Mehmet Asıf IŞIK

Mehmet Asıf IŞIK

Hac: Ümmetin Büyük Buluşması-3

MEKKE’YE GELİŞ

“Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibâdet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidâyet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.” (Al-i İmrân /96)

Medine’den yola çıktıktan sonra Zül Huleyfe denilen mikat mahallinde ihrâma giriyoruz. Mekke ile Medine arasındaki 5-6 saat süren otobüs yolculuğundan sonra ihrâmlı olarak artık, “Ümmu’l Kura” da, şehirlerin anası Mekke’deyiz. Kurban bayramına yaklaşık bir ay var. Cenâb-ı Allah’ın “Beytullah” (Allah’ın evi) dediği Ka’be’ye, o kutsal mekâna, Ebrehelerden ve fil ordusundan muhafaza edilen “Beled’ul Emin’e” (emin beldeye) giriyoruz.

kabe.jpgİnsan yaratılmadan evvel ilk olarak meleklere inşa ettirilen, kim bilir kaç zaman sonra yıkılan, dünyaya indirildikten sonra yeri Hz. Adem (as) ilhâm edilerek temelleri üzerinde yeniden inşa edilen ve yine zamanla aşınıp tekrar yıkıldıktan sonra bu defa kıyamete kadar yıkılmayacak şekilde onarılıp bugünkü haliyle Hz. İbrahim’e inşa ettirilen Kâ’be’ye geleceğiz. İlk yapacağımız varış-geliş anlamındaki “kudûm” (ilk ziyaret) tavafı için can atıyoruz…

“Hani biz İbrahim’e, Kâ’be’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû’ ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.” (Hac/26)

Her insan ellerini semâya doğru açıp duâlarıyla yüreğinin sesini Arş-ı Ala’ya duyurmak ister. İşte Kâ’be: Arş’ın mesabesinde ve yeryüzündeki izdüşümündedir. Bütün mü’minlerin kıblesi ve Allah’a ibâdet için yöneldikleri mukaddes mâbed; Kur’an’daki adıyla Mescid-i Haram. Yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, kenarları ise 11-12 m. Genişlikte olmasına rağmen, izâhı mümkün olmayan yeryüzünün en heybetli yapısı. Onu gören her insanda heybet hissi uyandırıyor. Bu mâbed Allah’ın birliğini, tek ve yalnız olduğunu temsil eder. Bu mukaddes mekân âdetâ mânevi bir câzibe merkezidir. Allah’a imân etmiş bütün gönülleri kendine doğru çekip cezb eden emsalsiz ve müstesna bir makam. Dil tarif etmekten âcizdir.

***

20170904-065915.jpgCenâb-ı Allah, meleklere Adem’e secde etmelerini emredince, melekler bir an tereddütte kalıp hemen ardından secde ettiler. Melekler emre itaatteki o bir anlık tereddütleri sebebiyle Arş’ın etrafını yedi defa tavaf ederek Allah’tan af ve bağışlanma dilediler. Kim bilir ne kadar zaman sürmüş yakarışlarından sonra af edildiler. Arş’ın yeryüzündeki timsâli olan Kâ’be’nin etrafında hacıların yedi defa tavaf etmelerinin hikmeti budur; Hata, kusur ve günahlardan dolayı tevbe ve istiğfar ederek meleklerin af edildikleri gibi af ve mağfirete nâil olmayı umarlar…

***

Merhaba Ey Kâ'be,

Merhaba Ey Beytullah,

Cenâb-ı Allah'ın "EVİM" dediği mukaddes mekân,

Duâların Arş’a yükseldiği icâbe makamı...

Yā İlâhi, dâvetine koşarak geldik; elimiz boş, yüzümüz karadır!

Bizi af edip bağışlar mısın,

Zâtının ve Resûlünün (sav) hatırına bizden kabul eder misin...

Kafilemizle hep beraber Metaf’a (tavaf alanına) giriyoruz. Artık hac başlamıştır. Aman Allah’ım, bu ne azamet ve ihtişam!.. Basit bir yapıda böyle bir heybetin fizik kurallarıyla izahı mümkün değil. Ziyaretçiler ihrama girdiği gibi, Kâ’be’nin ipekten dokunmuş siyah örtüsünün aşağıya doğru sarkan eteklerinin beyaz renkli arka kısımları alttan iki-üç metre kadar yukarıya doğru çekilmiş vaziyette. Yani şu demek; Kâ’be de misafirleri gibi ihrama sokulmuş. Yeryüzünün her ülkesinden, her İslâm bölge ve beldesinden, her ırktan, her renkten, her dilden insanlar buraya gelip sadece ve yalnızca Allah’a kul olduklarını arz ediyorlar.

