir, ahiret ise işte asıl yerleşecek yer orasıdır. kim bir kötülük işlerse, sadece o kadar cezalandırılır. Ama mümin olarak ister erkek ister kadın kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nail olurlar.
Ey benim sevgili halkım nedir bu başıma gelen ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz tutup beni ateşe çağırıyorsunuz. Çünkü benim Allah’ı inkar etmemi ve onun ortağı olduğuna dair hiçbir bilgim olmayan şeyleri kendisine şerik yapmamı teklif ediyorsunuz. Bense sizi o üstün kudret sahibi ve mağfireti pek çok bol olan ve O Aziz ü Gaffar’ın yoluna davet ediyorum. Hiç şüphe yok ki sizin beni tapmaya davet ettiğiniz putların ne dünyada ne de ahirette asla kendilerine ibadete davet yetkileri yoktur. Şu kesin ki hepimizin dönüp varacağı yer Allah’ın huzurudur ve haddini aşanlar cehennemi boylayacaklardır. Size söylediğim bu sözleri yakında hatırlayacaksınız. Artık ben işimi Allah’a bırakıyorum. Çünkü Allah kullarını pek iyi görmektedir, Allah onu o kafirlerin tuzaklarının şerrinden korudu. Firavun hanedanı da kötü azap kuşatıverdi.
Aynı olayı başka ayetlerde farklı şekilde anlatır. Firavun adamlarına “ Bu adam sizi yerinizden, yurdunuzdan etmek peşinde. Bu konuda fikrinizi açıklayın. Onun danışmanları, uzmanları, yetkilileri “ Onu ve kardeşini alıkoy, bütün şehirlere de görevliler yolla, mahir sihirbazların hepsini alıp buraya getirsinler. ”Belirlenen günde bütün usta sihirbazlar toplandı, geldiler. Halka da, ” haydi ne duruyorsunuz siz de toplansanıza ! Umarız büyücüler galip gelirler de Biz de onların dinlerine tabi oluruz “denildi. Bu büyücüler Amon kültürünün resmi rahipleriydiler. Onların Hazreti Musaya galip gelmeleri devletin dininin halkın gözünde önemini pekiştirecekti.
Firavundan başarılı olurlarsa mükafat alıp alamayacaklarını sordular, o da “Elbette, üstelik siz benim sayılır adamlarımdan, gözdelerimden olacaksınız” Büyücüler Musa’ya hitaben “ önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi gösterelim?. Musa “ siz koyun “ Büyücülerin ortaya koydukları asaları ve ipleri yılana dönüştüler, ortalığa dehşet saçtılar.
Büyük bir sihir gösterisi yaptılar. Allah’a Hz Musa’ya “ Asanı yere bırak “ diye vahyetti. Sahnedekiler bir de ne baksınlar onların ortaya koyduğu bütün yılanları ve sihirleri Musa’nın asası yutuverdi. Kimin güçlü olduğu ortaya çıktı, onların yaptıkları göz boyama ve fiyoskoydu. Firavun ve takımı olanları görünce perişan oldular ve küçüldüler.
Böylece o ve orduları haksız yere ülkede büyüklük tasladılar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerinin zannettiler. Biz de kendisini de orduları da yakalarından tuttuğumuz gibi denize fırlatıverdik. işte bak zalimlerin sonunun ne olduğunu gör. Onları insanları ateşe çağıran önderler yaptık. Bu dünyada halkı çalıştırıp destek sağlasalar da kıyamet günü en ufak bir yardım bile görmeyeceklerdir. Bu dünyada arkalarına bir lanet taktık, kendilerine lanet yağdırılıyor. Kıyamette o büyük duruşma gününde ise en çok nefret edilenlerden olacaklardır.
Biz daha önceki bazı nesilleri imha ettikten sonra insanların vicdanlarını aydınlatacak basiretlerini açacak delil, bir hidayet rehberi ve bir rahmet tezahürü olmak üzere Musa’ya Tevrat’ı verdik ki düşünüp ibret alsınlar. Ama bunu yapmadılar.
Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık
Türk edebiyatına batılı düşünceyi roman ve tiyatroyu getirenler on dokuzuncu yüzyılda batılı örnekleri anlata anlata bitiremezler. Halbuki Kur’an onların 19 yüzyılda teessüfle seçtiği anlatım ve dramatik yapının daha daha gelişmişini ta yedinci yüzyılda uygulamış. Kur’an Firavun’un çevresindeki şahısları tepkileri ve tepki tavırları ile birlikte anlatır, anlatım o kadar canlı. Fon şahıslar yani anlatıyı hayatla bağlayan kişiler ne kadar canlı tesbit edilmiş. Firavun, adamları, şehirlere gönderilen şahıslar vs, Sadece Nazmı celilin yaprağına bakmışız.
