Kenan ÖREN
Mütedeyyin facir olursa
Unutulmaması gereken ve insanın ebedi hayatını teminat altına alan bir husus var ki, o da amellerimizde samimi olmaktır. Yani işlediğimiz uhrevî hayata yönelik bütün ibadetlerde esas unsur olarak ihlası esas almaktır. İhlâs ise taklidi iman ile değil; tahkiki imanla elde edilen bir cevherdir. Bu yüzden, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tahkikî iman ile ihlâsı esas unsurlar olarak ele almış ve oldukça ehemmiyet vermiştir. Bu bağlamda İhlâs Risalesi’nin en az on beş günde bir okunmasını şiddetle tavsiye etmiş ve hayata tatbik edilmesini istemiştir.
Günümüzde mütedeyyin görünüp; yani dindar görünüp namaz, oruç, hac gibi ibadetleri ifa eden, çok sayıda facir insanlar mevcuttur. Facir, İlâhî emirlere itaatten ayrılıp âsi olan sözde mümin demektir. Yine facir kelimesinin bir anlamı da, itikadı bozuk, görüşü batıl olan kimse demektir. Fasık ise, ameli bozuk, ameli kötü günahkâr kimselerdir. Bir insanın hem facir; hem de fasık olması normaldir. Yani içi dışı birdir. Kâfirdir ve küfrünü aleni beyan eder. Bu bağlamda ibadet de yapmaz. Neyse odur. Bu güruh bizden değil; biz de onlardan değiliz. Bunu ayan beyan biliriz. Ancak asıl tehlikeli olan mütedeyyin görünüp facir olan kimselerdir. İşte münafıklık da tam da bu manada devreye giriyor. Yine Bediüzzaman’ın dediği gibi, “münafık, kâfirden eşeddir.” Kâzım Karabekir de bu manayı kastederek, “Öyle puslu ki hava; Şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor” diyerek bu tip karakterlere gönderme yapmıştır.
Peki böyle münafıkları nasıl tespit ederiz? Her şeyden önce mücerred olarak “Müminin ferasetinden sakının; çünkü o Allah’ın nuruyla nazar eder” Hadis-i Şerif’in sırrıyla böyle münafıkları, gerçek mümin olanlar ferasetleriyle teşhis ederler. Ancak müşahhas olarak da, bu tür insanlar, taraflarını beyanlarıyla ifade ederek de kendilerini ele verirler. Meselâ yıllarca Müslüman ve mütedeyyin olarak bildiğimiz birisi, kalkıp da solcu olduğunu veya ateist olduğunu ima eden ifadeler sarf etse, o zaman facir olduğuna hükmedebiliriz. Zira dindar göründüğü halde, tarafını soldan yana beyan ederek eksen kayması yaşamıştır.
Hani Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından yakılması konusunda bir hikâyeden bahsedilir. Şöyle ki, Hz İbrahim Aleyhisselâm, kral Nemrut’a Hakkı tebliği etmiş; ama kendini zaten ilâh olarak gören Nemrut bunu şiddetle reddederek Hz. İbrahim’in yakılmasına hükmetmiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşturmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemrut’un askerleri İbrahim peygamberi mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Bu sırada, göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
“Böyle acele acele nereye gidiyorsun?”
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
“Haberin yok mu? Nemrut, Hz İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.”
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
“Senin, yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
“Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.”
Başka bir rivayette bu konuşmanın fil ile karınca arasında geçtiği de rivayet edilir. Fil ise Hz. İbrahim’in yanması için odun taşıyormuş ve tarafını Nemrut’tan yana kullanmış derler.
Her ne ise, önemli olan bu ibretli hikâyeden hisse almaktır. Acaba biz tarafımızı kimden yana koyuyoruz? Burası çok önemli. Eğer mütedeyyin olmaya gayret gösterirken, bir taraftan da dinimize imanımıza büyük darbeler vuran, dinsizlik adına her türlü cürmü işleyenlerin fikirlerini benimseyip, onların zulümlerini hoş görüyorsak, o zaman mütedeyyin facir olmak durumuyla karşı karşıya kalırız. Maazallah.
Bu yüzden, tarafımızı iyi belirleyip asla kâfirden, münafıktan, zalimden yana olmamalı ve onlara dair taraftarane beyanlarda bulunmamalıyız. Zira küfre rıza küfür; zulme rıza da zulümdür vesselâm…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.