Misafir Kalem
Murat Göğebakan ağabeyin ardından
Murat Göğebakan ağabeyin vefatıyla bir kere daha anladık ki, Peygamberimiz (SAV)’in buyurduğu gibi emelimize ulaşamadan ecelimizle buluşacağız birgün.
“Ölmüşlerinizi hayırla yâd edin!” hadis-i şerifi gereği, bugün biraz gecikmiş de olsa, Murat ağabeyimi hayırla yâd etmek istiyorum bu köşeden.
Murat ağabeyle şahsen hiç tanışmadım. Ancak yüreğindeki güzelliklerle uzunca bir zamandır tanışıyordum.
Çünkü Murat Göğebakan’ı her daim Ferudun Özdemir gibi güzel insanlarla görmüştüm. Ondan her daim istikametli sözler işitmiştim.
Murat Göğebakan’ın önemli bir parçasının Ferudun Özdemir ağabeyde kaldığına eminim. Umarım yazacağı bir biyografi kitabıyla Göğebakan’ın bilmediğimiz yönleriyle bizi tanıştırır Ferudun ağabey.
Murat Göğebakan şarkılarından sadece Ay Yüzlüm’ü tam olarak dinlemiştim. Bu sözler, bu besteler âşık bir yürekten, hem de oldukça samimi bir yürekten çıkmış olmalı diye düşünmüştüm o zamanlar.
Daha sonra Murat ağabeyin hastalandığı ve hastahaneye yatırıldığı 2009 yılında kendisine bir mektup yazmıştım.
Bu mektubu ilk olarak 2012 yılında bir haber sitesindeki köşemden duyurmuştum. Bugün Murat ağabeyi hayırla yad etmek için, bu yazıyı Risale Haber’deki köşemden de paylaşmak istiyorum.
Şimdi sizleri, 2012’de yazdığım o yazıyla ve 2009’da Murat ağabeye uaştırılan mektubumla başbaşa bırakıyorum.
Ve dua ediyorum ki, Rabbim Murat abimizin kusurlarını affetsin, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin! Ve Rabbim bizlerin kusurlarını da affetsin, bizleri de son nefese kadar istikametten ayırmasın.
“Murat Göğebakan ağabeyin hastalık konuğunu misafir ettiği acı günlerdi. Çok açık bilemesem de, ondaki engin ruhun farkındaydım yine de. Murat abi hastanedeyken, kendisine yazdığım bir mektubu paylaşmak istiyorum sizinle.
Kendisini tanımıyordum tanımamasına ama, iyi biliyordum onu. Ve çok iyi görüyordum bu hayra gidişin yönünü.
İnternet Haber yazarı Süleyman Özışık hatırlattı yine o günleri. Okudum, okudukça hüzünlendim.
Kendi en ufak yenilişlerime, büyüttüğüm minik kederlerime ağıtlar yaktım sonra. Büyümek, kederleri küçültüp de büyümek kolay değil dedim.
Murat Göğebakan’ın hastahanede yattığı günlerdi. Sanırım Memorial hastanesiydi. Aylardan Mayıs ayı, yıllardan da 2009’du.
O gün samimi duygularımı yazdım değerli ağabeyimize. Hastahanenin sitesindeki adrese de yollamıştım yazdıklarımı. Umarım ulaştırılmıştır o günlerde.
Okuyup okumadığını bilemiyorum. Hiçbir geri dönüş almadım kendisinden. Kimbilir ne kadar mektup, yazı, dua almıştı böyle.
Hangi birisine cevap verecekti ki? Geri dönmesi de gerekmiyordu zaten. İyileşmesi yeterli olacaktı.
Hem bir kere bile olsun görüşmüş değilim abimizle. Ama hâla yakın hissediyorum o sıcacık yüreği kendime.
Ben konusu gelmişken değerli ağabeyime o yazıyı bir kere hatırlatmak istiyorum. Belki o günkü derinlikte okunamaz yazılanlar ama, o günün türlü endişelerini hissederek okunmalı bir kere daha.
Şükrederek okunmalı. Duaların gücüne bir kez daha şahid olunarak okunmalı.
Rabbim bir daha böyle imtihanlarla sınamasın bizleri ve sevdiklerimizi. Sınananların da hizmet aşkını arttırsın şifalar verip.
O gün bir kaç yere göndermiştim bu yazıyı. Tabii ki hastaneye de göndermiştim söylediğim gibi. Umarım o zamanlar okumuştur ağabeyimiz.
İşte o gün Murat Göğebakan ağabeyimize yazdığım o yazı. Okumadıysanız, gözünüzde büyüttüğünüz binbir türlü vehmi sıkıntılarınıza merhem olması adına okuyun, derim.
“Göğe bakanlar ya göğe çekilirler dahaca yücelmeleri uğruna, ya da imtihan edilirler göklerin ötesinden, dehaca dirilmeleri aşkına..
Yere bakanlar, yercilleşirler nefretlerinden kudurasıya.. Ölümcül kusmuklarını silemezler yok olup gidesi vahşetlerinden.
Göğe bakanlar sınanırlar hem çünkü, inanırlar göklerin ötesine.. Binlerce düşmanı vardır onların, hem de gök düşmanları, hem de kök düşmanları..
Yere bakanlar çakılasıya yokluğa devrilirler nefislerinden. Yokluğu ite kaka kusarlar son nefeslerinden yere bakanlar..
Göğe bakanlar ölümsüzlüğe miractırlar. Hücrelerinde konaklayan hastalıklar imtihandan öte yokturlar bile, yüreklerindekiler ise çokturlar..
Yere bakanlar, acımasız bir saplanışla hançerlenirler acımasızlıklarından. Kaçacak deliklerinde boğulurlar madde madde.
Göğe bakanlar, görmediklerimizin ötesini de görebilenlerdir notalarında. Az yüzlü bir sevdanın Kralları, ve sonrakilerin destanlarıdırlar göğe bakanlar..
Yere bakanlar, nefretlerine intihar, kıskançlıklarına gaddardırlar. Yakıp yıktıklarını sandıklarından ezilirler vicdan vicdan.. Çalıp çırptıklarından, haksızlıklarından gömülürler toprağa..
Göğe bakanlar, korkusuzdurlar koca koca öcülerin bitimli fiyaskolarına. Bitimsiz bir melodidir göğe bakanlar, gökten bakanların mırıldandığı, gökten sonsuzluğa..
Yere bakanlar, yanılgındırlar sahte ellerinin, sahte parmaklarına yüklediği sahte yok edişlere. Yok olasıcadır yere bakanlar, varlık sandıkları kötücül düşüncelerinden, yenilgindirler ölesiye..
Göğe bakanlar, yenilmezdirler ve de kaçınılmazdırlar zaferlerinden. Sonsuzlukla çarpan düşünceleri, ötelere varımlıdır, öteleri tadımlıdır yürekleri..
Yere bakanlar, hiçbir zaman anlayamayacaklar noktalıklarını sonsuzluğun derununda.
Göğe bakanlar ise her daim derunlarındaki noktaları silkeleme telaşında..
Hasıl-ı kelam,
Yere bakanlar, yoka batanlar…
Göğe bakanlar, O’nla olanlar… “ (OD)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.