Prof. Dr. Yasin ÇİÇEK
Kur'an'ın kıraatindeki mucizelik
Fizik ilmine göre ışık foton paketçikleridir, ses ise fonon paketçikleridir. Ses bir enerjidir. Kuantum fiziğine göre her şey enerjidir. Eşyalarda yoğunlaşmış enerjidir. Yüksek sesler basınç yapabilir. Yüksek sesler bomba olarak kullanılabilir. Ses maddeye tesir eder ve onu dönüştürebilir.
Ses dalgasının saniyedeki titreşim sayısına sesin frekansı denir. Yaptığı basınca ses şiddeti denir. Ses dalgasının yayılması için hava gerekir ama ışık dalgaları için gerekmez.
Evrende ısıya sahip her şey ses çıkarır ama biz ise 20-20.000 hz aralığındaki sesleri duyarız. Allah'a şükür ki duymuyoruz yoksa hayat çekilmez olurdu.
Düşünce de bir enerjidir. Pozitif düşünen insanlar pozitif enerji yayarlar. Negatif düşünen insanlar ise olumsuz enerji yayarlar. Dolayısı ile beraber olduğumuz insanlara dikkat etmeliyiz.
Birisini uykudan uyandırırken sesimizi yükseltmeden uyandırmalıyız çünkü uyuyan insan beyni düşük frekanstadır. Güzel bir ses tonu ve düşük frekanslı olmalıdır. Benzer düşünceli insanlar birbirine çabuk uyum sağlar çünkü beyinden beyine geçişler olur. “Frekansımız uyuştu” tabiri günümüzde çok sık kullanılmaktadır. Sesler ve düşünceler vücudumuzda kimyasal değişimlere yol açar. Ecdadımız bunu bildiği için ney ve su sesini hasta tedavilerinde şifahanelerde kullanmıştır.
İman da bir enerjidir. "İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.” (Sözler, 314)
Bilginin taşınmasında ses çok önemlidir.
Beynimiz ses ile yakından ilişkilidir. Ses ile duygu, düşünce hatta nörobiyokimyasal değişiklikler oluşur. Güzel sesler güzel etkileşimler meydana getirir. İnsan birçok sesten bıkar ama Kur’an dinlemekten ve okumaktan usanmaz.
Ses deyip geçmeyelim. Su sesi, kuş sesi, yağmur sesi insanda çok güzel manalar uyandırır ama sert bir rüzgar sesi, sert bir dalga sesi ise insanda dehşet uyandırır.
Seslerde şu an bildiğiniz gibi subliminal mesajlar vardır. Bu günümüzde reklam filmlerinde kullanılmaktadır. İnsan her şeyden etkilendiği gibi seslerden de etkilenir ve sesler insanı dönüştürebilir. Güzel sesler iyiye, kötü sesler kötüye dönüştürebilir. İnsan beyni aslında tüm dilleri bilir hangi dili çok yüklersen o dil insanda ana dil olur. Beyin formatlanmış olur.
Var olan her şeyin bir titreşim frekansı vardır. Yani canlı cansız her şey ses çıkarır.
Kainatta esas olan manadır. Şu anki görüşe göre kainatın yapısında yüzde 4 ancak madde vardır. Geri kalan kısım başkadır ve çok daha muammadır.
“Ses de bir eşyadır. Sesin bir şekli ve bir cismi vardır” demiş Muhittin Arabi (k.s). Benzerini Bediüzzaman şöyle der, "Burada Elhamdülillah dersin orada Elhamdülillah yersin." Elhamdülillah kelimesi cisimleşerek ahirette karşımıza çıkacak inşallah. Kötü sözler ise birer vebal olabilir.
Evrende her şey enerjidir. Her canlının bir enerjisi ve frekansı vardır. Hatta organların, dokuların ve hücrelerin de kendine özgü frekansı vardır. Hücreler birbirleriyle iletişim halindedirler. Bugün tıpta Biorezonans tedavileri kullanılmaktadır. Belki de ileride bu tekniklerle ilaç kullanılmadan birçok hastalık tedavi edilecek. Bir zamanlar alay ettiğimiz ninelerimizin bizi okuyarak ve dokunarak tedavi ettiği yöntemler de kullanılacak.
