Cezmi HUYUT
Maneviyat tesadüfü reddediyor-14
Şu küçük insanın vücudu hadsiz havas ve hissiyat sayısız derece cevarih ve cihazat ile ve muhtelif aza ve âlât ile ve mütenevvi letaif ve maneviyat ile techiz ve tezyin edilmiştir.
İnsan bu çok âlât ve cihazatı sayesinde hadsiz enva’-ı nimeti, aksam-ı ihsanatı biliyor, tadıyor, tanıyor ve seviyor. Ve o insandaki pek kesretli âlât ve cihazatın her birisinin ayrı ayrı hizmeti, ayrı ayrı lezzeti, elemi, vazifesi ve mükâfatı vardır.
Meselâ göz, suretlerdeki güzellikleri ve görünen âlemdeki güzel mahlûkatın enva’ını seyreder. Vazifesi, nazar-ı ibretle Sâni’ine şükrandır. Nazara mahsus lezzet ve elem malûmdur, tarife hacet yok. Sair aza ve cihazatı buna kıyas edebiliriz.
İnsanı insan eden mahiyeti manevisi ve insan ve hayvan âlemi manevisinin ve âlemi mananın çok vecihlerinden bir kaç veçhine işaret edeceğiz.
Birinci vecih; Bu kâinatın bir kısmı, diğer bir kısmını izah ediyor. Meselâ: Maddiyat âlemi görünmek için şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i maneviyat dahi rahmet-i İlahiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır.
Vücuda değer katan hayattır, can dediğimiz ruhtur. Cesedimiz, hayatımızın özü ve sabit cevheri olan ruhun emrinde hareket eder, oturur kalkar.
Bu gün ilmende tahakkuk etmiştir ki, İnsan sadece maddi bedeni bir vücuttan ibaret değil. İnsanda hayatın sabit ve müstakil ve değişmez cevheri olan ruh vardır. Bu ruhtan kaynayan ve lemean eden duygular ve hisler şeklinde, ismini bildiğimiz, varlığını anladığımız ancak mahiyetini bilemediğimiz tarif edemediğimiz binlerle duygular ve hisler latifeler var.
Şimdi bedenimizde iskân edilen ruhtaki hadsiz his ve duyguların bir kısmına bakalım. İnsanın en bariz vasfı ve en önemli özelliği akıllı olmaktır. İnsanda akıl ve kalp ve kalbe bağlı latifeler var. Manevi varlığımızın özü ve insana “ben” dedirten bu bölünmez birlik ve kendini bilmek, bu özellik tesadüfün mahiyetinde yoktur. Tesadüf ben varım, sabit ve basit bir cevherim var, ben şuyum akıllı bir şeyim diyemez, denilemez.
Tesadüf şudur, şu özellikleri taşır, şu vasıfları, şu isimleri var, şöyle müstakil bir kuvvettir, şöyle zamanlarda ortaya çıkar, eşyada tasarruf eder denemez, denilemez.
Vücudumuzda ortalama 70 trilyon hücre var. Bunlara birliktelik ve bir bütünlük veren ve onları “bir sabit hakikat” etrafında toplayan ruhtur.
Yaratılışı tesadüfle izah etmeye çalışanlar, tesadüfün bir hücreye, hücredeki bir zerreye, bir proteinin tanzimine bile müdahalesini izah edemezken, böyle bir anda, her tarafta hadsiz zihayatta, hadsiz zerratta ve trilyonlara, katrilyonlara varan hücrelerde, birden aynı anda ve aynı zamanda, manisiz onlara müdahele etmesi, onlarda yanlışsız tasarruf edebilmesi, onları yerli yerinde idare etmesi biri birinin vazifesini ikmal ettirmesi mümkün olabilir mi?
Zira bu vaziyetteki bir tasarrufu, ancak bütün esması kâmil olan ve bir anda her şeyi ihata eden ve gören ve ihtiyaçlarını bilen ve kudretiyle her şeyin her şeyini yapa bilen bir kudret sahibi yapabilir ki; böyle bir mutasarrıf-ı Hâkim ancak Allah’tır.
Bütün kainatta, hadsiz zihayatın vücudundaki hadsiz zerratında, hadsiz cihazat ve hüceyratında birden hepsini görecek, derdini ve ihtiyacını anlayacak, onları ihata ile kabzasına alarak tasarruf edebilecek ve ihtiyaçlarını tedarik edip tedbirini görecek ve bu tasarrufunu da binlerce senedir yeniden yeniye devam ettirecek bir kabiliyet, bir istidat, bir özellik var mı tesadüfte? Hâşâ
Hâlbuki bu kâinat ve içerisindeki hadsiz mevcudatta mucizene tasarruf edecek Zat’ın, Ezeli ve Ebedi ve bütün sıfatları ve İsimleri kâmil, hiçbir yerde olmadığı halde her yerde hazır ve nazır olan ve bir işi bir işine mani olmayan, nihayetsiz Kudret ve İlim sahibi olan bir Zat’ı Zül Celalin olması kat’i ve zaruridir.
İşte, harikalar harikası şu kâinat ve mahlûkatta tasarruf eden ve onları mucizevî mühürlerle mühürleyen mutasarrıf, bütün semavi dinlerin ittifakla haber verdiği ve bütün enbiya ve evliyanın ve asfiyanın, ehli akıl ve ashabı ilim ve irfanın ve ehli hakikatın ittifakla kabul ettiği yaratıcı, sani’ Allah’tır.
Kör, varlıksız, hayal ürünü ve şeytanların ihtira ettiği tesadüfün bütün bu eşyaya böyle yanlışsız müdahalesinin ve bunlarda ila nihaiye muntazaman tasarruf edebilmesinin hiçbir selim aklı ve bozulmamış kalbi ikna edecek bir kabiliyeti var mıdır?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.