Bir edebiyat harikası olan mukaddes kitabı üç beş namaz suresinin dışına taşmayan bir dünyaya hapsetmişiz, namazda okunan surelerin bile anlamını cemaatin yüzde doksanı bilmez. Kabe’de Araplar okur okur Kur’an’ı başına koyar yatar, yastık makamında mukaddes kitap, kusur olduğunu söylemiyorum. Bizim Kur’an’la ilişkimiz işte öyle. Bediüzzaman “ Beş yüz senedir yattığınız yeter” diyor. Sondaki yeter bir kızgınlık ifadesi, hani yeter artık deriz ya, Üstad tenbelliğimizi eleştirir. Namık Kemal romana ata olarak Telemak’ı seçmiş, Mithat Efendi Aleksandre Duma ve oğlunu, yanı başımızdaki mukaddes kitabın anlatım sanatındaki mucizeliğini görememişiz. Hilmi Yavuz, Kur’an ve Roman diye iki yazı yazmış, ne romanla ne de Kur’an ‘la alakasını göremedim olabilir ya. Belki Kur’an’a bu gözle bakmaya fırsat bulamamıştır.
Musa’nın asası büyücülerin yılanlarını yutunca onlar secdeye kapandılar. İnandık, iman ettik, O Rabbülalemine, Musa ve Harun’un Allah’ına. “ Firavun firavunlaştı “ Demek siz benden izin almadan ona iman ettiniz ha. Anlaşıldı size büyüyü öğretmiş olan ustanız oymuş.
Şüphe yok ki bu yerli olan Kıbti ahaliyi yurtlarından sürmek için sizin şehirde beraberce planladığınız gizli bir oyundur. Ama yakında bileceksiniz başınıza gelenleri. Evet ellerinizi ve ayaklarınızı değişik taraflarından keseceğim, sonra da sizi asacağım. “
Onlar, müminler, “Hiç önemi yok dediler, biz zaten elbette Rabbimize döneceğiz. İman edenlerin öncüleri olduğumuzdan ötürü umarız ki Rabbimiz günahlarımızı affeder. Senin bize kızman da sırf Rabbimizin bize gelen ayetlerine iman etmemizden dolayıdır. Biz de ona dayanarak ve yönelerek deriz ki “Ey bizim büyük Rabbimiz, sabır kuvveti ile doldur kalbimizi, yağmur gibi sabır yağdır üzerimize ve sana teslimiyette sebat eden kulların olarak can emanetimizi teslim al. “
Allah, Musa’ya “mümin kullarımı geceden yola çıkar, zira siz mutlaka takip edileceksiniz” dedi.
Firavun halkının ileri gelenleri ona “ne yapıyorsun, Musa ile kavmini, seni ve senin tanrılarını terketsinler, ülkede bozgunculuk yapsınlar diye kendi hallerine mi bırakacaksın?”Firavun ise onları takip etmek gayesiyle bütün şehirlere asker toplamak üzere görevliler çıkardı. “Esasen, bunlar dedi, çok küçük bir sefil gruptur. Fakat bize karşı kızgın olup diş bilemektedirler. Biz de elbette uyanık, tedbirli bir topluluğuz “ diyordu.
Firavun, “Hayır onların erkek evlatlarını öldürüp kız çocuklarını sağ bırakacağız. Biz elbette onların üzerinde tam bir hakimiyet sahibiyiz “ dedi.
Güneş doğup ortalık aydınlanırken Firavun’un ordusu onları takibe koyuldu.
İki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca Musa’nın arkadaşları “ Eyvah yetiştiler bize dediler” gerilim yükseldi. Musa, hayır asla Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolu gösterecektir. ”
Biz Musa’ya “ Asanı denize vur diye vahyettik. Vurur vurmaz deniz yarıldı öyle ki birer koridor gibi açılan her yolun iki yanında sular büyük dağlar gibi yükseldi.
Firavun ordusunu da oraya yaklaştırdık, Musa’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık, öbürlerini ise suda boğduk. Firavun boğulurken “İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, ben de Müslümanlardanım, dedi. ”Firavunun cesedi ibret olsun diye karaya atıldı. Allah’a tevekkül eden Firavun ‘un karısı idi. O örnek gösterildi.
Elbette bunda alınacak ibret vardır, fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler. Ama senin Rabbin Aziz ve Hakimdir, mutlak galibdir, gene merhamet sahibidir.