Canlılar titreşim halindedir. Bu titreşimler dalga olarak yayılıyor. Düşünce de bir enerjidir, her enerji gibi ölçülebilir. Günümüzde beyin dalgalarını okuyabilen ve ölçebilen makineler olduğu kanaatindeyim. Bunlar ilerde daha da geliştirilerek telefonlarda kullanılacağına inanıyorum. Belki de vardır henüz deney aşamasındadır.
Meşhurdur “ney çalınmaz, neye üflenir.” Ney'e insan, nefesinden üfler. İşte Ney'e niyeti güzel insanlar üflerse insanda birçok mananın açılmasına neden olabilir.
Ses kalbe daha yakındır. İnsanları etkileme de ses görüntüden önce gelir. Bu yüzden dinlediğimiz şarkılara dikkat etmemiz gerekir.
Bediüzzaman şarkıların helalliğini ve haramlığını şöyle özetlemiştir: "Bu sırra binaendir ki, şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Evet ulvî hüzünleri, Rabbanî aşkları îras eden sesler, helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevatı tahrik eden sesler, haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.” (İşarat-ül İ'caz-70) Kısacası dinlediğin şarkı veya ilahi sende güzel duyguları çağrıştırıyorsa helaldir aksi ise haramdır.
Kelimeler canlıdır ve ruhludur. Kişinin niyetine göre karşındakinde çok çeşitli manalar uyandırabilir. İşte Kur'an'ın ayetlerinin okunuşu da insanları etkiler. Kur'an'ın lafzıyla okunuşu kıraat olur. Mealini okursanız kıraat olmaz. Mealindeki manasından istifade edersiniz ama tercüme edildiği için siz de lafız olarak bir feyiz uyandırmaz. Kur'an'ın kıraatinde Cenab-ı Hakk'ın kelamının kokucukları vardır. Orijinal vahiy gibi tabiki olamaz. Orjinal vahye ancak Allah'ın Resulü (asm) muhatap olabilir. Biz ise perdelerden geçmiş Kelamullaha muhatap oluyoruz. Buna da tenazülat-ı ilahi deniyor. Kur'an’ı Cebrail'den, Peygamberimizden (asm) dinlemekle normal bir kişiden dinlemek arasında fark vardır.
"Elfâz-ı Kur'an ve tesbihat-ı Nebeviyenin lafızları camid libas değil; cesedin hayatdar cildi gibidir. Libas değiştirilir fakat cild değişse vücuda zarardır.” (Mektubat 340)
“La ilahe illallah, Tevhide Alem ve isimdir.” (Mektubat 340)
Bismillah, Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahuekber alem ve isimdir. Bunların mücmel manalarını herkes bilir ve öğrenebilir. Bunların söylenişinin ve okunuşunda insana faydası vardır. Bunlar birer anahtar ve şifre gibidir. Düğme hükmünde kainatta birçok şeye tesir eder. Her kelimenin frekansından kaynaklanan enerjisel bir manası vardır. Örneğin email adresimize veya bir siteye girerken bir harfi veya rakamı veya simgeyi yanlış yazsak giremiyoruz. Aynen bunun gibi ilahi kelamlar (Kur'an'ın sureleri ve ayetleri) gibi ve Peygamberi tesbihatlar, Sübhanallah gibi kelimeler birer düğme hükmündedir. Bunların mealleri orijinalinin yerine geçmez ve namazda kullanılmaz.
Allah bütün peygamberlere kendisini "La ilahe illallah" diyerek zikretmesini öğretmiştir. Allah ve La ilahe illallah kelamlarının yerini hiçbir kelime tutamaz, nakıs kalır. La ilahe illallah kelamında Cenab-ı Hakk'ın binbir esması gizlidir. Bu kelamı zikrettiğimizdeki çıkan frekansın yerini hiçbir kelimenin frekansı tutmaz ve yerine geçmez. Maddi kalp en iyi ritmini Allah lafzını zikrettiğinde alır. Manevi kalp zaten malum! "Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur." “Allah bir ismi cami olduğundan Esmaül Hüsna adedince tevhidler içinde bulunur.” (Sözler,395)
İnsanlar niyet ve düşünceden ibarettir ve bu düşüncelerini yayarlar. Evrene ne gönderirseniz o gider ve size gelir tekrar yansır. Her şey aslına rücu eder. Kötü söz sahibinindir. Eğer hedefi bulmazsa kendine döner. Bu manayı, maneviyat büyüklerimiz nazara vermişlerdir.
