Raif ÖZTÜRK
Lütfen, çok iyi düşün!!!
Gayet zengin bir hayırsever, işsiz-güçsüz birine yardımcı olmak ve bir nevi istihdam düşüncesiyle, o kişiye kobi anlamında bir işyeri açar.
Kendisine de şu talimatta bulunur:
“-Bu işyerinin bütün sermayesi benden sana hediyedir. Ham madde temininin garantisi de benden. Benim tavsiye ettiğim şekilde ürettiğin her ürünün, elinde kalmama yani satılma garantisini de ben veriyorum.”
“Sana düşen görev ise benim nâmıma bu müesseseyi işletmektir.
Bu müesseseye girmesini istemediğim şeyleri, buraya sokmayacaksın.
Benim uygun gördüğüm mâkul saatlerde tatil edeceksin.
Fazla mesai uygun gördüğüm zamanlarda da, fazla mesai yapacaksınız.
Müessese çalışanlarına da âdil davranacaksın.
Üretiminizin kârının % 80’i senindir, meşru olan her türlü harcamayı yapabilirsin. Kârının % 20’sini de, benim adıma benim hesabıma yatıracaksın.
Sana verdiğim 40-50 yıllık süre dolduğunda, seninle birlikte benim hesabıma yatırılanları değerlendireceğiz. Benim adıma yatanların karşılığında da sana, istediğin deniz sahillerinde yalılar, istediğin güzel manzaralı ülkelerde meyve bahçeli köşkler, Dolmabahçe sarayı gibi saraylar hediye edeceğim. Üstelik sana, istediğin güzellikte eşler ve hizmetçiler de vereceğim. Krallar gibi yaşayacaksın…”
•Bu teklif karşısında, her birimiz sevinçten havalara uçarız. İşi, eğlenceyi, zevki-sefayı bırakarak, o hayırseverin o teklifine koşarız, değil mi?...
Evet, akıl ve mantığın gereği de budur zaten.
Şimdi, tefekkürümüzde bir adım ileri gidelim. Bu teklife iki kişi talip oldu:
•Birisi, yukarıdaki şartları elinden geldiği kadar zevkle, keyifle ve büyük mutlulukla yerine getiriyor. Hem işinden hem de hayatından çok memnun…
•Diğeri ise ‘müessese sahibi havalarına’ girerek, üretimin çoğunu el altından başka yerlere kaydırıyor. Personele âdil davranmıyor. Onları şahsî angaryalarında ve zevk-ü sefasında kullanıyor. İşbaşında değil de genellikle başkalarının emirleri altında ek işler yapıyor, esas görevlerini de çok ihmal ediyor.
Neticede de az-çok elde edilmiş kârın % 80 yerine, % 98’ini kendi hesabına kullanıyor. Kendisine bütün bu iyilikleri yapmış olan esas mal sahibinin hesabına ise % 20 yerine sadece % 2’sini aktarıyor. Üstelik, bu patrona değil, başkalarına minnettar oluyor…
•Şimdi lütfen biz hakem olalım ve bu konuda çok ciddi düşünelim.
Bu ikinci adama nasıl gözle bakmak lâzım? Bu adam nasıl bir cezayı hak ediyor?
Tek kelimeyle nankör, düşüncesiz, ahmak, bencil, kadir-kıymet bilmez, ferasetsiz ve belki de buna HAİN gözüyle bile bakılır, değil mi?...
İşyeri sahipleri ve kobi işletmecileri bu örneği çok iyi değerlendirirler.
***
Bu girizgâh, çok-çok önemli bir gerçeği vurgulamak için bir örnek idi.
O gerçek şu ki:
Bilim adamları; sadece tek bir hücremizi bile, dünyanın en gelişmiş ve en kapsamlı dev laboratuarlarından daha komplike olduğunu iddia ediyorlar, hattâ kanıtladılar.
•İnsanın vücut makinesi ise başlı başına bir âlem veya ‘dünyanın en gelişmiş fabrikalarından daha komplike bir fabrika’ olarak kabul ediliyor.