Bundan önceki Firavun da Musa’nın dünyaya geleceği sırada israiloğullarının çoğalmamaları için böylesi bir uygulamayı yapmıştı, Hz Musa’ya tabi olanlara uygulanan bu ikinci işkence döneminin Minnettah adlı firavunun yönetimine rastladığı rivayetleri vardır.
Musa, kavmine yöneldi ve dedi “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Muhakkak ki dünya Allah’ın mülküdür, kullarından dilediğini oraya varis kılar. Güzel sonuçlar, akıbet, imanla gitmek Müttakilerin, Allah’tan korkanlarındır. İsrailoğulları, Musa’ya “ Hem sen gelmeden, hem peygamber olarak bize geldikten sonra işkenceye maruz kaldık” diye yakındılar.
Musa ise onlara “ Hele biraz daha sabredin umulur ki Rabbiniz düşmanlarınızı imha eder de onların yerine sizi hakim kılıp nasıl hareket edeceğinize bakar”
Biz Firavun hanedanı düşünüp ibret alsınlar diye senelerce onları kuraklık, kıtlık ve ürün azlığı ile cezalandırdık. Onlara iyilik bolluk geldiğinde “Ha işte bu bizim hakkımız kendi gayretimizle, çalışmamızla bunları elde ettik, ” derlerdi. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse, Musa ile beraberindeki müminlerin uğursuzluklarına verirlerdi. Dikkat edin, iyiliği olduğu gibi kötülüğü de yaratmak ancak Allah’ın kudretiyledir fakat onların çoğu bilmezler.
Ve şöyle derlerdi”Bizi büyülemek için sen hangi mucizeyi getirirsen getir, imkanı yok sana inanacak değiliz, “
Biz de (Allah) kudretimizin ayrı ayrı delilleri olarak onların üzerine tufan gönderdik, çekirgeler gönderdik, haşarat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik. Yine de inad edip büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular. Azap üzerlerine çökünce dediler ki “Musa Rabbinle arandaki ahid uyarınca bizim için ona yalvar. Eğer bu azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacak veisrailoğullarını seninle göndereceğiz"Onlardan azap kaldırılınca yeminlerinden döndüler. Biz de ayetlerimizi yalan sayıp umursamadıkları için onlardan intikam alarak denizde boğduk.
Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık.
Horlanan ezilen milleti de, bereketlerle donattığımız o ülkenin her tarafına varis kıldık. Böylece sabretmelerine mükafat olarak İsrail evlatlarına senin Rabbinin yaptığı güzel vaad tamamen gerçekleşti. Firavun ile kavminin yaptığı binaları, yetiştirdikleri bahçeleri de imha ettik. Bu olay böylece tamamlandı. Bahsedilen bütün o nimetlere israiloğullarını mirasçı yaptık
İsrail evlatlarını denizden geçirdik, derken yolları, kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir topluluğa uğradı. Musa dediler, bunların tanrıları olduğu gibi bize de tanrılar yapıver” o ise : Siz dedi gerçekten cahil bir milletsiniz, çü’nkü şu imrendiğiniz kimselerin dini yıkılmıştır ve yaptıkları bütün ameller de boşunadır. Hem Allah size bunca lütufta bulunup öteki insanlara üstün kılmış olduğu halde hiç ben sizin için ondan başka Tanrı arar mıyım?”
Hem düşünün ki sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık, onlar ki size pek acı işkence uyguluyor, oğullarınızı hep öldürüyor, kızlarınızı ise kendilerine hizmetçilik etmeleri için sağ bırakıyorlardı. Bunda Rabbiniz tarafından bize büyük bir imtihan vardı.
Otuz geceyi ibadetle geçirmesi ve Tevrat’ı almaya hazırlanması için Musa ile sözleşip huzurumuza kabul ettik. Sonra on gece daha ilave ettik. Böylece Rabbinin belirlidiği müddet tam kırk gece oldu. Musa kardeşi Harun’a “Kavmim içinde benim vekilim ol, onları güzelce yönet ve sakın karıştırıcıların, ifsad edicilerin yoluna uyma “ dedi.
