Menderes’i ezan için astılar
Ezanın aslına döndürülüşünün yıldönümünde, o günlerin şahidi Yusuf Okumuş ile konuştuk…
Röportaj: Nurettin Huyut-RisaleHaber
Yusuf Okumuş (Hoca) 1926 da Rize’nin Çayeli ilçesi Yenice Köyünde doğdu. 1950’den sonra Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş bir insan… Ömrü cami kürsülerinde ve cenazelerde insanlara nasihat ederek; özellikle de camilerde çocuklara Kur’an öğreterek geçmiş. Yusuf Okumuş’la tek parti döneminde ezanın Türkçe okunduğu ve daha sonra aslına döndürüldüğü yılları konuştuk.
Bize ezanın aslına döndüğü günleri anlatır mısınız?
Ben ezanın aslına uygun okunduğu günlerde köyde idim. Ezanın aslına uygun okunabileceği haberini gazetelerden ve o günün şartlarında radyodan duymuştuk.
Daha önce “tanrı uludur, tanrı uludur” diye okunuyordu. Bu kelimeler “Allah’u ekber, Allah’u ekber” kelimelerinin yerini tutmuyor. Çünkü, Allah’u ekber demek, “Allah, kainatta büyük bildiğiniz her şeyden daha büyük demektir”. Oysa Tanrı Uludur kelimesinde bu mana yoktur. Okunurken millet hep dalga geçiyordu. Allahuekber’in yerini hiçbir zaman tutmamıştı. O nedenle çok iyi oldu.
Hem bir kısım insanlar ezanı Türkçe okumak istememişti. Bu yüzden okumayanlar hapse atılmışlardı. Bir kısmı da korkusundan okuyordu. Bu yanlışın düzeltilmesi ile herkes sevindi ve adeta bayram etti.
Birçok yerde mevlitler okutuldu. Bu işi sağ olsun Demokratlar döneminde Menderes başardı. Bize bayramı yaşattı ama onun da başını yedi.
Ezanın aslına döndürülmesi mi başını yedi?
Evet, O’na “neden bunu aslına çevirdin?” diye hesap sordular.
O dönemde başka ne gibi yasaklar vardı?
1926 da harf devrimi yapıldığında Kur’an okunması yasak edildi. Ben köyümüzde medresede okuyordum. İki jandarma ile bir başçavuş geldi. Kur’anlarımızı alıp yaktılar. Hocamıza kelepçe vurup götürdüler. O acı günleri maalesef yaşadık. Hiç unutamıyorum. O günlerde bu anlamda çok yanlışlar yapıldı. Bir noktada o gün ekilen tohumların neticesi olarak bu günkü terör olayları başımıza bela oldu.
Genel olarak meydana gelen gelişmelerden umutlu musunuz?
Evet umutluyuz. Büyük fütuhat var. “Her gecenin bir neharı, her kışın bir baharı var” kaidesince o günler geride kaldı artık baharı yaşıyoruz. Bugün artık her yerde Kur’an dersleri ve okumaları fevkalade bir coşku ile devam ediyor. Ümitvarız…
Bediüzzaman Hazretlerinin de dediği gibi “Şu istikbal inkılabı içerisinde en yüksek gür seda İslam’ın sedası olacaktır” İnşallah.