Kâinatta Cezbe ve Aşk

"Bütün kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibedar hakikatlar; ezelî ve ebedî bir hakikat-i cazibedara işaretlerdir. Ve ecramı ve mevcudatı mevlevî-misal pervane gibi raks u semaa kaldıran cezbedarane harekât ve deveran, o hakikat-i cazibedarın cemal-i kudsîsinin hükümdarane tezahüratı karşısında âşıkane ve vazifedarane bir mukabeledir." (Şualar)

Bütün güzellikler gibi İlahi aşk da Allah'tan gelmektedir. Allah kendi cemal ve kemalini sever. Bu aşk ve hayranlıktır ki kâinatın yaratılmasına sebep olmuştur. Allah'ı en çok kim tanır? - Allah, Allah'ı en çok kim sever? -Allah. Yani aşk tekil olarak Allahın kendi zatına duyduğu aşktan ibarettir. Çünkü bütün güzellikler O'nundur, O'ndandır.

Hz. Ali'ye izafe edilen "İlim nokta idi, cahiller onu çoğalttı." sözü vardır. Çeşitli şekillerde yorumlanabilir ama Allah'ın ilminin tekil, tek parça, yekpare bir vaziyette olduğunu ama cahillerin o ilmi hepsi sadece bir köşesini temel alarak parça parça ettiğini anlamak mümkün. Aynen öyle de aşk bir nokta idi, sadece Allah'ın kendi güzellik ve kemaline duyduğu aşk vardı. Rahmet insanoğlunun anlayabilmesi, kapı bulabilmesi için bunu kâinata dağıttı.

Bilim bize gösterdi ki evrende bazı temel kuvvetler var. Maddelerin kütleleri veya elektriksel yükleri gibi özellikleriyle ilişkili bu kuvvetler. 4 çeşit arasında en kuvvetli olan atomun içinde etkili olan "Güçlü nükleer kuvvettir." Bu kuvvet gezegenleri hatta yıldızları yörüngede tutan çekim kuvvetinden bile güçlüdür. En büyük cazibe en küçük dairelerden birinde, atomun içinde proton ile nötron arasındadır. "Şahdamarından daha yakın olma" sırrıyla en büyük aşk da en küçük bir manevi organ olan latife-i Rabbaniyedeki aşk olsa gerektir.

Elektromanyetik kuvvet var mesela. Çekici veya itici de olabilir. Zıt yüklülerin birbirini çekmesi gibi. İlahi aşka ulaştıracak yollardan biri de bu çeşittir. İnsandaki aczin Allah'ın kudretine ulaştırması, insandaki kısa düşüncenin Allah'ın hikmetine duyulan bir aşka dönüşmesi gibi. İnsanlar arası sağlıklı ilişkiler de böyledir. Çiftler bir çok yönden birbirine benzerken bazı yönlerden birbirine zıt, birbirini tamamlayan bir durum gösterirler.

İşte bunlar gibi kuvvetler kâinatta maddeleri birbirinin yörüngesinde tutar. Tabi bu maddi yöndendir. Manevi olarak ise tüm kâinat her şeyiyle kendisini var eden Allah'ın cezbesindedir. Yerde ve gökte her şey Allah'ı tesbih eder. Gerçekten de proton, nötron, elektron gibi şeylere bu cazibeyi veren nedir? Rububiyet hakikatinden başka bulabileceğimiz bir cevap yoktur. Maddeye kütlesinden dolayı çekim kuvvetini veren şey nedir? Elbette ki bu da Rububiyetin tecellisidir. Kütle uzay zamanı bükerek yapıyor demek ilkel çağların aşağı doğru düşme cehaletine geri dönmek olur. Çünkü bizim dünyada aşağı doğru düşme hissimizin sebebi dünyanın kütlesinin ayaklarımızın altında olmasıdır. Bu ise görecelidir. Bizim için aşağı Amerika için yukarıdır. Yani mesele aşağı düşme, yukarı çıkma değildir. Cenab-ı Hak Uzay Zamanda kütleye bazı hususiyetler vermiştir.

Fıtrat, rububiyet(rablık, Allah'ın terbiye ediciliği) kâinattaki unsurları farklı farklı özelliklerle doldurmuştur. Ve her varlık bu fıtrattan gelen göreve can u gönülden boyun eğmiştir. Zorla değil adeta aşkla yaratılıştan gelen görevlerini yerine getirirler. Foton dağılırken, elektron yörüngede, atom molekül oluştururken, hücre bir çok farklı reaksiyonu yerine getirirken, hayvanlar yavrularını beslerken hep bir aşk içinde hareket ederler.

Burada durumdan muaf olan tek varlık insanın cüz-i iradesidir. Cüz-i irade bu ilahi aşka ulaşmak ve onun gereklerini yerine getirmek için çaba göstermek zorundadır. Tabi hakikat nazarında gaflete dalsa bile insan da cüz-i irade de Allah'ın mudill gibi bazı isimlerinin çerçevesi içinde kalmaya devam eder. Ama insanın hidayeti ve rahmeti seçme ve yönelme istidadı vardır.

"Ve keza kâinat yüzünde hüsn-ü zâtîyi gösteren bir hüsn-ü arazî ve bir cemal-i mücerredi gösteren bir cemal-i hazîn ve mahbub-u hakikîye işaret eden bir aşk-ı sadık ve bütün esrarı cezbeden bir hakikat-i cazibeye işaret eden bir cezbe ve bir incizab vardır. Bu hakikatler, kâinata bir Rabb-i Vâcibü'l-Vücud lâzım ve zarurî olduğuna şehadet ettiklerini, kâinat
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ile talim ve i'lam ediyor." (Mesnevi-i Nuriye)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.