Müslümanlar 12 Eylül travmasının esiri olmadı

Müslümanlar 12 Eylül travmasının esiri olmadı

Soyalan: '12 Eylül’de düşünen bütün kesimler acı çekti'

Fahreddin Dede'nin röportajı

“12 Eylül’de düşünen bütün kesimler acı çekti” diyen Soyalan: “İslamcılar, darbenin ardından ‘Önümüze bakalım’ dediler, ‘intikam mantığı’nı değil, ‘ders alma mantığı’nı devreye soktular.. Diğer kesimler bunu yapmadı, kin tuttular. Müslümanlar yaşananları sorguladı; ‘Biz nerde hata yaptık?’ dediler. Müslümanlar bunu kendileri açısından bir hayra dönüştürebildiler. Bugün Müslümanların başarısındaki sebep de burada aranmalıdır. Bu da herkesin yapabileceği bir şey değildir. Bunu ancak Müslümanlar yapabilir. Müslümanların özelliği ‘travmanın esiri’ olmamaları! Diğerleri kendi travmalarının esiri oldular.”

Yarın MAZLUMDER’in öncülüğünde “12 Eylül Darbesinin Kurmak İstediği Düzen ve Darbenin Gözardı Edilen Mağdurları” başlığıyla bir panel düzenlenecek. Araştırmacı-yazar Mehmet Yaşar Soyalan’ın moderatörlüğünde düzenlenecek bu panelde, 12 Eylül’ün Türkiye’de Müslümanlar üzerinde giriştiği toplumsal mühendislik projesi irdelenecek. Panelde, darbe döneminin düşünürleri, aktivistleri ve mağdurları konuşacak. Yarın saat 15.00'te başlayacak panelde Prof. Ömer Çaha, İhsan Eliaçık, Doç. Ramazan Yelken ve Adil Akkoyunlu ile darbe mağdurları konuşacak. Panelin moderatörlüğünü yapacak olan  Araştırmacı-yazar Mehmet Yaşar Soyalan ile 12 Eylül’de Müslümanların neler yaşadığını konuştuk.

- 12 Eylül darbesi, Türkiye’nin toplumsal hafızasında nasıl izler bıraktı?
- 12 Eylül çok büyük bir travma yaşamamıza sebep oldu. Anadolu toprakları darbelere yabancı değildi. Son 200 senemizi darbelerle geçirdik. Bu darbelerin tamamı sivil mühendislik projesinin ürünüydü. Bir zincirleme halinde, silsile şeklinde geliyor. Bir darbe kültürü oluşturmuşlar. 12 Eylül’ü diğerlerinden ayıran yönü ise topluma acı verme odaklı olmasıdır. Binlerce insan telef oldu, katledildi, işkenceler gördü.

- Darbeleri tarihi süreç içinde mi incelememiz gerekiyor?
- Tabii, bir süreklilik var... Bir de tabii 31 Mart 1909 darbesi var, darbelerin anasıdır... Arkasından I. Meclis’in lağvedilmesi de büyük bir darbedir. Sonrasında çok ciddi bir mühendislik projesi olan 27 Mayıs 1960 darbesi de büyük yaralar açtı, ama 12 Eylül, darbelerin topluma yansıması bakımından hiç şüphesiz çok daha büyük bir yara açtı.
Anadolu coğrafyasının ilginç bir yapısı var: Darbe olduğu zaman kimse ses çıkarmaz ama ardından darbe sonrasında bu ortamı nasıl yok edeceklerini düşünüp, darbeciye karşı tavır alırlar. Sivil inisiyatif diyebileceğimiz, bir şekilde kendine de zarar vermeden darbecilere müdahale etmeden çarpışmasını bilir bu toplum. 1960 ile 1980 arasında bu toplum kendi içinde bazı haklar kazandı. Fakat 12 Eylül’ü gerçekleştiren zihniyet baktı ki, kendilerince elde ettikleri kazanımları kaybediyorlar, yeni bir darbeye giriştiler.