Bir taraftan ‘ham maddeler’ içeri alınıyor. İçeride işlenerek çeşitli yerlere tevzî ediliyor. Bir nevi ‘personel’ olan dil, diş, mide, göz, kulak, el, ayak, akıl ve kalbin ücretleri ‘otomatik ödeme talimatıyla’ muntazaman ödeniyor. Hammadde ise her yerde hazır.
Âdetâ bir fabrika gibi işleyen insan vücudunun meyvesi, yâni bizlerden istenen ÜRÜN ise İslâm literatürüne göre AMEL’LERİMİZ, hareketlerimiz ve davranışlarımızdır.
Yani, İslâmî kurallara göre olan hallerimiz ve söylemlerimizdir.
•Bunları MAL SAHİBİNİN c.c. isteklerine göre üretmek zorundayız.
Her birimize emanet edilen bu vücut müessesesinin yöneticisi, bu müesseseye kumanda eden RÛH’UMUZDUR. Bize emanet edilen bu vücudumuzu, cüz’î irademizle, istediğimiz gibi bizler yönlendiriyoruz. Yani, yönetme iradesi bize verilmiştir…
Yunus Emre’nin “..bir ben vardır benden içeru” dediği RUH çıktıktan sonra, vücut enkazımız hiçbir işe yaramadığı için, saygıyla toprağa veriliyor.
Bize takdir edilen yaklaşık yarım asırlık süre içinde, ürettiğimiz bütün amellerimiz, Mahkeme-i Kübra’ya götürülerek çok ciddi ve âdil bir şekilde değerlendirmeye tâbî tutulacak. O vücut müessesesini bize emanet eden esas sahibine c.c., mutlaka hesap vereceğiz. Yâ amelimiz karşılında Cennet bahçeleri, köşkleri, hizmetçileri ve akla hayale sığmayacak kadar bol ve güzel nimetler verilecek.
Veya kullanım hataları, yanlış yönetim, israf, ihanet ve ‘el altından başkaları adına üretim yapma’ (başkalarını daha çok sevme ve itaat etme !!!) cezası verilecektir.
Bunlar asla hayal değil, Kâinatın yaratıcısının bizlere gönderdiği Kılavuz Kitap Kur’ân-ı kerim ve onun tercümanı olan Hz. Muhammed’in kesin sözleridir. Yani Yüce yaratıcımızın kesin vaatleridir. İnanmamak, asla ahirete gitmeye ve hesap vermeye engel değil, ebedi bir ömürdeki bu güzel âkıbeti kazanmaya engeldir...
•Akl-ı selim sahiplerine düşen, bu ticaret meydanında bu duygular içinde, esas mal sahibinin emir ve yasaklarına göre hareket etmektir. Bu emanet vücudu ve bu harika aklı kullanırken, en ön planda yüce Yaratıcımızın RIZÂSI olmalıdır…
Aksi halde oradaki iflâs buradakilere hiç ama hiç benzemez. Çünkü, tekrar toparlanma imkânı yok, geri dönüş yok, imtiyaz yok, torpil yok, rüşvet ise hiç yok…
•Bu gerçekler ışığında lütfen tekrar düşünelim.
O’nun c.c. rızasının kazanma yollarını, en doğru biçimde öğrenelim. Bu konuda tüm sevdiklerimize ve birbirimize yardımcı olalım. Hatta bizlere kötülük yapanları bile davet edelim. Bu fani Dünyada boğuşmaya, didişmeye hiç gerek yok. Onlar da kazanırsa, biz hiçbir şey kaybetmeyiz. İlmi ve Kudreti sınırsız olan yüce Rabbimizin Âhiret yurdu ve Cennetleri o kadar çok geniş ki, herkese yeter. Yeter ki bizler hak edelim…
Sûre 9. Ayet 111.: Şüphe yok ki Allah Teâlâ mü'minlerden, nefislerini ve mallarını, ‘Cennetlerin muhakkak onların olması mukabilinde’ satın almıştır…
Sûre 57, Ayet 11.: Kim (erdemli davranarak) ALLAH'a güzel bir borç verirse, Allahtan karşılığını kat kat alır ve çok cömert bir ödül kazanır... Vesselâm…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.