Mustafa ORAL
Mesulsün…
Santral Sabri Arseven, Geylâni’nin müjdesine mazhar olmuş ender karakterlerden biridir. Birinci kuşak Nur Talebelerinin seçkinlerindendir. Bedre’nin Hafız Ali’sidir. Hafız Ali ile Nur mesaisi yaptıklarından Risalelerde isimleri sıklıkla yan yana geçenlerdendir. Bir gün kendilerine çokça sorulan bir soruyu Üstad’a açarlar. Üstad halet-i ruhiyesi ve maddi ahvali müsaade etmemesine rağmen kısa da olsa cevap verir.
“Aziz, fedakâr, sıddık, vefadar kardeşlerim Hoca Sabri ve Hafız Ali,
Mugayyebât-ı Hamseye dair Sûre-i Lokman'ın âhirindeki âyetin hakkında mühim sualiniz gayet mühim bir cevap isterken, maatteessüf, şimdiki hâlet-i ruhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevaba müsait değildir. Yalnız, sualinizin temas ettiği bir iki noktaya gayet mücmel işaret edeceğiz…”[1]
Hafız’la Sabri, Üstad’ın kalbinde o kadar beraberlerdir ki rüyada bile onları birlikte görür.
“Gayyûr, zeki, ciddî, sıddık, hakikî kardeşlerim Hoca Sabri Efendi, Hafız Ali,
Bu Cuma günü gündüz, rahatsızlığımdan dolayı biraz yatmıştım. Rüyaya benzer, fakat rüya değil, hayalen gördüm ki: Sabri karşıma çıktı, arkasında Hafız Ali... Sabri bana diyor: "Üstad’ım, inâyât-ı seb'a namıyla beyan edilen büyük inâyetler varken, Onuncu Söz’deki cüz'î inâyete bu kadar ehemmiyet vermenin sebep ve hikmeti nedir?" dedi, çekildi. Sonra kalktım, düşündüm. Dedim ki: "Isparta'ya yazdığım mektubu Sabri okumuş veya okuyor; hararetli yazışımdan bana acıyarak benden sual etmek istemiş." Her neyse... Ben de Hulûsi'den sonra birinci muhatabım olan Sabri'ye derim ki (Hafız Ali de dinlesin)…”[2]
Bir ara Üstad ve talebeleri tarafından yazılan mektupların Lâhika şeklinde bir kitapta toplanılması düşünülür. Bugünkü anlamda editörlük görevi Hafız ve Sabri’ye verilir.
“Buradan oraya gelen mektupları, mübarekler heyeti bir Risale şeklinde toplamasını ve Hüsrev de cüz'î ve hususî bazı cümlelerini ve lüzumsuz bazı fıkralarını tayyetmeyi, Hafız Ali ve Sabri'ye havale etmiş olduğunu yazıyorsunuz... Kardeşiniz, Said Nursî”[3]
Nur Postacıları
O günler dini faaliyetlerin yoğun baskı altında olduğu günlerdir. Barla, Kuleönü, Sav, Bedre hizmette ön plana çıktıkları için daha ciddi takip edilmektedir. Sabri ile Hafız Ali haberleşme için bir çözüm ararlar. Sonunda Atabey yoluyla haberleşmenin daha doğru olacağı kanaatine varırlar. Bu iş için seçilen merkez ise Lütfü’nün varisi Abdullah’tır. Üstad da bu sahabe misal talebelerinin kararlarını paylaşır.
“Saniyen: Sabri ile Hafız Ali'nin reyi ile teshil-i muhabere için verdiği kararla bazan, Atabey yoluyla muhabereyi onlar gibi biz de kabul ettik.”[4]
Konuyu bir de özelden paylaşır.
“Sabri kardeşim, seni tevkil edip selâm gönderenlere, ben de seni tevkil ediyorum. Onlara birer birer selâm ediyorum. Senin bu defaki mektubun gerçi geç geldi, fakat birkaç noktada beni çok memnun etti. Sabri'nin, elmas ve çelik gibi metanetini ve isabet-i fikrini gösterdi. Madem Hafız Ali ile siz Atabey yoluyla muhabere etmeyi münasip görmüşsünüz; Atabey'de Abdullah Çavuş'un veya münasip gördüğünüz birisinin adresini bildiriniz.”[5]
Sabri ile Hafız Üstad’a mektup yazarlar. Üstad mektuplarda Risalelerin kerametini görür.
“Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu defa Sabri ve Hafız Ali'nin mektupları, Risale-i Nur'un fevkalâde bir kerametini ve harika kuvvetini gösteriyor…
Hafız Ali'nin tahkikatına gelenlerin, "Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risale-i Nur şakirtleri kâğıdı bitirdiler." diye demeleri ve Mehmed Zühdü'nün kitapları kendine iade edilmeleri, Risale-i Nur şakirtlerini müftehirane teşci ve teşvik eden bir hâdisedir…”[6]
*Daha fazla bilgi için 6 ay önce HİCBİŞEY yayınlarından yayımlanan Gökyüzü Rahlesinde Hafız Ali Ergün’ün Sonsuzluğa Uzanan Hikâyesi isimli kitabımızı okuyabilirsiniz.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/gokyuzu-rahlesinde-amp-hafiz-ali-ergun/619798.html&publisher_id=10964
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.