hac-1.pngTavaf ediyoruz; hacca ilk gelenlerden olduğumuz için tavaf alanı çok kalabalık değil. Tavaf sırasında bu mâbedi ilk inşa eden melekleri, Hazreti Adem’i, Hazreti İbrahim’i ve Peygamber Efendimizi hatırlıyoruz. “Lebbeyk…”lerle, “Emret Allah’ım emret, buyur, şüphesiz ki senin ortağın yoktur, övgüler, hamdler, nimetler ve mülk (yaratılmış her şey) senindir ve sana ortak yoktur” nidâlarıyla doyasıya tavaf ediyoruz. Hacer-ül Esved’in hizasından başlayan tavafın her bir şavtının (tur) duâsı ayrıdır. Bu tatlı ve leziz duâlar, kalbe deva gibi geliyor. Bedi’üzzaman’a ve Risâle-i Nurlara hayran olan rehberimiz her şavtın duâ faslından sonra bir sonraki şavta kadarki arada namaz tesbihatında okunagelen “Duâ-yı İsm-i Azam”dan Esmâ-yı İlâhi’yi okutmaz mı? Tavaf alanında bütün kafile hep birlikte ve tek sesle “Ya Cemilu Ya Allah, ilh..”, ara sıra “Hizb-i Hakâik-i Nuriye” den farklı duâlarla tavafa devam ediyoruz. Mânevi haz zirvelere yükseliyor. Ardından Safâ ile Merve Tepeleri arasında sa’y. Allah’a teslimiyetin ve tevekkülün timsâli Hâcer annemizi, “salih ve hayırlı evlât” olacak yavrusu İsmail’i anıyoruz. Baştan sona her bir rüknü sembol ve temsil olan hac ibâdeti, kulluğa dâir ayrı dersler veriyor. İbadetin her faslı ve her safhası zihinlere farklı şeyler/olaylar/mânâlar çağrıştırıyor.

kabe-kapisi-multezem-001.jpgHac döneminin en sakin olduğu günlerde Hacer-ul Esved’e yaklaşmak istiyoruz. Kimseyi itmeden, incitmeden, zevcemi de yanıma alarak yavaşça ve usulca sokulmaya çalışıyoruz. Adeta etten duvara birkaç sıra var önümüzde. Elimi uzatıyorum, ha değdi ha değecek. Fakat o da ne! Maşaallah, topluluklar halinde iri yarı bir dalga geliyor, kendimizi neredeyse tavaf eden en arka safta buluyoruz. Hevesimiz kursakta kalıyor. Hiç mühim değil, hizasına geçip Zat-ı Risaletin hac döneminde Hz. Ömer’e, “Sen iri yapılısın, hac döneminde başkasını itip incitebilirsin, Hacer’ul Esvedi uzaktan selâmla” tenbihini hatırlıyoruz. Hacda itişip kakışmak, çekişip dalaşmak, cidal ve kavga etmek, yok. Amenna!. Biz de o mübarek taşa uzaktan da olsa hizasına geçip ellerimizi ona doğru yöneltip istilam ediyoruz.

Tavaflardan sonraki dinlenmeler sırasında ve fırsat bulabildiğimiz sâir vakitlerde zaman zaman “Hizb-i Nuriye” duâ mecmuasını okurken dikkatimizi çeken şu oldu: Başta cevşen-ul kebir olarak bütün duâlar, bütün bahis ve bölümleriyle tamamıyla tevhid dersleri veriyor. Zâten Bediüzzaman Hazretleri, Risâle-i Nur’un iki üstadından birinin cevşen, diğerinin de hülâsat’ul hülâsa olduğunu beyan etmiştir. Kâ’be ve tevhid. Tam da tevhid hakikatinin makarrı olan Kâ’be’de ve özellikle de hac ibadeti sırasında okunup âzami mertebede tevhid dersinin alınması gereken mekândayız.

İki haftadan beri bulunduğumuz Mekke-i Mükerreme'de iki gün arayla iki defa yağmur yağışına şahit olduk. Yağmurların yağışıyla milyonlarca el, Allah-u Teâlâ'nın affının, rahmet ve merhametinin celbi için Arş-ı Ālā'ya doğru açılmış, kalpler ve gönüller O'na (cc) yönelmişti. Mekke gökten yağan yağmurlarla madden de yıkanıp temizlendi.

“Ya Rabbi, Sen de içimizi, kalbimizi ve bātınımızı semādan yağdıracağın rahmet yağmurlarıyla da yıka. Bizi hata ve günahlarımızdan arındır” deyip duâlarımız gözyaşlarımızla kalbimizden akıyor.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum