Vehbi KARA
Malikiyet ve Serbestiyet Devri Semineri
7 Nisan 2015 Salı Akşamı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Seminer salonunda “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı bir sunum yaptım. Dinleyicilerin katkıda bulunduğu ve beğendiklerini ifade ettiği bu sunum, sosyal bilimler ve iktisat konusunda da Risale-i nur eserlerinden istifade edilmesi gerektiğini bir kere daha göstermiş oldu.
Seminerde; Tekâmül ve gelişim sürecinde olan insanın yaşadığı devirler Risale-i Nur eserleri esas alınarak incelenmiş yaşadığımız ücretlilik esasına dayalı ekonomik ve sosyal sistemin yerini “Malikiyet ve Serbestlik Devrinin” alacağı değerlendirilmiştir.
Mülkiyet haklarının önem kazandığı ve her konuda tam bir özgürlüğün yaşanacağı bu dönemde mülkiyet, sahip olma ve hürriyet kavramları üzerinde yoğunlaşılarak Bediüzzaman’ın Malikiyet ve Serbestiyet Devri olarak isimlendirdiği bu devir anlaşılmaya ve izah edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma, Bediüzzaman’ın Hakikat Çekirdekleri (Mektubat) isimli eserindeki “Beşer esir olmak istemediği gibi, ecir olmak da istemez” ifadesinden yola çıkılarak meydana getirilmiş ve “İnsan niçin ücretli olmak istemez?” sorusuna cevap aranmıştır.
Bediüzzaman, Malikiyet ve Serbestiyet Devrini “Vehhabiler” bahsinde ele almıştır. Bu konu «alem-i İslamın siyasetine ve hayat-ı içtimaiyesine» taallûk ettiği halde çok sevdiği bir talebesinin hatırını kırmayarak bu meseleyi izah etmiştir. “Şimdi daire-i nazarım başka ufuktadır” diyerek imani meselelere yoğunlaşmış olduğu bir dönemde Barla’da iken yazmış olduğu bu eserinde «Yeni Said» tarzı ile değil «Eski Said» dönemi eserlerinde olduğu gibi cevap vermiştir.
Vehhabi meselesinin alem-i İslamın an'anesi itibariyle nasıl ki üç esası var; öyle de, alem-i insaniyet itibariyle dahi üç esası vardır» diyerek İslam tarihi ve İnsanlık tarihi şeklinde iki analiz yaptığı bu eserinde beşeri yaşam devirleri ele alınmış insanlığın geçirdiği dönemler ifade edilmiştir.
28. Mektup Altıncı Risale olan Altıncı Kısım’da şu şekilde ele alınmıştır: “Ehl-i dünyanın ve maddi tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimaiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimaiye-i siyasiye itibariyle beşer birkaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevilik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi malikiyet ve serbestiyet devridir”.
“Vahşet devri dinlerle, hükûmetlerle tebdil edilmiş, nim-medeniyet devri açılmış. Fakat, nev-i beşerin zekileri ve kavileri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip hayvan derecesine indirmişler. Sonra bu memlûklar dahi bir intibaha düşüp gayrete gelerek o devri esir devrine çevirmişler; yani, memlûkiyetten kurtulup fakat "el-hükmü li'l-ğalib" olan zalim düsturuyla yine insanların kavileri zayıflarına esir muamelesi yapmışlar. Sonra, İhtilal-i Kebir gibi çok inkılaplarla, o devir de ecir devrine inkılap etmiş.
Yani, zenginler olan havas tabakası, avamı ve fukarayı ücret mukabilinde hizmetkar ittihaz etmesi, yani sermaye sahipleri ehl-i sa'yi ve ameleyi küçük bir ücrete mukabil istihdam etmeleridir.
Bu devirde sû-i istimalat o dereceye vardı ki, bir sermayedar, kendi yerinde oturup, bankalar vasıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; bir biçare amele, sabahtan akşama kadar, tahte'l-arz madenlerde çalışıp, kut-u layemût derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor. Şu hal, müthiş bir kin, bir iğbirar verdi ki, avam tabakası havassa ilan-ı isyan etti. Şu asrın tabiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya'yı zir ü zeber edip geçen Harb-i Umumiden istifade ederek, her yerde kök saldılar. Şu bolşevizmin perdesi altındaki kıyam-ı avam, havassa karşı bir kin ve bir tezyif fikrini verdiğinden, büyüklere ve havassa ait medar-ı şeref herşeyi kırmak için bir cesaret vermiş”.
Doktora tez konum olan “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” inşaalllah daha çok seminer ve konferanslarda daha detaylı bir şekilde incelenecektir. Ne mutlu Bediüzzaman’ı anlamaya çalışanlara ve ne mutlu Risale-i Nur eserleri ile imanlarını güçlendirip bu kısa dünyadan göçüp gidenlere...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.