Musa tayin ettiğimiz vakitte gelip de Rabbi ona hitap edince “ Ya Rabbi dedi, göster bana zatını bakayım sana “Allahü Taala şöyle cevap verdi. “ Sen beni göremezsin, ama şimdi şu dağa bak, eğer yerinde durursa sen de beni görürsün!”Derken Rabbi dağa tecelli eder etmez dağı un ufak ediverdi. Musa da düşüp bayıldı. Kendisine gelince dedi ki “ Subhansın Ya Rabbi, her noksanlıktan münezzeh olduğun gibi dünyada seni görmemizden de münezzehsin. Bu talebimden ötürü tevbe ettim. Ben ümmetim içinde Seni görmeden iman edenlerden ilkiyim”
Buyurdu ki “Musa ben seni risaletlerim mesajlarımla ve hitabıma mazhar etmemle öbür insanlar arasından seçip mümtaz kıldım. Şimdi şu sana verdiğim nübüvveti al ve bu nimetime şükreden kullarımdan ol. ”
Ona verdiğimiz levhalarda insanlara öğüt olmak üzere her tafsilatlı olarak buyurduk. Sen bunlara kuvvetle sarıl ve ümmetine de o hükümlerin daha sevaplı olanlarına sarılmalarını emret. İtaat dışına çıkanların diyarlarını ise nasıl tarümar ettiğimi yakında size göstereceğim. “Böyle olmayıp ne olacaktı ya? Onlar yaptıklarından başkasıyla mı karşılık göreceklerdi. ?
Rabbinin huzuruna çıkmak için Musa Tur’a gitti. Ümmeti zinet takımlarından böğürür gibi ses çıkaran bir buzağı heykeli yapıp tanrı edindiler. Görmemişler miydi ki o heykeli onlara hitap edemiyordu. Kendilerine yol gösteremiyordu. Fakat buna rağmen onu tanrı edindiler ve zalimlerden odular. Ne vakit yaptıklarının saçmalık olduğunu anlayıp son derece pişman oldular ve saptıklarını gördüler. “ Yemin olsun ki dediler. Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi affetmezse muhakkak herşeyimizi kaybedenlerden oluruz. ”
Musa pek öfkeli ve üzgün olarak halkına dönünce ;”Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi ettiniz” dedi ve levhaları yere bırakıverdi.
Kardeşler başından tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Harun ise ona “ anamın oğlu “ dedi inan ki bu millet beni fena halde hırpaladı, neredeyse beni linç edip öldüreceklerdi. Ne olur düşmanlarımı üstüme güldürme beni bu zalim milletle bir tutma !”
Musa, Ya Rabbi beni ve kardeşimi affet. Rahmetine bizi de dahil et çünkü merhamet edenlerin en merhametlisi Sensin Sen”
Buzağıya tanrı diye tapanlar var ya. işte onlara Rableri tarafından dünya hayatında bir gazap ve bir zillet gelecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız biz.
Günahları işledikten sonra arkasından tevbe edip iman edenler için ise Rabbin elbette Gafur ve Rahimdir. Affedici ve merhametlidir. Affı ve merhameti boldur. Musa ‘nın öfkesi yatışınca levhaları yerden aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden çekinenler için hidayet ve rahmet vardı.
Hz Musa mikatta iken Samiri’nin aldatmasıyla altından yaptığı buzağıyı putlaştırma fitnesi Hz Musa’nın dönmesinden sonra yaptığı uyarılarla telafi edildi. Onlar pişman olunca Allah içlerinden yetmiş temsilci seçerek dağdaki mikat yerinde tevbe etmelerini istedi.
Gelenlerin kabul şerefi ile yetinmeyip Allah’ı açıkça görmek istemeleri üzerine onları şiddetli bir deprem yakaladı. Musa “ Ya Rabbi dedi dileseydin, beni de bunları da daha önce imha ederdin. Şimdi bizi aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı helak mi edeceksin? Bu sırf senin imtihanından ibarettir. Dilediğini bu imtihanda istediği için şaşırtır, dilediğine o istediği için yol gösterirsin. Sensin bizim Mevlamız affet bizi, merhamet eyle, sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın”
Bize bu dünyada da ahirette de iyilik nasip et. Biz sana yöneldik. Senin yolunu tuttuk. Allah şöyle buyurdu” Ben dilediğim kimseyi, o istediği için cezalandırırım. Rahmetim ise herşeyi kaplar. O rahmetimi de Allah’a karşı gelmekten korunan zekat veren ve özellikle bizim ayetlerimize iman edenlere nasip edeceğim. “
Hz Musa, kötü adam Firavun, Haman, sihirbazlar, Musa’nın annesi, kızkardeşi, Musa’nın kayınpederi, ailesi, farklı coğrafi mekanlar, olaylar, insanlar, mucizeler, şaşırtıcı olaylar ile Allah bir sepete bırakılıp nehre atılan garip o an kimliksiz bir çocuğu olayları ilahi tasarım gücü ile yöneterek bir peygamberle ve dünyanın en ceberut insanına galip getirir. Her anında hikmet ve uluhiyyet dersi verir, ve insanlığa modası geçmeyen bir daimi ders olarak verir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.