İsmail AKSOY
Muharrem Ayı/ Âşûre ve Firavunların sonu
Âşûre Günü bizi bekliyor.Muharremin onuncu gününe yaklaşmaktayız.. Bu kutsal Muharrem ayının Müslümanlar için önemi ve değeri oldukça dikkate değer bir aydır.
İçinde barındırdığı olaylar ve zamanımıza kadar İslâm Ümmetinin ciğerini dağlayan tarihî olaylara kaynaklık yapması açısından da önem arz etmektedir.
O, Hicri takvimin ilk ayı ve Allah (c.c)nun Tevbe suresinde bahsetmiş olduğu dört kutsal aydan birisidir. (1)
Şehrullahil-Muharrem olarak meşhur olan, yani Allahın (c.c.) ayı Muharrem diye bilinen Muharrem ayı, İlâhî bereket,bağış ve feyzin, Rabbânî ihsan,cömertlik ve keremin coştuğu,zulüm,vahşet ve dehşetin dünyayı sardığı,mazlûmiyet ve mağduriyetin kol gezdiği bir atmosferde,rahmetin bollaştığı bir aydır.
Bütün zaman ve mekân Allaha aittir ve Rahmeti de ezelden ebede her yeri kuşatmıştır.Ancak Allah Teâlanın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.
Âşûre Günü ise Muharremin 10. günüdür. Âşure Gününün Allah (c.c.) katında ayrı bir yeri ve değeri vardır.Bu önemli günde Cenâb-ı Hak peygamberlerine çeşit çeşit nimet ve ikramda bulunmuş ve bu günün kudsiyetine değer atfetmiştir.Bu günlerde oruç tutmak çok faziletli ve sevaptır.
Bugüne Âşûra denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Cenâb-ı Hakkın bu günde bol ikramı vardır.Bu ikramların aşağıdaki hususlardan kaynaklandığı belirtilmektedir:
1.Allah, Hz. Musaya (a.s.) Âşûre Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavunun takibinden Onu ve inananları kurtarmış,düşmanını sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.)ın gemisi Cûdi Dağının üzerine Âşûre Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.)ın balığın karnından kurtuluşu Âşûre Günü gerçekleşmiştir.
4. Hz. Âdemin (a.s.) tevbesi Âşûre Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf (a.s),kardeşleri tarafından atılmış olduğu kuyudan Âşure Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o günde dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davudun (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahimin (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakubun (a.s.), hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
11. Ayrıca,Hz. İbrahimin bugünde ateşten kurtulduğu
12. Hz. Yakub'un, oğlu Hz. Yusuf'a bugünde kavuştuğu kaynaklarda kaydedilen rivayetler arasındadır.
İşte bu kadar anlamlı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saâdet Asrından beri Müslümanlarca hep güzel bir tarzda değerlendirilmiş ve kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet cihetiyle daha çok yoğun mesai harcamışlar,daha müteyakkız ve şuurlu bir hayat geçirmeye,derûnî alemlerini zenginleştirmeye daha çok gayret sarfetmişler,hasenat hanelerini zenginleştirmeyi bir mânevi kazanç olarak görmüşlerdir.Daha çok tefekkür,tezekkür,okuma/anlama gibi faaliyetlerini artırmışlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler ve rivayetler mevcuttur.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Medineye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
Bu ne orucudur? diye sordu.
Yahudiler, Bugün Allahın Musayı düşmanlarından kurtardığı ,Firavunu boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur dediler.
Bunun üzerine Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselam da, Biz, Musanın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Tirmizîde de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
Âşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.(4)
İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm'ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstehap olmuştur. Ayrıca Yahudiler'e benzememek için Muharrem'in 9,10 ve 11'nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günler bize bir de Musa (a.s)ın Firavuna karşı mücadelesinin hikâyesini hatırlatıyor. (5) Ve yaşanılan Zamanın Firavunlarıyla mücadele yollarını anlatıyor.
Yine Allah (c.c) bize Firavunun nasıl insanlara zulmettiğini, insanları baskıyla küçük gruplara böldüğünü, insanların yeni doğmuş erkek evlatlarını öldürdüğünü , insanlara nasıl baskı uyguladığını,inanç hakkı tanımadığını,zorbalık ve zulümle tek adam olarak hükmettiğini anlatmaktadır.Her devirde o devrin mütegallibeleri tarafından Tevhîd ehline uygulanabilecek işkence,zulüm,sürgün,hapis ve entrikaların zındıka komitasıyla işbirliği içinde ve Hamanların desteğiyle yapılacağına işaret edilmektedir.
Çünkü Firavun o ülkede son derece despot (ululuk taslıyan) ve çok aşırı gidenlerdendi(6) âyetiyle nice diktatörleri feci ve acı âkibetlerin beklediğini vurgulamaktadır.
Günümüzde de bir çok modern Firavunlar, müsrifler/haddi aşanlar,hak/hukuk tanımayan zalimlerle karşı karşıyayız.Süfyanizmin kalıntıları ve Onun tahribatını/saltanatını koruma çabaları,rejim baskısına dönüşerek nice mazlumların göz yaşlarını sel haline getirmiştir.
Bu gün dünyanın küstah ve kibirli Firavunları ve süper zalimleri Musaları yok etmek,Îsevî nefesi kesmek,diriliş muştularını söndürmek için gaddarâne ve orantısız bir güç kullanmaktadırlar. Rabbânî kafilelerin,nur kervanının seyr u seferini, firavunvârî engeller durduramıyacaktır inşallah
Musa (a.s) İsrailoğullarını Firavundan kurtardı. Hakda sebat edenler de inşaallah Muhammed (s.a.v) Ümmetini ve tüm insanlığı şirkten,sanemperestlikten,izmlerden,küfür ve delâletin dehşetinden,Kapitalizmin sömürü düzeninden,ahlâksızlıktan,ebedî idam ve yokluktan,ihtilaf,cehâlet ve fakirlikten kurtarıp huzura,nura,ilme/ümrana,hakiki medeniyete,ebedî saâdet ve dirilişe kavuşturmak zorundadır.
Firavunun saltanatı, tüm güçlerin elinde olduğuna inandığı halde feci bir şekilde son buldu.İnşaallah devrimizin Firavunları, süfyan ve deccal ruhlu ergenekonvarî karanlık mihrakları da zaman gelecek ki, Müslüman dünyasında akıttıkları kan gölünde ve kustukları küfür deryalarında Muharrem ve âşûre hürmetine ,aynı Firavun ve adamlarının okyanusta boğulduğu gibi boğulacaklardır.
Tıpkı bu günkü siyonist ve terörist İsrailin yandaşlarıyla birlikte mazlumların ah larında boğulacağı gibi.
Dipnotlar:
1-Tevbe: 9/36
2-Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140
3-İbn Mâce, Siyam: 31.
4-Tirmizî, Savm, 47.
5-Kasas: 28/1-6
6-Yunus: 10/83
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.