Murat Bardakçı Risale-i Nur'u niye anlamıyor?
Moral Haber yazarı Mehmet Nuri Yardım, Risale-i Nur'un yüzde 90'nını okuduğu halde anlamadığını söyleyen Murat Bardakçı'yı öyle bir eleştirdi ki...
Risale Haber-Haber Merkezi
Moral Haber yazarı Mehmet Nuri Yardım, Risale-i Nur'un yüzde 90'nını okuduğu halde anlamadığını söyleyen Murat Bardakçı'ya, "Osmanlı arşivlerinde binlerce evrakı, yazma eserleri, ağır metinleri rahatlıkla okuyup anlayabilen Murat Bardakçı’nın Risaleleri anlayamamasını ben de anlayamıyorum" dedi.
Murat Bardakçı'nın Haber Türk'te yayınlanan Teke Tek programında "ikide bir 'Risaleler anlaşılmıyor' deyip durduğunu" hatırlatan Yardım, "Aynı gazetede çalıştığım Murat Bardakçı’nın bu görüşünü biliyordum ve yıllar önce bu iddiasını bana da ifade etmişti. 'Risalelerin Türkçesi anlaşılmıyor' demişti" şeklinde yazdı.
Risale-i Nur'u çocukken okduğunu ifade eden yardım, "Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Çocukluk ve delikanlılık yıllarımda aile çevremin yönlendirmesiyle bu eserleri ben de okudum. Hiç de iddia edildiği gibi anlaşılmaz değildi. Aksine, bu metinleri birkaç sefer okuyan onlara alışıyor ve en ağır ağdalı kelime ve tamlamaları bile çözebiliyor. Elbette sözlükleri de karıştırarak... Ama hiç lügat karıştırmadan da okunan metinleri dinleye dinleye bu dile âşina olanların haddi hesabı yok. Çocukluğumda hatırladığım kadarıyla, bırakınız okumuş kesimi, bakkal ve terzi gibi esnaf bile rahatlıkla okuyor, dinliyor, hatta açıklamalarını da yapıyordu. Bugün neredeyse Türkiye’nin her şehrinde, her ilçesinde, her kasabasında bu eserler okunuyor. Yani milyonlarca insanımız gerek şahsi kütüphanelerindeki Risaleleri okuyor, gerekse devam ettikleri sohbet toplantılarında bu dinî metinleri büyük bir merak ve heyecanla dinliyor. Peki insan hiç anlamadığı, muğlak, ağdalı kitapları devamlı surette okur ve dinler mi? O zaman “anlama” konusunda Bardakçı’nın açıklaması gereken bir önemli husus var. Murat Bardakçı Osmanlı Türkçesi’ni iyi bilir. Risalelerin dili de Osmanlıca’ya çok yakındır. Yani hakkı teslim etmek gerekirse, Bediüzzaman’ın bütün eserlerini, bu lisâna hâkim olan bir insan rahatlıkla anlar. Peki ekranda iki çetrefil cümle okuduktan sonra seyirciye, sanki bütün risaleler aynı şekilde zormuş intibaını yansıtmak doğru bir davranış mı?" dedi.
Bardakçı'nın “Risalelerin yüzde doksanını okudum” dediğini vurgulayan Yardım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki bir insan, hele Murat Bardakçı gibi zamanı çok kıymetli, ömrü kütüphanelerde, arşivlerde geçen bir araştırmacı yazar, 6 bin sayfalık bir külliyatı “hiçbir şey anlamadan” okur mu, bu muazzam sabrı gösterir mi? Sanmıyorum. Ben, anlamadığım daha ötesini söyleyeyim üslubunu beğenmediğim bir yazarın bir kitabının birkaç sayfasını kerhen okuduktan sonra hemen bırakırım. Kendime eziyet etmem. Anlamadığım kitabı niçin okuyayım, sayfalarını neden boşu boşuna çevireyim? Kitaplar sevgiyle okunur çünkü, sıkıntıyla değil. Demek ki Bardakçı, ya Risalelerin yüzde doksanını okumadı veya okuduysa “anlayarak” bitirdi. Ne dersiniz, bunun başka bir izah şekli olabilir mi?
"Hem farz edelim ki bu risaleler hiç anlaşılmıyor. Türkiye’de farklı meslekten milyonlarca insanımız (esnaf, memur, öğretmen, öğrenci, köylü, öğretim üyesi, gazeteci, yazar, hukukçu, asker, kadın, erkek, yaşlı, çocuk, genç...) bu eserleri anlayarak okuduklarını ve istifade ettiklerini söylüyorlarsa bu beyanın niçin aksini düşünüyoruz, bu dürüst açıklama başkalarını neden rahatsız ediyor? Bırakalım ‘kitapsız toplum’da bazı vatandaşlar diledikleri kitapları okusunlar. Yıllardan beri toplumun okumamasından şikâyetçi değil miyiz? Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bu ihtiyaca binaen “Türkiye Okuyor” kampanyası başlatmadı mı geçen yıl? Yoksa eserlerin “dili”nden ziyade “muhtevası” mı birilerini rahatsız ediyor?
"Hem Bediüzzaman Said Nursi’nin telif ettiği Nur Risaleleri, 1900’lü yılların başında gün ışığına çıkmamış mı? Peki o dönemde kaleme alınan dinî veya edebî eserler çok mu anlaşılır? Servet-i Fûnûncuların dili çok mu sade? Bir ara Cenab Şahabettin’in bir gezi kitabını sadeleştirmeye çalıştım da takıldığım da, Türkoloji bölümündeki profesör hocalarım bile bazı kelimelere karşılık bulamamışlardı. Demek ki o dönemin dili böyle ağdalı imiş... Üstelik bu eserlerde edebî bir dil iddiası zaten yok. Netice itibariyle bu kitaplar dinî metinlerdir, milletin imanını kuvvetlendirmek için kaleme alınmış eserlerdir.
Murat Bardakçı ve Fatih Altaylı'nın Bediüzzaman Said Nursi konusunda söz sahibi isimlerin ekrana çıkarılmamasını da eleştiren Yardım, "İlahiyatçılar, yazarlar, aydınlar, sanatçılar, bilim adamları yaklaşık bir asırdır habire Risale-i Nurlar’ı okuyor ve pekâlâ da anlıyor. Esnaf, memur, köylü, öğrenci, yani halkın her kesiminden insanımız bu kitapları okuyup anlıyor. İstifade ettiğini söylüyor. Peki Murat Bardakçı niçin anlamıyor? Doğrusu Osmanlı arşivlerinde binlerce evrakı, yazma eserleri, ağır metinleri rahatlıkla okuyup anlayabilen Murat Bardakçı’nın Risaleleri anlayamamasını ben de anlayamıyorum vesselam."
İLGİLİ HABERLER:
TekeTek'ten Nurculara çağrı
Akgündüz'den Teke Tek'e cevap
Teke Teke'e bir cevap daha
İşte Said Nursi'nin TBMM belgeleri
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.