Muhbir ve mülhid zalimler
Günlük Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
[Bu itirazımda muhatabım Afyon Müddeîsi ve Mahkemesi değil, belki başka yerlerdeki müddeiumumîlerin ve muhbir ve taharricilerin yanlış ve nâkıs zabıtnameleriyle burada ve sorgu dairesindeki acip vaziyeti aleyhimize çeviren garazkâr ve vehham memurlardır.] (Şualar 14. Şua Sh. 322)
Kardeşlerim,
Lem'a-i Müdafaatta, Isparta muhbirleri unvanıyla bizi hapse sevk eden Ankara'daki zalimler irade edilmiş; mecburiyet tahtında öyle demişiz. Şimdi, Isparta, benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanları olduğundan, "Isparta muhbirleri" kelimesini o makamlardan kaldırdım, onların yerlerine "mülhid zalimler" yazdım. Siz de öyle yazınız. (Kastamonu L. Sh. 173)
Hattâ bir mahkemede yanlış muhbirlerin ve casusların evhamlarıyla bizi, yetmiş kişiyi mahkûm etmek için su-i fehmiyle, dikkatsizliğiyle Risale-i Nur'un bazı kısımlarına yanlış mânâ vererek seksen yanlışla beni mahkûm etmeye çalıştığı halde, mahkemelerde ispat edildiği gibi, en ziyade hücuma mâruz bir kardeşiniz, mahpus iken pencereden o müdde-i umumînin üç yaşındaki çocuğunu gördü, sordu. Dediler: "Bu müdde-i umumînin kızıdır." O mâsumun hâtırı için o müddeîye beddua etmedi. Belki onun verdiği zahmetler, o Risale-i Nur'un, o mucize-i mâneviyenin intişarına, ilânına bir vesile olduğu için rahmetlere inkılâp etti. (Emirdağ L. Sh. 453)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
MUHATAB : Söyleyeni dinleyen, kendisine hitap edilen.
MÜDDEÎ : İddiâ eden, dâvâcı.
TAHARRÎ : Araştırmak.
NÂKIS : Noksan, eksik, tamam olmayan.
ZABITNÂME : Olay yerinde ilgili kimselerin olayın oluş şeklini kaydettikleri kağıt.
ACİB : Hayret veren. Şaşılacak şey.
GARAZKÂR : Kin güden, kötü niyetli kimse.
VEHHAM : Çok şüphe ve vesvese eden, korkak ve şüpheci.
LEM\'A-İ MÜDAFAAT : Mahkeme müdâfaalarından oluşan bir risâle.
MUHBİR : Haber veren, ihbâr eden. Ajan
MÜLHİD : Dinsiz.
EVHAM : Olmayan birşeyi olur zannı ile meraklanmak, vehimler, kuruntular.
SU-İ FEHM: Yanlış anlatma
MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama.
MÜDDE-İ UMÛMİ : Savcı.
MU\'CİZE-İ MÂNEVİYE : Mânevî mu\'cize. Mânâ bakımından mu\'cize.
MU\'CİZE : Benzerini yapmaktan insanların âciz kaldığı şey.
İNTİŞAR : Yayılmak, dağılmak; üremek.
İNKILÂP : Bir halden diğer bir hâle geçme; değişme, köklü değişim. Dönüşüm