Muhiddin İbni Arabi (k.s) “tüm harflerin ana kaynağı Kur'an” demektedir. Sözlerin ses aleminde ana kaynağı Kur'an okumaktır. Şehadet aleminde harflerle yazılı olan kitaba Mushaf-ı Şerif denir. Tilavet olarak okunan kelâm-ı kadimdir. Okuduğumuz zaman bizim anladıklarımız (şeriata uygun olarak) Kur'an’ın manalarıdır. Kur'an bu cihetle her an nüzul ediyor. Bütün manalar Allah'tan geliyor.
Ses ulaştığı yeri dönüştürür. Sözlü harfler kaybolmaz. Tilavet edilen Kur'an beka bulur. Yazı kaybolur ya da yakılır. Bu yüzden yazılı kitaba yani Kur'an’a Mushaf-ı Şerif denir. Biz alışkanlıkla Kur'an-ı Kerim diyoruz. Bu yağmur yağıyor demek gibi bir alışkanlık. Oysa yağmur yağdırılıyor.
Sesler bir enerjidir. Kur'an harflerinin ve ayetlerin bir enerjisi vardır. Bu enerji karşıyı dönüştürür ve evrende yayılır. Bütün eşyayı yani her şeyi etkiler. Çünkü her şey bir enerjidir. Kur'an ayet ve kelimelerinin kendine özgü bir frekansı vardır. Bu frekans özeldir. Bence bu frekansı kimse taklit edemez ve bu yüzden mucizedir.
"Kâinat kitab-ı kebirinin bir nevi kıraatı olan Kur'an.” (Sözler, 457) Kıraatı evrende yayılır, çarptığı her nesneyi etkiler ve dönüştürür. Her şeyin bir istisnası vardır. Kafir cinler ve kafir insanlar bundan müstesna.
Kur’an-ı Kerim’i bütün ilimlere vakıf olmayan biri tam anlayamaz. Herkes kendi kabiliyet ve istidadınca anlayabilir. Herkes bir ayetten farklı manalar çıkarabilir. “Bu ayetin manası sadece buna münhasır” diyemez. Kur'an mucize ise zaten tam anlaşılmaz.
Bu asır veri ve yazılım çağıdır. Kur’an-ı Kerim’in müthiş bir veri ve yazılımı vardır. Kur’an’daki verileri ve yazılımları kullandığımız ölçüde ilmimiz artar. Yaşadığımız ölçüde de kemalatımız artar.
Bilgiler ve veriler çeşitli şekillerde farklı şeylere kaydedilebilir. Örneğin kağıda veriler yazı şeklinde kaydedilir. Aynı şekilde bilgisayara veriler yazı, ses, görüntü ve diğer şekillerde kaydedilir.
Kur’an-ı Kerim harflerle bir kağıda kaydedildiği gibi ses, görüntü ve mana şeklinde müminlerin hafızalarına, kalplerine kaydedilir. Alınan feyiz ölçüsünde de Cenab-ı Hak'ka ibadet şeklinde tezahür eder.
Kur'an-ı Kerim'in farklı kıraatlara göre farklı frekansları olur. Dolayısıyla Kur'an'ın lafzında ve kıraatında da mucizelik vardır. Dolayısıyla Kur'an'ın kendine ait özel bir yazılımı vardır. Okunduğunda çıkan titreşimleri de özeldir.
Kainatta hiçbir veri kaybolmaz. Kur’an-ı Kerim işlenebilir ve aktarılabilir bir veridir. Bilgisayarlara veriler bit şeklinde kaydedilir. Yani 1/0, doğru/yanlış, evet/hayır gibi ikili sistem şeklinde kaydedilir.
Her sesin kendine ait bir rezonansı vardır. Rezonans, bir eşyanın dört yöne hareketidir. Kur'an'ın kıraatının rezonansı çok yüksektir. Kainattaki diğer sesleri baskılayabilir. Ezanın da rezonansı çok yüksektir. Kainattaki diğer sesleri baskılayabilir.
Canlı ve cansız her şeyin kendine ait bir sesi vardır.
"Dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra'dlardaki rakraka, taşlardaki tıktıka birer manidar nevaz…
Terennümat-ı hava, naarat-ı ra'diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz.
Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: Ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit, birden söze başlıyor: "Bizi camid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!" (Sözler/817)
Bütün seslerin menbaı ise Allah'ın Kelam sıfatından gelir. Her şey Allah'ı kendi lisanıyla tesbih eder. "Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal, Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş."
Kusurlar bizden güzellikler Allah'tandır. Vesselam.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.