AYNI SİLAHLA HEM SOLCUYU, HEM ÜLKÜCÜYÜ, HEM İSLÂMCIYI VURDULAR

- Niçin?
- Çünkü, Türkiye’de iktidarı elinde bulunduran egemenler, yapılan her şeyi fırsata dönüştürüyorlar. Bundan çıkar sağlıyorlar. Askerler bunu çok iyi başardılar 1960’ta... Ama baktılar ki siviller 1970’ten sonraki yıllarda zamanla haklarını geri elde ediyorlar, bu sefer yeni bir darbe yaptılar. Bu zihniyet 1970’ten sonra yoğun bir mesai harcadı, insanların birbirini öldürmesi, kargaşaların, karmaşıklıkların, kırgınlıkların yaşanması için... Nitekim, Türkiye’yi 1980 darbesine götüren süreçte, insanlar artık askerin kendilerini kargaşadan kurtarmasını ister hale gelmişti. Bu bilinçli bir şeydi, kurgulanmıştı. Darbenin nasıl oluştuğunu bilmeden darbeyi yargılamak mümkün değildir. O yıllarda sabahleyin bir silahla bir solcu vuruluyordu, öğlen aynı silahla ülkücü öldürülüyor, akşam da yine aynı silahtan çıkan kurşun bir İslamcı’yı hedef alıyordu. Bunların hepsi daha sonraki yıllarda Kenan Evren ve Bülent Ecevit’in hatıralarında yer aldı. Hepsi belli bir mekanizma tarafından yürütüldü. Anlaşılan o ki, “Öldür” diyen mekanizma devre dışında kalınca olaylar ‘tık’ diye kesildi. 12 Eylül’ün en önemli yansıması da ülke kaynaklarının belli bir kesime aktarılmasıdır. Darbelerin sadece bir askeri darbe olarak değil, ‘ekonomi’nin paylaşımı olarak da görülmesi gerekiyor.

SOLCULARIN PROPAGANDASI YANLIŞ

- Halk nezdinde yansımaları nasıl oldu?
- 12 Eylül darbesi sivil zihniyeti altüst etti. Toplumda kutuplaşmalar oluşturdu. 12 Eylül’ün belki en önemli yönü de ‘birinin üzerinden diğerini dövmek’ şeklinde tezahür etti. Toplumun bir kesimini yanına alıyor, onun üzerinden başkalarını dövüyor, ama 12 Eylül’de bu şekilde olmadı. Diyorlar ki -güya- “12 Eylül’de solcular mağdur olmuş, ama İslamcılar hiçbir çile çekmemiş.” Güya darbeciler, darbe yaparken muhafazakar kesimden insanları yanına alarak solcuları dövmüşler.

- Peki bu algı doğru bir algı mı?
- Kesinlikle doğru bir yanı yok. Bu üretilmiş bir algı. Böyle bir propaganda ürettiler. Çünkü sistemin buna ihtiyacı vardı. Çok tekrarlanan haliyle bu ülkenin yüzde 99’u müslümandı ve darbeciler müslümanlarla iyi geçinmek zorundaydılar. Kendi meşruiyetlerini sağlamaları için buna ihtiyaçları vardı. Mantıken böyle olmasına rağmen, bu şekilde olmadı. Ben o dönem Akıncılar’ın Adıyaman’da başkanıydım. Kaç tane arkadaşımız öldürüldü, kaç tanesi işkence tezgahlarından geçti, haddi hesabı yok ve şunu söyleyebiliriz ki, 12 Eylül’de İslami kesimin en ılımlı yelpazesinden en sert yelpazesindeki insanlara kadar büyük bir işkence gördü müslümanlar. 12 Eylül darbesinde İslami camianın ileri gelen bütün önde gelenleri acı çekti. 12 Eylül’de düşünen bütün kesimler acı çekti.

- Solcular, “Darbelerden müslümanlar zarar görmedi” propagandası yaparken 12 Eylül’den sonra okullarda zorunlu hale getirilen din derslerini ön plana çıkartıyorlar...
- Bir argüman olacak o var zaten, başka da bir şey yok... Onun da farklı bir amacı var zaten. Mantık çok farklı. ‘Despot laik’ sistemin bir aygıtı olarak konuldu o dersler. Müslüman kesimin ağzına bir parmak bal çalıp, ona güya yaranarak başkalarını dövmeye kalkıyor. Ben öğretmenlik yaparken yıllarca ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ derslerine girdim. Ne öğretiliyor o derslerde? İçi boş kitaplarla din dersi işleniyor. Bakınız 12 Eylül’den sonra Müslümanların üzerinden silindir gibi geçen bir 28 Şubat darbesi daha olmuştur. Madem müslümanlar kayırıldı, bu darbeye niye ortam hazırlandı?

