Mustafa ORAL
Cumbalı Evden Denize Açılan Bediüzzaman
Üstad, 1922 yılında Sarıyer-Fıstıklı Bağlar Sokağında, 8 numaralı ahşap evde bir süre oturur. Burada Geylani’nin terbiyesinde manevi bir inkılâp geçirir. Otuz sene sonra 1952 yılında tekrar İstanbul’a gelip Akşehir Palas Oteline yerleşir.
Selahâddin, Üstad’ı otelde ziyaret eder. Üstad eski günleri yâd etmek ister.
“Selahâddin, bugün seninle eski ikametgâhlarımdan Sarıyer’e gidelim.”
Taksi tutarlar. Eve varırlar. Kapıyı çalarlar. Bir hanım kapıda görünür. Selahâddin izin ister.
“Müsaade ederseniz Üstad evi ziyaret edecek. Otuz sene evvel burada oturmuş.”
Hanım hâlden anlayan biridir.
“Buyursunlar.”
Merdivenleri ağır ağır çıkarlar. Üstad sanki basamaklarda yılları adımlamaktadır. Bismillah, diyerek bir odanın kapısını açar. Karyolada bir genç yatmaktadır. Üstad gence yaklaşır. “Geçmiş olsun. Allah şifalar versin.” diyerek dualar eder. Sonra ruhî tekâmül hâllerini yaşadığı denize bakan cumbalı odaya çekilir. Masmavi denizi seyreder. Hüzünlenir. Bir bardak gibi dolup taşar. Dualar eder. Mazi sessiz bir sinema gibi gözlerinin önünden geçer. Nihayet Selahâddin’e döner.
“Selahâddin, bu oda Abdülkadir-i Geylani’nin Fütuhu’l Gayb kitabıyla Eski Said’in inkılâbına sahne olmuştur!”
Bir süre daha dua ve tefekkür ettikten sonra dönerler. Eski Said’in Yeni Said’e inkılâbına sahne olan bu ev 2005 yılında Mehmed Fırıncı’nın gayretleriyle satın alınıp restore edilerek ziyarete açılır.
Diyanet İşleri Başkanlığında
1948 yılında Afyon Hapishanesinden tahliye olduktan sonra Üstad, talebelerine seslenir.
“İçinizde Ankara’ya gidecek olan varsa Diyanet Riyasetine uğrasın. Orada Risale-i Nur’a sahip çıksınlar.”
İnebolu Nur talebelerinden Selahâddin Çelebi cevaplar.
“Ben giderim Üstad’ım.”
Selahâddin, Ankara’ya gidip Diyanet İşlerine uğrar. Diyanet İşleri Reisi Şerafettin Yaltkaya’nın odasına gider. Cezaevinden beraat ederek çıktığını söyler. Üstad’ın arzu ve selâmlarını tebliğ eder. Risale’lerin neşrini talep eder. Yaltkaya soğuk davranır.
“Diyanet Riyaseti Kur’ân ve hadisten başka hiç bir eserle ilgilenmez.”
“Elçiye zeval olmaz.”
Selahâddin hayretler içinde oradan ayrılır. Daha önce Ahmed Hamdi Akseki’yi Diyanet İşleri Reisiyken ziyaret etmiştir. Yanında meşhur Nafiz Paşa vardır. Bediüzzaman’dan bahis açılınca Akseki “Üstad bu asrın dehrîsidir. Hayatı, eserleri, Kur’ân ve hadis çerçevesi içinde bulunmaktadır... Onda menfî milliyetçilik ve ırkçılık yoktur. Kendisi İslâm milliyetçisidir. Türk milletinin de bu kudsî milliyetin bayraktarı olduğunu ifade etmektedir.” demiştir.
Nafiz Paşa da, Üstad’ı 31 Mart hâdisesinden beri tanıdığını, isyanda yaptığı çok tesirli konuşmalarla avcı taburlarını itaate getirdiğini söylemiştir.
Nazif bunları hatırladıkça Yaltkaya’nın tavrını daha da garipser.
Araba sevdası
Üstad ihtiyar ve hastadır. Şiddetli tarassut altındadır. Zaman zaman insanların kasavetinden uzaklaşmak için dağlara, kırlara çıkmak ister. Üstad’ın arzusunu gerçekleştirmek isteyen içinde Salâhaddin’in de bulunduğu bir grup Nur Talebesi araba alır. Üstad durumun nazikliğinden dolayı satılmasını ister.[1]
Sahabeye dil uzatılmaz
Bir ara Salih Yeşil ile Sabri Halıcı arasında cennetle müjdelenen on Sahabe arasındaki hâdiseler ve harplerle ilgili münakaşa çıkar. Selahâddin münakaşaya şahit olur. Üstad’a anlatınca Üstad çok üzülür. Kaşlarını çatar. Salih Yeşil’e hitaben bir mektup yazarak Selahâddin’le gönderir. Bu mektup daha sonra Lâhika’larda neşredilir.
Ruhlarına el Fatiha..
*Daha fazla bilgi için İnebolu Nur Talebelerini anlattığımız Hiçbişey yayınlarından çıkan “Kuzey Işıkları: İnebolu Nur Kahramanları” isimli kitabımıza bakabilirsiniz.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/kuzey-isiklari-inebolu-nur-kahramanlari/654956.html&publisher_id=10964
[1] Emirdağ Lâhikası, 97. Mektup.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.