- İslamcılar neler yaşadı?
- Sadece solcular öldürülmedi ki o dönemde... Bizim yüzlerce arkadaşımız öldürüldü. Metin Yüksel ve Sedat Yenigün, bunlardan sadece ikisi... Derin sistem tarafından özellikle seçilerek öldürüldü bu arkadaşlarımız. 10 sene hapiste yatan arkadaşlarımız oldu. Kaç tane tutuklanan, içeride işkence çeken arkadaşlarımız oldu. Bunların haddi hesabı yok.

- Peki 12 Eylül’ün sorgulamasını yaptığınızda neyle karşılaşıyoruz?
- İslamî kesimin şöyle bir artısı oldu. İslami kesimi diğer kesimlerden ayıran en temel özellik, İslamcılar 12 Eylül’de silahlı eylemlere karışmadı. Hiçbir zaman gidip bir başkasını öldürmedi, ev basmadı, banka soymadı, hırsızlık yapmadı.

YENİ ANAYASA GÜÇ VERDİ
Dolayısıyla hukukun dışına çıkmadı İslamcılar. Mücadelelerini meşru zeminde yaptılar. Ama bütün bunlara rağmen öldürüldüler, hapishanelere dolduruldular. Buna rağmen haksızlıklar yaşandı.
- Geçtiğimiz yıl yapılan anayasa değişikliği sivilleşme adına neler getirdi?
- 12 Eylül 2010’da yapılan anayasa değişikliği bir milat oldu. En azından sivillerin de bir şeyler yapabileceğini ortaya koydu. Bu toplumda sivillerin dinamo olabileceğini gösterdi. Bu sadece bir başlangıç, yeni anayasa için güç verdi. Toplum, 12 Eylül’deki anayasayla ayaklarını sağlam bir yere bastı. Şimdi bütün toplumun kucaklaştığı yeni bir anayasayı bekliyoruz. Şimdi terörle bu ortamı yok etmeye çalışıyorlar ama Türk-Kürt-Laz-Çerkes herkesin kucaklaştığı yeni bir anayasa yakında yapılacaktır.

İSLAMCILAR DARBEDEN DERS ALDI, SOLCULAR BUNU BAŞARAMADI

Müslümanlar kindar değil. Kin tutmadılar. İslamcılar, darbenin ardından ‘Önümüze bakalım’ dediler, ‘intikam mantığı’nı değil, ‘ders alma mantığı’nı devreye soktular.. Diğer kesimler bunu yapmadı, kin tuttular. En büyük hataları da bu oldu; ama müslümanlar sorguladılar; “Biz nerde hata yaptık” dediler. Mesela 12 Eylül’den sonra ‘Kendisi için istediğini başkası için de istemek’ güdüsünü geliştirdi İslamcılar. Ötekileştirme mantığı bitti İslamcılarda... 12 Eylül’den sonra Müslümanlar kimseyi ötekileştirmedi, peki solcular aynı açıyla mı baktılar müslümanlara? Solcular aynı özeleştiriyi yapamadıkları ve kendilerini de yenileyemedikleri için yapılan bu darbeyi hayra dönüştüremediler. Oysa müslümanlar bunu kendileri açısından bir hayra dönüştürebildiler. Bugün müslümanların başarısındaki sebep de burada aranmalıdır. Bu da herkesin yapabileceği bir şey değildir. Bunu ancak müslümanlar yapabilir. 28 Şubat postmodern darbesi de çok büyük travmalar yaşattı müslümanlara, ama müslümanların özelliği ‘travmanın esiri’ olmamaları! Diğerleri kendi travmalarının esiri oldular. Ama tabii bu, özeleştirilerimizi devam ettirmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bugünkü müslümanların meselesi de dünyevîleşmektir.

Yeni Akit